Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tarikat-ı Muhammediye

İmam Birgivi

Tarikat-ı Muhammediye Gönderileri

Tarikat-ı Muhammediye kitaplarını, Tarikat-ı Muhammediye sözleri ve alıntılarını, Tarikat-ı Muhammediye yazarlarını, Tarikat-ı Muhammediye yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İncelikler, incelikler..
Şeytan, bazen de, insanların kendisini yermelerinden ve onların gözündeki yerinden düşmekten kaçınmak için değil de onları gıybetten korumak için amellerini terk etmesini kulun kalbine koyabilir. Bu da Müslümanlara karşı sû-i zan beslemektir. Çünkü başkalarını günahtan korumak müstehab ve sünnetleri terk etmekle değil mübahları terk etmekle olur. Yine insanların dillerini gıybetten korumak için misvak kullanmayı ve sarık sarmayı, çıplak ayakla yürümeyi ve merkebe binmeyi terk etmek de bu kabildendir. Bunda sünneti terk etme, müslümanlara sû-i zan besleme ve sünneti terk etmekten dolayı pişmanlık duymama durumu vardır. Ayrıca sünnetin terkini uygun görüp, sünneti ayıp ve noksan sayma vardır.
Sayfa 155
Şeytanın tuzaklarından bir tanesi de şudur: Bir kişinin, normalde kuşluk ve teheccüt namazı gibi her zaman muntazam bir şekilde yaptığı ibadetleri vardır. Fakat bunları yapmayan bir toplulukla beraber olunca riya korkusundan dolayı bunları terk eder. Bu yanlış bir davranıştır ve şeytana uymaktır. Çünkü önceki ibadetlerine devam etmesi, o kişinin ihlâsını gösterir. Ayrıca istemeyerek kalbe riya hissinin doğması, riya değildir ve zarar vermez. Dolayısıyla ihlâsa bir halel getirmez. Ameli bu sebeple terk etmek şeytana uymak ve onu amacına ulaştırmaktır. Dinî bir sebep olmadığı sürece kişi mu'tad (alışa gelen) halini korumalıdır. Bazıları da normalde sürekli yaptığı bir ibadeti, insanların yanındayken sırf onlar kendilerini riyakâr olarak görmesinler diye terk ederler. Bunun riyadan hiçbir farkı yoktur. Çünkü bu kimseler amellerini itibarları sarsılmasın diye terk etmekte ve ayrıca Müslümanlar hakkında sû-i zanda bulunmuş olmaktadırlar.
Sayfa 155
Reklam
Gizlilikte şüphe yoktur!
Kısacası açıktan yapma gereği bulunmadığı sürece ibadetleri gizliden yapmak daha iyidir. Ancak talim (öğretme) ve örnek alınma maksadı varsa, açıktan yapmak daha faziletlidir.
Sayfa 155
Riya ile ihlâs arasında tereddütlü olan şeylerden biri de, bitirdikten sonra yapmış olduğu ibadetleri başkalarına anlatmaktır. Bunu ameli izhar etmenin hükmü gibidir. Ancak riya ameli yaptıktan sonra arız olursa, bu geçmiş ibadetlere zarar vermez. Fakat onu anlatmak yeni bir günah olur.
Sayfa 155
İbn Ömer'den [radıyallâhu 'anhumâ] rivayet edilen bir hadisi şerifte Efendimiz (sallallahu 'aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: عَمَلُ السِّرِّ أَفْضَلُ مِنْ عَمَلِ الْعَلَانِيَّةِ وَالْعَلَانِيَّةُ أَفْضَلُ لِمَنْ أَرَادَ الإِقْتِدَاءَ "Gizliden yapılan amel açıktan yapılandan daha faziletlidir. Ancak örnek olma maksadıyla olursa o zaman açıktan yapılan amel daha faziletlidir.”1 Bazen de ibadeti açıktan yapmanın sebebi riyadır. Şeytanın da riya ve ihlas arasında bir takım aldatmacaları vardır. Bundan dolayı çok uyank olman gereklidir. Eğer şüphede kalırsan amelini gizli yap. Çünkü bunda bir zarar yoktur. Ancak cemaatle namaz kılmak gibi izhar etmenin vacip veya sünnet olduğu durumlarda gizlememelisin. Beyhaki, Şuabü'l-İman, nr. 7012.
Sayfa 154
Bir kimsenin insanların yanında normal halini değiştirip farklı davranması caiz değildir. Çünkü o kimse insanların kendisini övmesini veya kendisini yermelerini ve Allah'a itaatiyle onların gözündeki itibarının sarsılmasını ortadan kaldırmayı talep ederek Allah'a asi olmaktadır. Bu övülen ve yerilen iki şevk arasındaki fark nefse arzedilmekle anlaşılabilir. Eğer kişi topluluğun kendisini göremeyeceği şekilde bir perdenin arkasında ise ve nefsi bu durumda namaz kılmasına veya oruç tutmasına musamaha ediyorsa bu ihlâstır. Bu durumda topluluğa muvafakat etmelidir. Eğer nefsi buna musamaha etmiyor ve topluluğun kendisinden haberdar olmamasından dolayı bunlar kendisine ağır geliyorsa o zaman bu riyadır. İnsanların yanında şeytandan Allah'a sığınmak ve istiğfarda bulunmak da riya ile ihlâs arasında tereddütlü olan şeylerdendir. Fakat kişi, Allah'tan korktuğu için ya da bir günahını hatırlayıp pişmanlık duyduğu içinde bunu yapıyor olabilir, riya olarak da... Bundan dolayı riya mı yoksa ihlâs mı bunu ayırt etmek için yukarıda bahsettiğimiz alametle kalbi kontrol etmek lazımdır. Allah için ise devam edilmeli, değilse terk edilmedir
Sayfa 154
Reklam
Okurken ne de kolay değil mi?
Şeytanın ibadetlere karıştırdığı hile ve aldatmalara gelince, bunlar da yedi çeşittir. 1- Kişiyi sürekli ibadetten alıkoymasıdır. Fakat Allah'ın koruduğu kimse, "Benim gerçekten bu ibadete ihtiyacım var. Çünkü fani dünyada iken kendime ebedi olan ahiret için azık hazırlamam lazım" diyerek onu reddeder. 2- Hayırlı amellerin
Sayfa 150
Kalbe doğan düşüncenin hayır mı yoksa şer mi olduğunu bilmek için dört ölçü vardır: 1. Onu şeriata arzetmelidir. Eğer şeriata uygunsa hayır, değilse şerdir. 2. Bir âlime veya varsa bir mürşid-i kâmile danışılmalıdır. Onların hayır dedikleri hayır, şer dedikleri şer olarak kabul edilir. 3. Salihlerin amellerine göre değerlendirilmelidir. Eğer onların amellerine benziyorsa hayır; fasıklarınkine benziyorsa şerdir 4. Kalbe doğan düşünceyi nefse ve onun arzusuna arzetmelidir. Nefsin hoşuna gitmiyorsa hayır; gidiyorsa şerdir. Çünkü nefis, kendi başına bırakıldığında, "kötülüğü emreder." (Yusuf 12/53)
Sayfa 149
Hasan-ı Basri'den nakledilen bir hadise göre Efendimiz (sallallahu 'aleyhi ve sellem]: ا كُلُّكُمْ يُحِبُّ أَنْ يَدْخُلَ الْجَنَّةَ "Hepiniz cennete girmek istermisiniz?" diye sorunca Ashâb da, "Evet Ya Resûlallah!" dediler. Bunun üzerine Allah Resûlü [sallallahu 'aleyhi ve sellem] şöyle buyurdu: فَصِرُوا مِنْ الأَمَلِ وَاجْعَلُوا أَجَالَكُمْ بَيْنَ أَبْصَارِكُمْ وَاسْتَحْيُوا مِنَ اللَّهِ تَعَالَى حَقَّ الْحَيَاءِ "O zaman emellerinizi kısa tutun, ölümünüzü gözlerinizin önüne getirin ve Allah'tan tam mânasıyla hayâ edin"1 Uzun emel, eğer haram olan şeylerle eğlenmek, onlarla zevk almak için olursa haramdır. Ama daha fazla ibadet etmek için ise haram değildir. Ancak emel kişiyi hırslı yapacağından bu da hoş karşılanmamıştır. 1- Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl, nr. 43611.
Sayfa 144
Ebû Saîd el-Hudrî [radıyallahu 'anh] anlatıyor: "Usâme b. Zeyd, bir ay sonra ödemek kaydıyla Zeyd b. Sâbiťden bir şeyi yüz dinara satın aldı. Ben Allah Resûlü'nün bu konu hakkında şöyle dediğini işittim: الا تُعْجِبُونَ مِنْ أَسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ الْمُشْتَرِي إِلَى شَهْرٍ إِنَّ أَسَامَةَ لَطَوِيلُ الأَمَلِ وَالَّذِي نَفْسِي
Sayfa 143
468 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.