Onun nazarında tüm ilişkiler ve tüm durumlar sadece iki kişi arasında yer alırdı, kendisi ile öteki dev boyutlardaydı, geri kalan herkes dünyadan silinirdi. Arası yoktu.
Daha önce hiç atlıkarınca görmediyse güzel bulmasını anlayabiliyorum ama insan her şeye alışır. İnsan birkaç gün içinde saraya bile alışır, ardından başka bir şey ister.
Havai fişekler azizlerin günlerini kutlamanın doğal biçimiydi. Bunu kim sorgulayabilirdi. Tıslayıp havaya fırlayan boru belli ki ruhun cennete yükselişiydi; gökyüzündeki büyük göz kamaştırıcı patlamada cennetin taht odasına yapılan dramatik girişti.
İlkbaharın ortasında çayırlarda ve bayırlarda çimler yeşile çaldığında, acıbaklalar ile gelincikler toprağı olağanüstü bir maviye ve altın rengine boyadığında, ulu ağaçlar sarı yeşil yaprak tomurcuklarıyla uyandığında, işte o zaman dünyada buradan daha harika bir yer göremezdiniz. Alışınca yok sayılabilecek türden bir güzellik değildi bu. Sabahları boğazınıza bir yumru oturuyor, güneş batarken mutluluktan karnınız kasılıyordu. Acıbaklalar ve çimenlerin kokusu heyecanla nefes almanıza, neredeyse cinsel bir hazla soluk soluğa kalmanıza neden oluyordu.