"Efendim, kan nedir ki? Asalet nedir ki? hepimiz aşağılık sürüngenleriz, zavallı günahkar yaratıklarız. Bizi çıktığımız ve geri döneceğimiz topraktan ayırabilecek tek şey Tanrı'ya hürmettir."
Otranto Şatosu 1764 yılında ilk gotik terimini edebiyat alanında kullanan Horace Walpole tarafından yayınlanan gizemin ve tekinsizliğin kol gezdiği bir kovalamaca içeren bir el yazmasının ingilizce çevirisiyle bizlerle buluşan bir klasiktir.
El yazması dedim çünkü; 1095 ile 1243 yılları arasında yazılmış 1529'da da Napoli de basılmıştır.
Konusu ise şu; Otranto prensi Manfred'in evlilik düzenlemeden önce ortalıkta gezen bir kehaneti gerçekleşmemesi için hasta oğlu Conrad'ın prenses Isabella ile evlenme sürecinde gerçekleşen ölümü ile başlıyor. Düğün günü Avluda bir hizmetçi gökten devasa bir miğferin düştüğünü ve Conrad'ı ezip öldürdüğünü görür.
Tek erkek varisinin öldüğünü ve karısının artık çocuk sahibi olamayacağını anlayan Manfred, Isabella ile evlenmeye karar verir. Ve işler öyle çirkinleşir ki bir an da büyükbabasının hayaletinin ortaya çıkması da dahil olmak üzere bir dizi doğaüstü olay gerçekleşir ve işler sarpa sarar.
İlk gotik edebiyatı olduğunu düşünür ve dönemine göre değerlendirecek olursam çarpıcı. Ortaçağ romantizm ve fantastik ögeleri yansıtmakta dönemine göre çok iyiydi. Evlilik ve aile bağları çok güzel bir o kadar da gerilmenize sebep olacak gerçeklerle çarpıtılmıştı. Açıkçası ben beğendim ve anlatılmak ile verilmek istenilen mesajlar çok açıktı. Sizde gotik edebiyatı okumak isterseniz şiddetle tavsiyemdir.