Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tarikat-ı Muhammediye

İmam Birgivi

Tarikat-ı Muhammediye Sözleri ve Alıntıları

Tarikat-ı Muhammediye sözleri ve alıntılarını, Tarikat-ı Muhammediye kitap alıntılarını, Tarikat-ı Muhammediye en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her daim talebe olmak gerekir:
İbn Abbas [radıyallahu 'anh] Resûlullah'ın [sallallahu 'aleyhi ve sellem] şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: مَنْ جَاءَ أَجَلُهُ وَهُوَ يَطْلُبُ الْعِلْمَ لَقِيَ الله تَعَالَى وَلَمْ يَكُنْ بَيْنَهُ وَبَيْنَ النَّبِيِّينَ إِلَّا دَرَجَةُ النُّبُوَّةِ "Kim ilim tahsilinde bulunduğu bir sırada kendisine ecel yetişirse, kendisi ile nebiler arasında sadece nübüvvet derecesi olduğu halde Allah'a kavuşur." Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl, nr. 28831.
Sayfa 81
Kalbe doğan düşüncenin hayır mı yoksa şer mi olduğunu bilmek için dört ölçü vardır: 1. Onu şeriata arzetmelidir. Eğer şeriata uygunsa hayır, değilse şerdir. 2. Bir âlime veya varsa bir mürşid-i kâmile danışılmalıdır. Onların hayır dedikleri hayır, şer dedikleri şer olarak kabul edilir. 3. Salihlerin amellerine göre değerlendirilmelidir. Eğer onların amellerine benziyorsa hayır; fasıklarınkine benziyorsa şerdir 4. Kalbe doğan düşünceyi nefse ve onun arzusuna arzetmelidir. Nefsin hoşuna gitmiyorsa hayır; gidiyorsa şerdir. Çünkü nefis, kendi başına bırakıldığında, "kötülüğü emreder." (Yusuf 12/53)
Sayfa 149
Reklam
Kesinlikle okunmalı özellikle 1K’da.
Hammad b. Ebû Hanife [rahimehullâh] bir gün kelam ilmi hakkında konuşuyordu. Ebû Hanife [rahimehullâh] kendisini bundan menetti. Bunun üzerine Hammad [rahimehullâh], Ebû Hanife'ye [rahimehullâh], "Ben senin kelam ilmi hakkında konuştuğunu gördüm. Ne oluyor ki beni bundan men ediyorsun?" diye sordu. Ebû Hanife [rahimehullâh] şöyle cevap verdi: "Ey oğulcuğum, bizden her biri sanki başımızın üzerinde bir kuş var gibi ayağımızın kayacağından korkar bir halde konuşuyorduk. Siz ise bugün her biriniz arkadaşının ayağını kaydırmak için konuşuyorsunuz. Arkadaşının ayağının kaymasını isteyen kimse onun küfre düşmesini istemiş olur. Kim de arkadaşının küfre düşmesini isterse, arkadaşı küfre düşmeden önce kendisi küfre düşer." Hulâsa adlı eserin sahibi şöyle diyor: “Kadı İmam'ın şöyle dediğini işittim. Eğer münazara eden, karşısındakini küçük düşürmeyi istiyorsa küfre düşer. Bana göre ise kâfir olmaz. Bilakis küfre düşmesinden korkulur. Evla olan ise zamanımızda kimseyle münakaşaya girmemektir. Zira doğruyu açığa çıkartmayı isteyen kimseler pek azdır.”
Sayfa 73
(…) evlenmek ve tasadduk yapmak için kazanıp çalışmak, ibadet etmek için insanlardan uzaklaşmaktan faziletli görülmüştür.
Sayfa 89
Dünya sevgisinin zıddı zühddür. Yani dünyadan hoşlanmamak ve kalbin ona karşı soğuk olmasıdır. Hırsın zıddı ise kanaattır. Kanaat, fazlasını talep etmeksizin az bir dünyalıkla yetinmektir. Ebu Hureyre'den (radıyallâhu anh) rivayet edilen bir hadisi şerifte şöyle buyruluyor: “Dünyada zühd sahibi olmak kalbi ve bedeni rahatlatır."
Sayfa 246 - Taberâni, Mu'cemü'l-Evsat, 6/177 (nr. 6115).Kitabı okuyor
Başkasının küfrüne razı olmak (!)
Üçüncü Kısım: Küfr-i Hükmî: Küfrün kısımlarından üçüncüsü küfr-i hükmîdir. Bu, Allah'ı, kitaplarını, meleklerini, resullerini, ahiret gününü ve ahirette olacak şeyleri, şeriat ve şeriat ilimlerini hafife almak gibi Allah ve Resûlü'nün yalanlama alameti saydığı şeylerdir. Kendisinin küfrüne razı olmak da mutlak olarak küfürdür.
Sayfa 122
Reklam
Hz. Ali'nin [radıyallahu 'anh] rivayet ettiği bir hadisi şerifte Resûlullah [sallallahu 'aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: إِنَّ أَشَدَّ مَا أَخَافُ عَلَيْكُمْ خَصْلَتَانِ اتَّبَاعُ الْهَوَى وَطُولُ الْآمَلِ فَأَمَّا اتَّبَاعُ الْهَوَى فَإِنَّهُ يَعْدِلُ بِكَ عَنِ الْحَقِّ وَأَمَّا طُولُ الْآمَلِ فَإِنَّهُ يُحَبِّبُ إِلَيْكَ الدُّنْيَا "Üzerinize en çok korktuğum iki şey vardır: Bunlardan biri heva ve hevese tabi olma, diğeri de tûl-i emeldir. Hevaya uymak, seni haktan uzaklaştırır. Tûl-i emele gelince o da dünyayı sevdirdikçe sevdirir." Ali el-Müttaki, Kenzü'l-Ummål, nr. 43766.
Sayfa 125
Ebû Ümâme [radıyallahu 'anh] anlatıyor. Resûlullah (sallallahu 'aleyhi ve sellem] şöyle buyururdu: مَا اسْتَفَادَ الْمُؤْمِنُ بَعْدَ تَقْوَى اللهِ تَعَالَى خَيْرًا لَهُ مِنْ زَوْجَةٍ صَالِحَةٍ إِنْ أَمَرَهَا أَطَاعَتْهُ وَإِنْ نَظَرَ إِلَيْهَا سَرَّتْهُ وَإِنْ أَقْسَمَ عَلَيْهَا أَبَرَّتْهُ وَإِنْ غَابَ عَنْهَا نَصَحَتْهُ فِي نَفْسِهَا وَمَالِهِ "Mü'min, Allah korkusundan sonra, saliha bir kadından yararlandığı kadar hiçbir şeyden yararlanmamıştır. Çünkü ona emretse sözünü dinler, yüzüne baksa kendisini sevindirir, üzerine yemin etse yeminini doğru çıkarır, yokluğunda namusunu ve malını korur.” İbn Mâce, Nikah, 5; Taberânî, Mu'cemü'l-Kebîr, 8/222 (nr. 7881).
Sayfa 105
Şeytanın tuzaklarından bir tanesi de şudur: Bir kişinin, normalde kuşluk ve teheccüt namazı gibi her zaman muntazam bir şekilde yaptığı ibadetleri vardır. Fakat bunları yapmayan bir toplulukla beraber olunca riya korkusundan dolayı bunları terk eder. Bu yanlış bir davranıştır ve şeytana uymaktır. Çünkü önceki ibadetlerine devam etmesi, o kişinin ihlâsını gösterir. Ayrıca istemeyerek kalbe riya hissinin doğması, riya değildir ve zarar vermez. Dolayısıyla ihlâsa bir halel getirmez. Ameli bu sebeple terk etmek şeytana uymak ve onu amacına ulaştırmaktır. Dinî bir sebep olmadığı sürece kişi mu'tad (alışa gelen) halini korumalıdır. Bazıları da normalde sürekli yaptığı bir ibadeti, insanların yanındayken sırf onlar kendilerini riyakâr olarak görmesinler diye terk ederler. Bunun riyadan hiçbir farkı yoktur. Çünkü bu kimseler amellerini itibarları sarsılmasın diye terk etmekte ve ayrıca Müslümanlar hakkında sû-i zanda bulunmuş olmaktadırlar.
Sayfa 155
Hz.Rabia'ya "Hangi amelinizle Allah'ın rızasını ümit ediyorsunuz?" diye sorulunca, "Amelimin büyüklüğünden ümidimi kesmemle" şeklinde cevap vermiştir.
Sayfa 166Kitabı okudu
451 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.