Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tasavvuf Sohbetleri 1

Tasavvufi Hayat Nasıl Başladı?

Mehmet Ildırar

Tasavvufi Hayat Nasıl Başladı? Sözleri ve Alıntıları

Tasavvufi Hayat Nasıl Başladı? sözleri ve alıntılarını, Tasavvufi Hayat Nasıl Başladı? kitap alıntılarını, Tasavvufi Hayat Nasıl Başladı? en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evladım! Hakk'a talip ol, halka değil!
Davud et-Tài Hazretleri bir gün yolda giderken, gayb aleminden ' dünya fani, ahiret bâkidir' diye bir ses duydu. Kalbi müteessir oldu, bu nurani hitap ile gönlü dünya sevgisinden uzaklaştı. Kederli ve üzgün bir halde hocası İmamı Azam'ın yanına geldi. Ebu Hanife Hazretleri, Davud et-Tâinin dertli olduğunu anladı: -Ebu Süleyman! Yüzün soluk,
" Dilinle sabretmeyi öğren ki,kalbine sabır yerleşmiş olsun."
Reklam
" Gözünle görmeyip kulağınla duymadığın hususlarda kalbine gelen şüpheler şeytandandır."
Başımıza gelen hastalıklar musibetler ailevi huzursuzluklar Allahu Teala'ya itaatsizliğimizin bir sonucudur Rabbimize nasıl isyan ettiysek musibetimiz de aynı şekilde olur ..
"Bizi ziyaret edenler, ahir ömürlerinde fakirlik görmesinler ve imanlarını kurtarmadıkça ölmesinler!" Aziz Mahmud Hüdayi (k.s)
Babası kamil bir insan, oğlu ise yaramaz :)
*** Allah dostlarından Ebu'l Vefa Hazretleri'nin bir komşusu vardı. Bu komşusu keçi derisinden kırba yapar, onunla su taşırdı. Ne var ki Ebu'l Vefa Hazretleri'nin oğlu, eline geçirdiği bir şiş ile komşusunun kırbasını deliyordu. Bu öyle bir hale geldi ki, yapılanlar komşusunun canına taketti. Babası kamil bir insan, oğlu ise yaramaz! Derken komşusu dayanamadı bir gün bu zatın yanına gitti ve: - Efendim! Evladınız su taşıdığımız kırbalarımızı delik deşik etti.Söylemek istemezdim ama çok mağdur olduk, dedi. Bunun üzerine Ebu'l Vefa Hazretleri, komşusundan özür diledi. Kırbalarınınmasrafını ödedi. Daha sonra evine geldi ve hanımına: - Hanım! Çocuğumuz, komşumuzun kırbasını delip duruyormuş, bunun bir sebebi olmalı, haram lokma yedik mi? düşünmeliyiz, dedi. Birkaç gün düşündüler. Bir gün hanımı: - Efendim! Herhalde bu hata benden kaynaklanıyor, dedi. Ebu'l Vefa Hazretleri'ne düşüncelerini şöyle anlattı: - Ben aşerme dönemindeydim. Komşumun evine gitmiştim, baktım rafa limonları dizmişler, o kadar canım çekti ki utancımdan evin sahibesinden limon isteyemedim. Ama bir ara komşum odadan ayrılınca, elimdeki tığ ile limonu deldim ve suyunu emdim. - Hanım! işte o tığ, şimdi bizim çocuğun elindeki şiş olmuş kırbaları deliyor! Kalk gidelim, komşumuzla helalleşelim, hatamızı düzeltelim.
Reklam
Sadat-ı Kiram'dan Şeyh Fethullah Verkânisi Hazretleri şöyle buyuruyor: "Tasavvuf, ihlası elde edebilmek için ilâhi muhabbeti tahsil etmekten ibarettir."
Nakşibendi tarikatında, 'halvet der encümen' denilen bir husus vardır. Bunun anlamı halk içinde bulunurken Hakk ile beraber ol maktır. Bu yolun büyüklerinden Abdülhalık Gücdevani Hazretleri şöyle diyor: "Ben Kabe-i Muazzama'da iken iki şeye hayret ettim. Hacının birisi Kabe'nin örtüsüne yapışmıştı ama kalbi, kendi sevdası olan dünya muhabbeti ile doluydu. Yine çarşıda alış-veriş yapan bir tüccar görmüştüm. Kumaşla, para ile o kadar meşgul olmasına rağmen kalbi, bir an bile Allahu Teâla'dan gafil olmadı."
"Firavun denilince ,Musa(A.S)karşısına çıkan zalim ve kâfir Firavun'u düşünmeyin.Unutmayın ki ,herkesin nefsinde Allah'a isyan ettirecek bir Firavun tabiatlı nefis vardır."
" Kimseye kötü zanda bulunmak senin hakkın değil. Herkesin kalbinde olanı ancak Allahu Teala bilir.Gözünle görüp te'vil kabul etmeyen kesin bir bilgiye sahip olmadıkça,hiç kimse için kötü şeyler düşünmeye hakkın yoktur."
Reklam
Muhyiddin Üftade Hazretleri'nin tekkesi Bursa'da idi. Bur-sa'nın Çekirge semti, o dönem bağlık bahçelik, çok güzel mesirelik bir yerdi. Ama bir kış günü kar yağmış, ortalığı bembeyaz yapmıştı. Üftade Hazretleri sohbet ederken: "Keşke, Çekirge'nin güzel üzümlerinden olsa da yesek!"dedi. Müridi Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri, gönlünden: "Hâşâ, veliden yalan meydana gelmez" diye düşündü. Sohbet bitince sepetini eline aldı, tekkenin Çekirge'deki bağına gitti. Asmalardaki karları silkeledi, üzüm salkımlarını sepetine doldurdu ve şeyhine getirdi. Şeyhi ona sordu: "Mahmud! Bu mevsimde üzüm olur mu?" "Sultanım! Mürşid yalan söylemez. Madem ki sen 'olsa da yesek' dedin, Allah üzümü yaratmaya kadirdir, diye iman ettim. Bağa gittim, bu üzümleri buldum ve size getirdim." Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri'nin bu kerameti üzerine, mürşidi Muhyiddin Üftade Hazretleri ona şöyle dedi: "Bir meşelikte iki aslan olmaz! Artık sen İstanbul'da müslümanları irşad etmeye başla!.."
Yapabiliyorsan buyur...
*** Allahu Teâlâ bütün kullarını insan olarak en güzel surette yaratmıştır, içimizde hiçbir insan yoktur ki Abdülkadir Geylani olmasın, herkes onun gibi olabilir, yeter ki onun gibi amel etsin. Yaratılış itibariyle bizim bir noksan yanımız yok, noksan olan işimiz çok!...
Mesela bir ayna düşünün: Aynaya bakan, aynanın içine bizzat yerleşmez, ancak ona uygun olan bir suret oraya yansır değil mi? işte ilmin hakikatine uygun bir suretin kalbe yerleşmesine ilim denir.
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz salih zatların sohbetinde bulunan, fakat onlardan olmayan bir zat hakkında şöyle buyurmuştur: "Onlar o kadar iyi insanlardır ki, sohbetlerinde bulunanlar bedbaht ve mahrum kalmazlar"
259 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.