Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türk Basınında Kalem Kavgaları

Emin Karaca

En Eski Türk Basınında Kalem Kavgaları Gönderileri

En Eski Türk Basınında Kalem Kavgaları kitaplarını, en eski Türk Basınında Kalem Kavgaları sözleri ve alıntılarını, en eski Türk Basınında Kalem Kavgaları yazarlarını, en eski Türk Basınında Kalem Kavgaları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Peyami Safa'ya İthafen
"...Birbirimize atar tutarız, fakat içinizden birinin başına bir belâ gelince onun acısını hep beraber çekeriz."
Sayfa 12 - Refî Cevad BeyKitabı okudu
Tercüman-ı ahval
"Takvim-i Vekayi'nin hasılatı ve kârı hükümete aittir. Ceride-i Havadis'in masraf ve kârı sahibine ait olduktan başka, hükümet tarafından maaş dahi verilir. Gayriresmi olan jurnallerin masârif ve menafii sahiplerine aittir."
Reklam
İttihat ve Terakki Yönetimi Zamanında
1913'e gelindiğinde İstanbul'da günlük gazete sayısı 9'dan 6'ya; mizah gazete-dergilerinin sayısı 7'den 4'e düşmüştü. Buna karşılık haftalık dergiler 9'dan 11'e, bilimsel dergiler 3'ten 7'ye, dinî dergiler 4'den 8'e çıkmıştı. Eğitim ve öğrenim sorunlarıyla ilgilenen dergilerle çocuk gazete-dergilerinin sayısı 11'e ulaşmış, kadınlara özgü dergi yayın yaşamına atılmıştı.
Ali Kemâl, Damat Ferit Paşa kabinesinde Maarif Nezaretine (Millî Eğitim Bakanlığı) getirilince Refik Halid, Ali Kemâl'in bıraktığı 'Sabah' gazetesinin başyazarlığını üstlenmişti. Aynı zamanda kendisine Posta Genel Müdürlüğü verilmişti. Altı ay süren bu görevinden çekildikten sonra, Pehlivan Kadri'nin 'Alemdar' gazetesinde ''Nakş-ı Berab'' sütununda ''Aydede'' imzasıyla yazmaya başlamıştı. Bu dönemdeki yazılarında; eski İttihatçı gazeteci-yazarlarla ve Anadolu'da başlam9ş olan Kuvâ-yi Millîye yandaşı yazarlarla kalem kavgalarına tutuşmuştu.
Bir yanda Ali Kemâl'lerin, Refik Halid'lerin, Refii Cevad'ların bulunduğu gazeteci-yazarlarla, karşılarındaki Ahmed Emin'lerin, Ali Naci'lerin, Falih Rıfkı'ların, Yunus Nadi'lerin bulunduğu gazeteci-yazarların Mütareke Devri boyunca merkezi Ankara'daki kurtuluş savaşından yana olup olmama ekseninde dönen kalem kavgaları İstanbul'un kurtuluşuyla noktalanacaktı.
Ahmed Emin Bey'in Atatürk ile Konuşmasının Ardından Aktardıkları
''İnkılabın tılsımı ve yeni bir varlığın anahtarı, Türk milletinin elindedir. En cüretlilerimizin ve en ileri yenilik taraftarlarının bile tasavvur edemeyecekleri bir yarın hazırlanacak ve bunun karşısında memleketin içindeki ve dışındaki ufak çapta kafalar, bütün hesaplarında yanıldıklarını anlayacaklardır. Elde kesin surette şekil almış bir gelişme programı var. Bunun arkasında da yaman bir rehber, her türlü noktaları ve vasıtaları düşünmüş olmak suretiyle harekete hazır duruyor.''
Sayfa 39 - 20 Ocak 1923, Vakit gazetesiKitabı okudu
Reklam
''Gâzi Paşa Hazretlerine Mâruzat''
''Kanunî bir şekil ararken, karşımıza Cumhuriyet kelimesi çıkıyor. Bu kelime yerindedir. Bir devlet başkanının seçim sûretiyle mevkîini almasından ibaret şekle zaten Cumhuriyet deniliyor. Demek ki sizin fiilî sûrette taşıdığınız devlet ve millet başkanlığı kanun bakımından Cumhurbaşkanı kelimesiyle ifade edilecektir. Bu kanunî mevkî, milletin gerçek bir rehberi makamında kalmanıza, inkılap hareketini en geniş ve temiz bir memleket görüşüyle idâre etmenize ve ortaklıktaki siyasî ihtiraslara nüfuz ve itibarınızla sed çekerek onun yerine memleket fikrini ve çalışma emellerini geçirmenize en faideli ve hayırlı bir tarzda imkân hazırlayabilir. Bugüne kadar olan büyük başarılarınız, millete, sizden, bundan sonraki mühim çalışmalar için de aynı tarzda bir rehberlik beklemek hakkını vermiştir. Bu rehberliği yerine getirmenin biricik ameli usulü de günlük hadiselerin idaresini mesûl bir hükûmete bırakarak, sizin Cumhurbaşkanı sıfatıyle umumi inklılap hareketinin rehberi olmanızdır.''
Ahmed Emin Bey, 5 Ekim 1923, Vatan gazetesiKitabı okudu
Nihayet 29 Ekim 1923 günü Büyük Millet Meclisi'nin toplantısında devlet şeklinin cumhuriyet olmasına karar verildi; varolan 158 kişinin oybirliğiyle Mustafa Kemal cumhurbaşkanı seçildi. Cumhuriyetin ilânı Ankara'da 101 pare top atışıyla kutlandı. İşte tam da o sıralarda, eski başbakan Rauf Bey'in millî egemenlik ve cumhuriyet kararı üzerine verdiği beyanatın 1 Kasım 1923'te ''Vatan'' ve ''Tasvîr-i Efkâr'' gazetelerinde yayınlanması üzerine bir kavga daha koptu basında. Tanin'deki Hüseyin Cahid'le Yeni Gün'deki Yunus Nadi birbirlerine girdiler. Yunus Nadi, son padişah VI. Mehmed Vahdettin'den ''Osmanoğullarının piçi'' diye söz etti. Hüseyin Cahid'in eleştirileri üzerine de şu yanıtı vermişti. ''Sözümüz Cahid Bey'in ve Halîfe'nin hoşuna gitmemişse geri alınacak lafımız yoktur. Bu piç dahi olsa mübârek olsun der geçeriz.''
İstiklâl Mahkemesi Heyeti
''Mahkememiz, yüz binlerce Türk'ün kanı pahasına elde edilen Cumhuriyetimizin varlığına ve esaslarına karşı hareket ve teşebbüslere cüret edenleri şiddetle cezalandıracak ve İstanbul halkına çok muhtaç olduğu sükûn ve refâhı sağlayacaktır. Kararlarımıza, yalnız vatanın selameti endişesi, ideallerimizin sarsılmaz aşkı ve vicdanlarımız hâkim olacaktır.''
İstiklâl Mahkemesi Başkanı İhsan Bey
''Sizin gibi aydın kimselerin bundan böyle mutlak sûrette milletin huzur ve sükûnunu her an korumaya çalışacağına eminiz. Düşünür ve takdir edersiniz ki, milletimizin saf hislerinden faydalanmak isteyen hainler eksik değildir. Zararlı bir fikir, bazen bilinmeyerek, istenmeyerek, vatanın muhitine yayılabilir. Bu yüzden meydana gelecek zararlardan hepimiz aynı derecede mesûlüz. Milletin adaleti karşısında sizin de vicdan ve insaftan asla ayrılmayacağınıza, harap vatanımızın imârına, yükselmesine, millî fikirlerin gelişmesine bundan böyle çalışacağınıza güven duyuyoruz.''
59 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.