Sayfa Sayısına Göre Tolstoy ve Çağdaşları Sözleri ve Alıntıları
Sayfa Sayısına Göre Tolstoy ve Çağdaşları sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Tolstoy ve Çağdaşları kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tolstoy hayatta nasılsa, sanatında da öyledir. Karsılaştığımız kişilerin karakterleri gördüğümüz, hissettigimiz, kokladığımız, elle dokunduğumuz kişilerin karakterleridir. Bir kimseyi sözlerine göre, söylediklerine
göre değil, daha çok bu sözleri söyleme tarzlarına göre
yargilarız. Tolstoy da başka bir sey yapmıyor.
Gunluk hayatta nasılsa, kitaplarında da aynen öyle davranıyor.
Delici bakışlarıyla, betimlemek istediği kişiyi dinliyor; kendisinde var olan kişileri fiziksel bakımdan canlandırma yeteneğiyle çarpici
olan çizgiyi buluyor. Öyle ki ona
göre bu çarpıcı özellik kişinin (bu kişi tarihi
olabilir) gizli karakterinin bir tür simgesi oluyor.Ama hangi büyüyle bu fiziksel özellik belli olmadan yavaş yavaş ruhsal hale geliyor bilemiyoruz.Tolstoy'un bu hareket tarzı genel inanışından ileri gelmektedir. Ve buna
göre, hayatın anlamı aklımızın kavradığından daha derindir. Her insan zekâyla değil,duygularla hissedilebilen yankılara sahiptir. Prenses Maria'nın ışıltılı gözlerinin,
ağır ve hantal yürüyüşünün ya da genç prenses Bolkonski'nin kıvrık, masum ve acınası, "büzülmüş dudaklarının" bizi o kadar etkilemesi, bu yankılardan ileri geliyor.
Tolstoy'un 1881 yılindan önceki yazılarında üstü örtülü ve dağınık bir bicimde bulunan seyler simdi katı bir doktrin halinde bir araya getirilmişti. Bu doktrinin temel ilkesi 'Akıl'dır (yaşam ilkesi, mutlak Bilgiyle
özdeşleşmiş mutlak Iyilik). Ama paradoksal olarak onun için en yüksek otorite insani bilinçtir ki, bu da irrasyonel olarak kalır. Uygarlığın,önyargiların, yasaların, insani
kurumların, dini dogmaların akordu bozuk seslerini susturmak ve kendi bilincinden gelen iç sesi dinlemek, insan doğasının özünde bulunan ,ahlak yasasının kürsüsü ve tek mutluluk kaynağı olan sesi dinlemek yeter. Bilinç
(vicdan) aracılığıyla hareket eden bu ahlak yasası gerçek bir yasadır, yerçekimi yasası ve öteki tüm bilimsel yasalarla karşılaştırılabilir nitelikte bir yasadır.
Tolstoycu doktrinin esası mutluluğu aramadır, onun ahlakı sempati değil iç temizliği ve insani yetkinlige dayanir. Içimizdeki ahlak kuralına dikkat etmeli onun ardindan gitmeliyiz. Gerçek Tanrı odur. Tolstoycu anlamda tek ve hakiki erdem buradadır. Iyilikseverlik, merhamet, insan sevgisi birer sonuçtur ve sadece ikinci derece-
de değer ifade ederler. Kusursuz ve sonuç olarak mutlu olmak gerekir. lyi davranışların amacı iç huzurdur, yani mutlu olmaktir. Son derece kişisel ve benmerkezci bir ahlak anlayışı. Dostoyevski'nin Hıristiyanlığındansa (ki
onun inanışında Tanrı'ya iyilik, merhamet ve insan seygisiyle ulaşılır) kusursuz olma ve güç kazanma doktrini olan Çin taoizmine daha yakındır.
Akilla da yürekle de yazılabilir. Akılla yazmaya
başlayınca hep durur ve yalnızca yüreğimle konuşmaya çalışırım. Garip şey, ne kadar kötü ve aptal olduğumu ben bilmekteyim. Yine de deha sahibi bir insanmışım gibi davranıyorlar bana. O halde ötekilerin durumu nedir acaba?
Tolstoy, ekimden aralık ayına kadar Shakespeare üzerinde bir deneme yazmaya girişti; bu denemede Shakespeare'nin "büyük bir yazar olmadığını, korkunç bir madrabaz ve alçak " olduğunu kanıtlamaya çalıştı.
Tolstoy 6 Nisan 1857'de, gün ağarırken Paris'te Roquerte Meydanında François Richeux adındaki bir hükümlünün ölüm cezasının infazında hazır bulundu.
“Uyumam imkânsız. Durmaksızın arkama dönüp bakıyorum"
Aynı gün bir arkadaşına şunları yazacaktı:
Bu sabah bir aptallık ettim, bir vahşet olayına katıldım; idam cezasının infazını görmeye gittim...Kafkasya'da savaştayken çok canavarlık gördüm.Bu çok gelişmiş ve zarif makineyle sağlam ve gürbüz bir insanın bir saniye içinde öldürülmesini, önümde bir insanın paramparça edilmesinden daha iğrenç buluyorum. İkinci durumda aklın süzgecinden geçmiş bir irade yoktur; yalnızca insani bir tutkunun son derece şiddetli bir görüntüsü vardır. Birinci durumda ise, inceliğe varacak derecede bir sükûnet ve
konfor içinde işlenen bir cinayet var; yüce olan hiçbir şey yok... Ve iğrenç bir kalabalık! İnsan yasası,ne şaka! Aslında devlet yalnızca istismar amacıyla değil, aynı zamanda ve özellikle ahlak yoksunluğu nedeniyle yurttaşlar için kurulan bir fesat yuvasıdır. Ahlak ve din kurallarını anlıyorum, kimse için uyulması zorunlu kurallar değildir, insanı geliştirirler, uyumlu bir gelecek vaat ederler. Sanat yasalarını hissediyorum, her zaman mutluluk getirirler. Ama siyasal yasalar bence yalandır. Hiçbir yerde hiçbir
zaman hiçbir hükümetin hizmetine girmeyeceğim."
Birkaç gün önce Invalides'i ziyaret etmis, Napoléon'un lahtini görmesi üzerine şunları yazmıştı:
"Bir suçlunun ilahlastirilmasi iğrenç bir şey!" Ve onun ardından, "askerler herkesi ısırmayı öğrenmiş bilgi sahibi hayvanlardir."
Biriyle dargın olmayı bırakmak, barışmak, onu affetmek ve ona merhamet etmek, hatta onu sevmek için ne yapmalı? En iyisi olası bir yanlışlığını yeniden gözden geçirmek, yalnızca
başkasının yaptığı hataları değil. Sonra iyileşme, affetme gelecektir."
Uzun bir hayat hicbir seyden şüphe etmemeyi ama kendinden şüphe etmeyi öğretir, yani bizzat kendinden baska bir seye inanmayı hatta bu başka şeye ihtiyaç duymayı öğretir