Dokuz yaşında bir çocuğun hayatında demir paraların önemli bir yeri vardı. Adam Smith'in acımasız ekonomik ilkeleri para ticaretinde uygulanıncaya kadar bir büyük sikke, dört küçük sikkeye bedeldi. Sonrasında piyasa ekonomisinin görünmez eli, bir büyük sikkenin değerini beş küçük sikkeye pay etti.
Bir akşam, Nikola'nın kucağına alıp uğraşmayı sevdiği erkek kediyle ilgili tuhaf bir şey oldu. Mumları yakmaya giderken kediyi okşayınca avuç içlerinde kıvılcımların çıtırdadığını hissetti. Elini çevirerek sağına soluna baktı. Kedinin sırtıyla parmakları arasında ışık parıldıyordu. Bu da Tanrı'nın bir başka "güzel olay"ıydı. "Şuna bakar mısın?" diye bağırdı Djuka.
Milutin, istisnasız herkesin tanık olduğu bu şeyin elektrik olduğunu anladı. Bu tuhaflığı elinden geldiğince açıklamaya çalıştı.
Nikola, Tabiat'ın da dev bir kedi gibi olduğunu düşündü ilk kez. Merak ediyordu: Onu kim okşuyordu? Milutin, "Aydınlık bir dünyada yaşıyoruz." diye fısıldadı karısıyla oğluna.
Djuka fısıltıyla sordu: "Aydınlık ne demek?" "İçeriden gelen ışık."
Sen şimdi olur olmadık kişilere her şeyini anlatınca bana ben özel değilmişim gibi geliyor. Gözyaşlarını herkese karşı bu kadar rahat gösterebilmen bende güvensizlik hissi yaratıyor ve samimiyetinden şüphe ediyorum.
anneleri dünyayı yaratmış, ardından babaları gelip kitaplara yerleştirmişti sanki. babaları, annelerinin hikâyelerine burun kıvırırdı. bu tarz efsanelerin papazlarla dolu bir ailede ne kadar yaşayabileceğini merak ediyordu.