Tarikat-i Muhammediyye

İmam Birgivi

En Eski Tarikat-i Muhammediyye Gönderileri

En Eski Tarikat-i Muhammediyye kitaplarını, en eski Tarikat-i Muhammediyye sözleri ve alıntılarını, en eski Tarikat-i Muhammediyye yazarlarını, en eski Tarikat-i Muhammediyye yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bunlar takva hususundaki sözlerin tamamıdır. Ey sâlik! Sana düşen şu üç şeye sarılmandır. 1-İtikadını düzeltmek 2-İlmihali bilmek 3-Takva sahibi olmak Çünkü bu üç şey, insana lazım olan her bir şeyi toplayıcıdır. Dünyada, kabirde ve sonrasında Allah'ın itabından, gazabından, öfkesinden ve azabından kurtulmak için de yeterlidir. Bunlarla Allah'ın rızasına, muhabbetine ve cennetine erişilir. Bu üçünün dışındaki taatlere ancak bunlardan sonra itibar edilir ve derecelerin artmasına vesile olurlar. İtikadı düzeltmek ilm-i hale dâhildir. İlm-i hal ise takvaya dâhildir. Çünkü ilm-i hal farz-ı ayn'dır. İlm-i hali terk etmek ise haram olup takvayı gerçekleştirmek için onu korumak ve elde etmek vaciptir. Netice olarak iş takvada bitmektedir. Din hususunda başka bir şey eklemeksizin sadece takva tek başına fazlasıyla yeterlidir. Bundan dolayıdır ki, Allah'ın kitabında, habibinin sünnetinde, nebilerin, velilerin ve salihlerin sözlerinde takvalı olma emri ve vasiyeti çokça geçmiştir. Hanefilere göre hutbede iki defa takvadan bahsedilmesi sünnet, şafilere göre ise farzdır. Selef takvaya çok ehemmiyet gösterir, özellikle kulların ve hayvanların haklarına taalluk eden hususlarda son derece gayret sarfederlerdi.
Sayfa 481
Üçüncü bab, bir münasebet ve benzerlik sebebiyle ve zamanımızdaki bazı zahidlerin meşgul olmaları sebebiyle takva ve vera olduğu zannedilen bazı şeyler hakkındadır. Halbuki durum böyle değildir. Bilakis bunlar asr-ı saadet ve dört halife devrinden sonra ortaya çıkmış bid'atler olup vesvese ve soğuk bir takvadan başka bir şey değildir. Bu tür bid'atler çoktur. Fakat en büyükleri üç tanedir. İnşaallah bunlardan her birini başlı başlına bir fasılda açıklayacağız.
Sayfa 482
Reklam
Başka bir rivayette şöyle geçmiştir: إِذَا كَانَ أَحَدُكُمْ فِي الصَّلَاةِ فَوَجَدَ حَرَكَةً فِي دُبُرِهِ أَحْدَثَ أَمْ لَمْ يُحْدِثُ فَأَشْكَلَ عَلَيْهِ فَلَا يَنْصَرِفْ حَتَّى يَسْمَعَ صَوْتاً أَوْ يَجِدَ رِيحاً "Sizden biri namazdayken, dübüründe bir hareket hissetse ve abdestinin bozulup bozulmadığında şüpheye düşse, bir ses işitmedikçe veya bir koku almadıkça namazdan ayrılmasın.” 1 1- Ebû Davud, Tahâret, 68.
Sayfa 488
Abdullah b. Ma'kîl'den [radıyallahu 'anh] rivayet edilmiştir ki, o kendi oğlunun şöyle dediğini işitmiştir: "Allah'ım senden cennetin sağındaki beyaz köşkü istiyorum." Bunun üzerine Abdullah b. Ma'kil [radıyallahu 'anh] şöyle dedi: "Ey oğulcuğum! Allah'tan cenneti iste ve cehennemden sığın. Çünkü ben Resûlullah'ın [sallallahu 'aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğu işittim: إِنَّهُ سَيَكُونُ فِي هَذِهِ الأُمَّةِ قَوْمٌ يَعْتَدُونَ فِي الطُّهُورِ وَالدُّعَاءِ "Bu ümmet içerisinde bir topluluk olacak ki, temizlikte ve duada haddi aşacaklar."1 1- Ebû Davud, Tahâret, 45.
Sayfa 489
Şu an sıra öyle bir taifeye gelmiş ki, onlar temizlikte ve necasette vesveseyi nezafet diye adlandırırlar. Nezafetin dinin temeli olduğunu söylerler. Gelinlik kızını süsleyen kadın gibi, vakitlerinin büyük bir çoğunluğunu zahirlerini süslemekle geçirirler. Bâtınları ise harap olup, kibir, ucb, riya ve nifak pislikleri ile doludur. Fakat bunu kerih görmezler ve bundan taaccüp duymazlar. Şayet birisi istincada taşla yetinecek olsa ve toprak üzerinde yalın ayak yürüse, toprak üzerinde namaz kılsa veya seccade sermeksizin mescidin halısı üzerinde namaz kılsa veya yaşlı bir kadının kabından veya kirli pasaklı bir adamın kabından abdest alsa hemen kıyameti koparırlar ve onu şiddetle reddederler. Ona murdar diye lakap takarlar ve kendi zümrelerinden çıkarırlar. Onunla yemek yemekten tiksinirler. İmanın alametlerinden sayılan, tevazu için pejmürde bir şekilde giyinmeyi pasaklılık diye adlandırırlar, fakat temizlik ve necaset hususunda vesveseye düşmeyi nezafet diye isimlendirirler. Gör bak! Münker nasıl iyi olmuş, iyi nasıl maruf olmuş. Dinin hakikati yok olduğu gibi şekli de nasıl yok olmuş (…) Necasetin bulunduğu kesin olarak bilinmesiyle beraber, zaruret ve ihtiyaç durumlarında az olan necaset affedilmiştir. Zira dinde zorluk nehyedilmiştir. Fakat riya, kibir ve bunlara benzer kalp hastalıkları bunun hilafınadır. Çünkü bunların çirkinliği zatlarından dolayıdır. Varid olan habere göre, kalbinde zerre miktarı kibir olan kimse cennete giremez. Kalp hastalıkları ile ilgili hususlar daha önce geçti. Bunları aklında tut ve amel et ki sana fayda versin.
Sayfa 498
İmam Kuşeyrî anlatıyor: Günlerden bir gün bir fakir, Şeyh Ebû Abdullah b. Hafif [rahimehullâh] hazretlerinin yanına girdi ve, "Bende vesvese var", dedi. Bunun üzerine şeyh şöyle dedi: "Bizim zamanımızda sûfiler şeytanı alaya alırlardı. Şu an ise şeytan onları alaya almaktadır."
Sayfa 499
Reklam
430 öğeden 461 ile 430 arasındakiler gösteriliyor.