Türk Musikisi Nazariyatı Tarihi

Doç. Dr. Mehmet Tıraşcı

En Beğenilen Türk Musikisi Nazariyatı Tarihi Gönderileri

En Beğenilen Türk Musikisi Nazariyatı Tarihi kitaplarını, en beğenilen Türk Musikisi Nazariyatı Tarihi sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Türk Musikisi Nazariyatı Tarihi yazarlarını, en beğenilen Türk Musikisi Nazariyatı Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
C.İhvan-ı Safa (x.Yüzyıl)
Basra'da ortaya çıkmış, dini, felsefl, siyasi ve ilmi gelişimi amaçlayan, faaliyetlerini gizli olarak sürdürmüş organize bir top- luluğun adıdır. Abbasi Devleti'nin son zamanlarına rastlayan, dini, felsefi ve siyasi çekişmelerin yaygın olduğu bir dönemde felsefi ve ilmî çalışmaları, dini ve ahlaki çatışmalarıyla birlik ve beraberlik, kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışmayı öne çıkararak İslâm toplumunu fikri bakımdan yeniden derleyip toparlamayı hedefleyen bu topluluğun tam adı İhvânü's-Safâve Hullânü'l- Vefâve Ehlü'l-Adl ve Ebnâü'l-Hamd'dir. Zaman zaman Ehl-i beyt'in üstünlüğünü vurgulamaları, kendi grupları hakkında "şia, ehlü şîatina" gibi ifadeler kullanmaları onların Şiiliği konusunda- ki kanaatleri destekler mahiyettedir.(Uysal, 2000, s. 1)
1. Mûsikî Düşüncesi ben Sina, Farabi'nin müzik düşüncesi üzerinde, sayılara büyük önem veren Pythagoras'tan ziyade; sayıları bir kenara bırakarak duyu ma daha çok önem veren Aristoxenes etkili olmuştur. (Turabi, Gevrekzade Hafiz Hasan Efendi ve Mûsiki Risâlesi, 2005, s. 97-98) Farabi, gezegenlerin sesleri ve semåvi åhengi hakkında Pythagorascıların görüşlerini gülünç bulur.(Çetinkaya, 2001, s. 54) Ayrıca Kindi'de rastlanan Ethos doktrini Farabi'de yoktur. Ses sistemi olarak Grek teorisyenlerin etkisinde kalmakla beraber tasnif ve sıralama açısından onlardan ayrılır. Farabi, riyazi ilimlerden saymakla beraber mûsikinin makam, melodi türleri, bunların nereden türediği, ruha olan tesiri gibi konularını da inceler. (Farabi, 1967, s. 47-105) (Turabi, Farabi'nin Müsiki Alanındaki Görüşleri ve Eserleri, 2005, s. 48)
Reklam
Edvârlarda genel olarak nazariyat konusu, sesin oluşumu ve mahiyeti ile başlar. Fakat Kindi, sesin oluşumunda yalnızca insan sesini betimlemekle yetinir. Ona göre insan sesi, ciğerlerden gelen havanın yükselmesiyle nefes borusuna çarpar ve dil ile yani gırtlak yoluyla buna şekil verilir. İnsanlardaki farklı ses aralığı, gırtlağın dar veya geniş olmasından kaynaklanır. Ayrıca sıcak ve kuru havanın sesi kötü etkileyen faktörlerden olduğuna, yumuşak ve rutubetli havanın ise sesi güzelleştirdiğine dikkat çeker. (Turabi, el-Kindi'nin Mûsikî Risâleleri, 1996, s. 184-186)
SEYYİD MEHMED EMİN(XVIII.Yüzyılın sonu)
Dikkat çeken başka bir husus ise Derviş Mehmed Emin'in tam sesler arasında verdiği iki nim perdeye bazı ekler de yapmasıdır. Örneğin, Nevâ ve Hüseyni arasında bulunan Hisâr ve Bayati perdelerini zikretmekle birlikte ŞÛRÎ isminde bir perde daha verip bunun Hüzzam perdesi olduğunu ifade eder. Ayrica eserde Segah ve Çargah arasında bulunan Buselik perdesine ek olarak Segâh ile Bûselik arasında bir perdeden daha bahseder. Sâzkâr diye adlandırdığı bu perde, XVIII. yüzyılda yazıldığı tahmin edilen bir mûsikî risâlesinde ve Kemanî Hızır Ağa'da bulunmakla birlikte, bunu ilk defa isimlendiren Derviş Mehmed Emin olmuştur. (Doğrusöz, Músiki Risäleleri (Ankara Milli Kütüphane 131 Numaralı Yazma), 2012, s. 56)
Sayfa 170Kitabı okudu
Ali Ufkî bey (ö.1675)
Bunlar arasında önemli olanı 1650 dolaylarında kaleme alınan Mecmua-i Sâz ü Söz'dür. Bu kitap, XVI. ve XVII. yüzyıllara ait beş yüzden fazla söz ve saz eserini ihtiva etmektedir. Ayrıca Türk hatta Islam dünyasında bilinen ilk nota koleksiyonudur. (Behar, Ali Ufki ve Mezmurlar, 1990, s. 37) Eser içerisinde 160 peşrev, 104 türki, 84 murabba, 47 varsağı, 44 saz semâî, 41 semâi, 18 tesbih, 15 ilahi, 10 raksiyye, 4 şarkı, 2 tekerleme örneği bulunmaktadır. (Cevher,1995,s.50-52)
Sayfa 151Kitabı okudu
Göktürklerin resmi çalgısı, Orhun Yazıtlarında "köbürge" olarak ifade edilen davuldur. (Sanal, Mehter Mûsikisi, 1964, s. 1) Daha önce Hunlarda yer alan bayrak ve davulun yanına boru gibi üflemeli bir çalgının eklenmesi (Gazimihal, Türk Askeri Muzikaları Tarihi, 1955, s. 2) ile ezgi, ritmin önüne geçmiş bulunuyordu. Böylece modal mûsikînin ilk aşaması olan altı ve yedi perdeli musiki sistemi ortaya çıktı. Göktürklerde, kaganların meclislerinde mûsikî icra edilir, bu icrayı da yine tuğ takımla yapardı. Fakat Uçan'a göre burada másiki icra eden kişilerin bunu meslek haline getirmesi ve iktidarın mûsikîsinin daha sanatlı olmasına gayret etmesi neticesinde sanat ve halk mûsikîsi arasındaki i ayrımın da temelleri atılmış oldu. Artık Türk mûsikîsi büyüsel (dini) anlamından sıyrılıp, tat alma, hoşlanma ve estetik gibi algılara hitap etti.(Uçan,2000,s.27-28)
Reklam
33 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.