Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mustafa Kemal / 1922-1938

Tek Adam - Cilt 3

Şevket Süreyya Aydemir

En Eski Tek Adam - Cilt 3 Gönderileri

En Eski Tek Adam - Cilt 3 kitaplarını, en eski Tek Adam - Cilt 3 sözleri ve alıntılarını, en eski Tek Adam - Cilt 3 yazarlarını, en eski Tek Adam - Cilt 3 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
563 syf.
8/10 puan verdi
Tek Adam’ın üçünçü cildinde ise, Atatürk 'ün 1922 den 10.Kasım1938 yılındaki ölümüne kadarki dönemi içermektedir.Süreyya aydemir sadece biyografi olarak değil aynı zamanda incelemeleri ve gözlemlemelerinede kitapta yer vermiştir
Tek Adam - Cilt 3
Tek Adam - Cilt 3Şevket Süreyya Aydemir · Remzi Kitabevi · 19951,207 okunma
Gazi kırgındı. Yüzü gergindi. Sesi boğuktu. Sözleri sitemliydi: "Efendim, bu kanun teklifi, kanuni bir maksad-ı mahsus ihtiva ediyor. Bu maksat doğruca şahsıma taalluk ettiğinden, müsaade ederseniz birkaç kelime ile fikrimi arz etmek istiyorum. Erzurum Mebusu Süleyman Necati, Mersin Mebusu Salahattin ve Canik Mebusu Emin Beyefendiler
Sayfa 67 - 68Kitabı okudu
Reklam
İsmet Paşa, zaten ameli ve tatbiki değeri kalmayan Ermenistan meselesinin hiç ortaya atılmaması için, Lord Curzon'la hususi bir yemekte konuşarak mutabık kalırlar. Fakat ertesi gün Lord Curzon müzakereler sırasında, hafiften olsa da Ermenistan meselesine dokunur. İsmet Paşa hayret eder ve sinirlenir. Toplantı kapanınca Paşa, toplantıyı idare eden Curzon'la ilgilenmeden salonu terk eder. Yürür. Fakat Curzon arkasındadır. Paşanın koluna girmek ister. Paşa oldukça haşin davranır. Fakat Curzon tam bir İngiliz azmi ile konuşur: -Generalim, şu Ermeni meselesine, bu kadarcık bir cenaze törenini çok mu görüyorsunuz...
Sayfa 107 - 108Kitabı okudu
...Bu arada, işin en hoş tarifini eski bir Osmanlı, eski bir müderris ve Osmanlı Devleti'nde de nazırlık ve ayan azalığı yapmış olan Abdurrahman Şeref Bey yaptı. Zaten Abdurrahman Şeref Bey, meclisin de en yaşlı ve en saygı gören adamıydı: -Hâkimiyetimilliye, kayıtsız şartsız milletindir... Kime sorarsanız, sonuç bu, cumhuriyet demektir. Doğan çocuğun adıdır. Ama bu ad, bazılarına hoş gelmezmiş... Varsın gelmesin.
Sayfa 149 - 150Kitabı okudu
Cumhuriyet, İstanbul'daki Osmanlı hanedanının sonu demekti. Gerçi gölge bir halife muhafaza edilmiş ve hanedan mensuplarına da ikişer, üçer yüz liralık aylıklar bağlanmıştı. Bu maaşlar cetveli, bütçe tahsisat fasıllarının başında yer alıyordu. Mebusları bu da, ayrıca sinirlendirmekteydi. İsmet Paşa (İnönü) saltanat hanedanının, olayların gelişmeleri içindeki bazı davranışları üzerine şunları anlatır: "İdarenin er geç saltanat rejimine son vereceğini, İstanbul'daki saltanat ailesi hissetmiştir. Saltanat rejiminin Anadolu'da taraflısı olanlar ise, hâkimiyetimilliye prensibinin tatbik usullerine ümit bağlamış bulunuyorlardı. "Saltanat ailesinden şehzadeler, benim bildiğim, iki defa ciddi olarak Anadolu mücadelesine katılmak istemişlerdir. Bir defasında Ömer Faruk Efendi (Abdülmecit Efendi'nin oğlu) yaveri ve mürebbisi ile İnebolu'ya gelerek iltihak arzusu göstermiştir. Fakat yaveri Anadolu'da alıkonularak şehzade İstanbul'a iade edilmiştir. "İkinci defasında gene Ömer Faruk Efendi Anadolu'ya gelerek Vahideddin'e karşı vaziyet almaya hazır bulunduğunu, eski Şeyhülislam Hayri Efendi vasıtasıyla, Ankara'da Mustafa Kemal Paşa'ya ve garp cephesinin Eskişehir karargahında bana bildirmiştir. Fakat Hayri Efendi'ye ben, meselenin artık bir Vahideddin meselesi değil, hanedan meselesi haline geldiğini delilleriyle anlattım." (Akis, 27.10.1962)
Sayfa 150Kitabı okudu
Laiklik, yeni devletin, bugün de yerleştirilememiş ilkelerinden bir olarak kaldı. Çünkü, devletin yapısına, tam laik bir karakter hiçbir zaman verilemedi. Dini hizmetler ve dini eğitim, daima devlet vazifesi olarak fakat her zaman sömürülmeye hazır bir durumda kaldı. Teokratik bağlantılar, aslında toplumla devlet arasında ilişki olmaktan ziyade, toplumun kendi içinde beslenir. Halbuki politikacı, bu bağlantıları ilk fırsatta devletin yapısına mal etmeye çalışır. Nitekim bu mücadele bizde, bugün de ve hâlâ devam eder durur.
Sayfa 153Kitabı okudu
Reklam
-Hemşeri, sen ne iş yaparsın? -Esaslı bir işim yoktur bey, ikide bir askere gel derler, gider gelirim... Evet, Türklerin bütün yakın tarihinin hikayesi bu iki cümlede toplanır.
Sayfa 156Kitabı okudu
...Devletin dini, İslam diniydi. Bu işleri, mesela Türkiye'de yaşayan diğer dinlere mensup cemaatlerde olduğu gibi, devlet dışı bir cemaat teşkilatına bağlayıp halka terk etmedikçe, bunun böyle kalmasından başka yol yoktu. Fakat bu suretle geniş bir cemaat teşkilatlanmasının devlet içinde devlet demek olacağı, bugün olduğu gibi, o gün de ilgilileri ürkütüyordu... Yeni devlet, kendi yapısına ve bütçesine dini hizmetleri de koyarak laiklik çabasını zayıf bırakmak zorunda kaldı. Bu halin, ilk gevşemede, din ile devletin ayrılışını sarsacağı ve devletin dini akımlara ister istemez baç vermek zorunda kalacağı şüphe götürmez bir gerçekti. Temel, bir defa kaymaya başlayınca da, temelden ayrılışın nerelerde durabileceği, elbette ki önceden tayin edilemezdi. Nitekim bugün Türkiye, bu çelişmelerin tam olarak içindedir.
Sayfa 170Kitabı okudu
İzmir Mebusu Mahmut Esat Bey: "Günlerden beri devam etmekte olan münakaşalara ve sonu gelmeyen müzakerelere, ne inkılabın ne milletin tahammülü vardır. Vaziyet inkılabı ileri götürmek namına hükümeti düşürmekten ibaret değildir. Gidilecek yolları tayin meselesidir. Hakimiyetimilliye başka bir meseledir. Cumhuriyet, meşrutiyet, mutlakiyet, istibdat gene başka bir meseledir. Bu nesnelerin bir kısmı 'hükümet şekilleri'dir. Diğeri, milletin iradesinin infaz ve tatbikidir. Bu dört şekil içinde biz, milli hakimiyetin muhtelif şekilde tatbikini görmekteyiz. İki şeyi karıştırmamalıdır. Hakimiyetimilliyede şekil değil, ruh esastır. Türk inkılabı yükseliyor. Ancak, bu inkılabı süratle hedefine, milletçe beklenen hedefine ulaştırmak için, bir an evvel hakiki vaziyetin belirmesi lazımdır. Türk milleti ortada, demokrasi namına çekilmiş bir kılıç gibi bunu beklemektedir."
Sayfa 195Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.