Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tevhid ve Toplum

Celaleddin Vatandaş

Tevhid ve Toplum Gönderileri

Tevhid ve Toplum kitaplarını, Tevhid ve Toplum sözleri ve alıntılarını, Tevhid ve Toplum yazarlarını, Tevhid ve Toplum yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
214 syf.
8/10 puan verdi
Tevhid ve Toplum
Tevhid ve Toplum
öncelikli olarak kitabı yazan yazara engin bilgi birikiminden dolayı teşekkür ederim, kitap gerek mantıksal bakış açısıyla, gerek naslarla Tevhid ve şirkin çok güzel anlatmış. Sadece dilinin biraz daha akademik olması sebebiyle okunması zor oluyor, okurken biraz daha odaklanma istiyor, en ufak bir dikkat eksikliğinde paragrafı baştan almak gerekiyor. Genel anlamda emeği geçen herkese çok ama çok teşekkür ederim, yazardan Allah razı olsun...
Tevhid ve Toplum
Tevhid ve ToplumCelaleddin Vatandaş · Pınar · 2013106 okunma
Bütün bu bilgiler, Mekke toplumunun ne oranda birlik ve beraberlik içerisinde olduğunu ve yine aynı şekilde ne kadar huzur ve saadete sahip olduğunu göstermesi açısından oldukça önemlidir. Kesindir ki, böylesi toplumsal tabakaların bulunduğu ve tabakalar arası geçişin sözkonusu olmadığı her toplumda, eğer birileri statükonun devamı anlamında
Reklam
Elbetteki Allah istediği her şeyi hiç zorlanmadan gerçek kılar. Ancak insanı bilinçli bir varlık olarak yarattığı içindir ki, insanın iradesini aşarak adaleti zorla empoze etmemiş, adaletin tesisini insanın iradesine bırakmıştır Adalet ise sadece göreceli olarak düşünülecek kadar basit ve sınırlı bir konu değildir. Adalet ancak evrendeki bütün yaratıkların birbiriyle uyum içerisinde bir arada olması ve bu uyumun ancak ve ancak Allah'la bağlantılı olması ile sağlanır. Bunu sağlayacak bir yasal sistemi ise bilgisi ve bilgi araçları sınırlı olan insanlar değil, mutlak anlamda ilim sahibi olan ve ilmini, gücünü, kudretini, iradesini... hiçbir şeyin sınırlayamadığı Allah yapabilir. Rahman ve Rahim olan Allah kullarını Çaresizlik içerisinde bırakmayarak, kulları arasından seçtiği mükemmellikte istisna şahsiyetlerle(peygamberle) insanın bütün yaşantılarını adaletle donacak yasaları bildirmiştir. "Ey insanlar sizi yaşatacak şeylere çağırdığı zaman Allah ve resulünün çağrısına Koşun."(8/24) İnsanlara düşen bu yasaları kabul etmek ve uygulamaya koymaktır. Yasaların bir bütünlük içerisinde uygulamaya dönüşmesi ise kapsamlı bir toplumsal yapılaşmayı ve örgütlenmeyi gerekli kılar.
TVdeki "İslam'da Kadın" konulu bir açık oturumda, Profesör ünvanlı bir bayan, tesettürün Allah tarafından emredildiğini açıklayan yanındaki tesettürlü bayana şunları söylüyordu; "Ulu Allah'ın başka işi gücü yokta senin benim gibi bayanların saçıyla başıyla mı uğraşacak. Allah çok yücedir, uludur ve bu tür basit işlerle uğraşmaz." İşte bu sözler ve bakış açısı şirkin oluşmasındaki en önemli faktördür.
Beşeri sistemleri meşru kılan en önemli dayanak ise, insanlar katında değerli bulunan, kendilerine önem verilen bazı kişilerin sistemin saflarına çekilmesidir. Aslında bu kişilerin ünlerini de sistem çoğu zaman propagandalarla kendisi oluşturup, topluma kabul ettirir. Sonrada onları kendi safına katarak kendi meşruluğunu sağlar. Bunların isimleri bilim adamı, sanatçı, düşünür, filozof,din adamı... Olabilir. Fakat sonuçta hepsi aynı fonksiyonu yerine getirir; beşeri sisteme meşruluk sağlamak, kitlelerin desteğini sisteme kanalize etmek ...
Sayfa 109Kitabı okudu
Rabbi ona İslam ol demişti, "Alemlerin rabbine teslim oldum" dedi. (2/131) Ayette geçen kelime"müslüman ol" , "İslami kabul et" anlamlarına gelen "eslimdir" O halde -müslüman- , kendisini tamamen Allah'a teslim eden Ve O'na itaat eden, meliki, hâkimi yöneticisi, kanun koyucusu ve mabudu olarak yalnızca Allah'ı kabul eden ve onun koyduğu hayat düzenini yaşayan kimsedir. Yaşantının bütün alanlarına yön verecek esaslar ise pek tâbi olarak Allah tarafından bildirilmiş ve elçisi tarafından pratiğe aktarılıp, tartışılmaz örneğine kavuşmuştur. Bunun ismi ise İslam olup Kur'an tarafından teşkil etmiş olan bir inanç sistemi ve hayat tarzıdır. Müslüman olan kişi yol göstermenin sadece Allah'a ait olduğunu bilir ve bu nedenle dosdoğru yolu bulup ona tâbi olmak için hidayet rehberi, şifa, hakkı batıldan ayıran, insanları karanlıktan aydınlığa çıkarıcı, aydınlatıcı, yol gösterici, uyarıcı, öğüt verici, kurtarıcı, olan ayetlere (Kur'an'a)uyar . Uyulacak başka rehber (izm -ideoloji- kanun - ata- ) aramaz. Çünkü bilir ki insanı kurtuluşa ulaştıracak başka gerçek hiç bir rehber yoktur. Bütün bunlar ise serbest iradenin kararıyla gerçeklesebilecek bir durumdur ve bu iradeyi gerçek kılan, İslam'a mensup olmuş demektir, yani müslüman olmuş demektir.
Reklam
"La ilahe illallah" çağrısı, Mekke aristokratları için kabul edilebilir şey değildi. Onlara göre İslâm statükoyu alt-üst ediyordu. Toplumsal yapıyı bozuyordu ( değiştiriyordu). Terör ve anarşiye neden oluyordu. Ancak şunu ifade etmiyorlar ve etmekten de özenle kaçınıyorlardı; bu terör ve anarşi ancak küçük ve bir mutlu azınlığın aleyhine idi. Ancak toplumun neredeyse tamamını teşkil eden mutsuz çoğunluğun lehineydi. Dolayısıyla İslam'ın terör ve anarşiye neden olup olmaması bakılan yere göre değişiyordu. Mekke aristokratları ise elbette ki sadece kendi bulundukları yerden bakıp değerlendiriyorlardı.
Kur'an sadece okunmak, elde edilen bilgilerle merakları gidermek veya insanlar tarafından daha önceleri bilinmeyen ve başka kitaptan da öğrenilemeyecek bazı konuları öğretmek için değil, insanın bireysel ve toplumsal alanda gerçekleşen yaşantı tarzının doğru olmasını sağlayacak ilkeleri bildirmek ve bunları bireyin ve toplumun hayatını mutlak anlamda doğru istikamete kanalize etmek için gelmiş bir kitaptır.
İSLAM SLM kök harflerinden türemiş Arapça bir terim olup, kelime anlamı itibariyle "Boyun eğme" yi ifade eder. Boyun eğmek kişinin kendi varlığını, tümüyle bir başkasının iradesine terketmek, teslim kılmak anlamındadır. İslam'ın failini ifade eden "Müslim" ise "Teslim olmuş kişi" Anlamına gelir. Aynı kökten türemiş olan *Silm* selamette olmayı, selâmet ise huzur ve saadeti ifade eder. Bunlardan da anlaşıldığı üzere İslam ile Silm arasında doğrudan bir ilgi vardır. Bu ilgiye göre İslam, boyun eğip, teslim olmakla elde edilen huzur ve saadettir. Veya bir diğer ifadeyle, huzur ve saadetin elde edilmesi sadece İslam olmakla ilgilidir. Yani boyun eğip, teslim olmakla, boyun eğilip, teslim olunacak yegâne merci ise Allah'tır. Allah'a teslim olmak ise, Sadece O'nun yasalarına (ayetlerine) teslim olmakla gerçekleşir. Başka bir tarzda değil.
İnsanlar için düşünce ve yaşantılarının temelini oluşturan her sistem, inanç veya felsefe, din ismini almasa dahi, gerçekte birer din’dirler. Dolayısıyla dini olmayan hiç kimse yoktur, çünkü herkesin bir hayat tarzı vardır. Ve Allah sadece, insanlar için tayin ettiği kendi dininden (İslam’dan) razıdır.
Sayfa 40
Reklam
İnsan varoluş ve yaratılış gayesinin gereğini yerine getirmek istiyorsa, Allah'ın mülkü olduğunu bilmeli ve bir "abd" bilinciyle davranmalıdır. Eğer "abd" olduğunu unutur veya reddeder de kendisini mülkün sahibi veya ortağı kılmaya kalkışırsa yaratılış gayesini tersine çevirecek sapma başlıyor demektir.
Her toplumda, eğer birileri statükonun devamı anlamında birlik ve beraberliğin öneminden bahsediyorsa, onlar muhakkak ki, sorumluluk sahibi olmayan fakat sınırsız yetkileri ellerinde tutan, toplumsal tabaka pramidinin en üst kesimini oluşturan kişilerdir.
Adalet ancak evrendeki bütün yaratıkların birbirleriyle uyum içerisinde bir arada olması ve bu uyumun ancak ve ancak Allah'la bağlantılı olmasıyla sağlanır.
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.