Ve sonra her şeyin sonu gelecekti; o an geldiğinde artık önsezilerine olan inancından vazgeçebilir, inanç denen şeyi olduğu gibi terk edebilir, kendini tamamen yaşlılığa bırakabilirdi.
Açlık, yemek yeme ihtiyacından ziyade, aç ve yalnız kalma hüznüydü, temiz, ütülü, minik yamalı, daha yeni lekelenmiş bir masa örtüsüne duyulan nostaljiydi.
‘’Çünkü tek başıma olduğumda oyunumu oynarım; ama onlar, ötekiler, bana eşlik edince oyun ciddiye biner, gerçek olur. Bunu salt bir oyun olarak oynayan ben, bu haliyle kabul edersem deliliği de kabul etmiş olurum.’’
Olmak üzere olan şeyin daha önce olmasını yeğlerdi, bu kadar ileri gidilmeden; bu zorluğu atlatmasını sağlayacak başka bir karar almış olmayı yeğlerdi.
Fakat seçim şansı tanımıyorlar ki hiç, insan herşey olup bitikten sonra anlıyor başta seçim yapılabileceğini.