Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslamlaşmadan Modernleşmeye Türk Düşüncesinde Din - Siyaset İlişkileri

Türk Siyaset Düşüncesinin Dini Teorisi

Enes Şahin

Türk Siyaset Düşüncesinin Dini Teorisi Gönderileri

Türk Siyaset Düşüncesinin Dini Teorisi kitaplarını, Türk Siyaset Düşüncesinin Dini Teorisi sözleri ve alıntılarını, Türk Siyaset Düşüncesinin Dini Teorisi yazarlarını, Türk Siyaset Düşüncesinin Dini Teorisi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Devlet-I Aliyye
Devlet-i Aliyye, İslamlaşma dönemi Ahmet Yesevi elinde bir çözüm olarak tasavvuf, İmam Maturidi’nin ortaya koyduğu kelam, İmam-ı Azam tarafından teşekkül edilen fıkıh ve Farabi’nin tahayyül ettiği devletin Gazzali tarafından şekillendirilen dünya görüşü çerçevesinde mezcedildiği, İslam düşüncesinin kendine özgü ve kemal halinde var olduğu bir düzeni ifade eder.
Sayfa 464Kitabı okudu
Siyasetle alakalı söyleyecek şeyi olmayanların yapacak şeyleri olduğunu söylemek zannedildiği kadar kolay olmaz. Bir imkan olan siyaset refleks olarak yapılır, nazariye olarak tesis edilir ve bu ikisinin cemolması ile kemâle erer.
Sayfa 367Kitabı okudu
Reklam
Dünyayı elde tutmak için anlayış gerek Halkı yönetmek için bilgi gerek. -Kutadgu Bilig (Yusuf Has Hacip)
Sayfa 208Kitabı okudu
Madde ve manaya yönelik bakış Türk tarih tecrübesinde her dönemde din etrafında şekillenir. Natürist, animist ve pagan inançların hakim olduğu dönemlerden Budizm, Mazdeizm, Maniheizm gibi inanç biçimlerine, Yahudilik ve Hristiyanlıktan İslam’a kadar Türkler intisap ettikleri her dini kendilerine özgü anlama biçimleri doğrultusunda fikir ve hayatlarını tanzim ve tahkim etmek için bir membaya dönüştürür. Bu doğrultuda şunu söylemek mümkündür ki Türk düşüncesini anlamak onun kaynağı olan din ve Türk din tasavvurunu anlamaktan geçer. 
yerli ve milli
-Türk geleneğinde siyaset, Türklüğün manası etrafında tesis edilmesi ile yerli, İslam’ın kırmızı çizgilerine ittiba edilmesi ve yüceltilmesi suretiyle milli bir istikameti takip etmesine ihtimam gösterilir. -Türk düşüncesinde siyaset, dünyayı tahkim ve hususi bir bakış manasında nizam-ı alem fikrine hamledilir.
Türk zihniyetinin devlet, hükümdar ve siyaseti İslam öncesi devirlerden itibaren Tanrısal mahiyetli meseleler olarak görmesi İslamlaşma devrinde de bu hususların kelamî metinlerden destanlara kadar her türlü eserde kendini göstermesine sebebiyet verir. İslam ve onun umdeleri Türkler için siyaset ile aynileşir. Din ile siyaset birbiriyle ilişkili olmaktan çıkıp mütemmim cüz halini alır. Türkler için İslam’dan söz etmeden yahut İslam’ı dikkate almadan siyaset üzerine düşünmek mümkün olmazken, devlet ve siyaset düşüncesinin içinde olmadığı bir din tasavvuru da muhal hale gelir. Türk olmak ile Müslüman olmak bu devirde müteradif olur. Türk olmanın en hususî şartı İslam’ı kalp ile ikrar dil ile tasdik olarak tasavvur edilir. Devrin eserlerinde Türklük, İslam, din, devlet, millet, mezhep ve hükümdar aynı meselenin farklı cüzleri olarak ele alınır. Biri söylendiğinde diğerleri de kast edilir. Cüzlerden küllere intikal edilir. Bu hususların tümünün toplamı bütünleşik olarak Türk zihniyet dünyası ve hayat felsefesini teşekkül ettirir ki Türk geleneğinin de membaı bu unsurlardır.
Reklam
Türkler için felsefenin kemâl mertebesi Türklerin İslamlaşması ile birlikte mümkün olur. Düşünmenin ideal hali tesis edilmiş olan kadim din idraki ve tatbik usulünün İslamlaşma devrine intikal ettirilmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. İslamlaşma ile birlikte Türk fikrinin gelişim süreci de tamama erer. Bir şahesere dönüşen nazariye artık amelî cephede karşılığını bulmanın imkânlarını yoklar. Tarihin hakiki bir öznesi olmanın yolu, fikrî olgunluğu uzun bir sürece yayıp mümkün kılmanın ardından onu fiiliyata sokmak olarak görülür.
Bir dünya görüşü ve hayat felsefesi var etmenin temeli millet; milleti asabiyeti etrafında teşekkül ettiren unsur da din olduğuna göre şunu söylemek mümkündür ki Türk idrakinin memba ve müsebbibi dinin bizzat kendisidir. Türk milletinin mensubu olmak için bu tasavvuru kabul etmek değil tasavvurun bizatihi kendisi haline gelmek bir zarurete dönüşür.
Bir şahsı kutsallaştıran şey onun hükümdar olması değil hükümdar olmaya layık ve müstedid olmasından tevellüt eder. Bu durumu daha iyi anlamak için evliyalık mertebesi örnek olarak gösterilebilir. Bir insana evliya adı verildiği için o şahıs Allah’a yakın olarak görülmez, bilakis Allah’a yakınlığına dair umumun hüsnü zanı bulunması münasebetiyle evliyalık mertebesi icmaen verilir. Hükümdarlıkta da durum benzerdir. Bir insana hükümdar adı verildiği için yönetme hakkı ona tevdi edilmez, yönetme salahiyetini ortaya koyan bütün hususiyetlerin kendisinde olduğunu ispatlamasından dolayı yönetim hakkı o şahsa devredilir ki böylece o hükümdar olur. Kutsallığın da kaynağı buradan gelir.
. Türk efsaneleri ancak bir zih niyet dünyasının izahları olarak tasavvur edilirse anlamlı bir niteliğe bürünür. Çünkü Türklerde efsane dinin pozisyonunu tesis değil ancak tahkim eder. Bu durum hükümdara yönelik tasavvur için de böyledir. Hükümdar , seçildiği için kutsal Tanrı tarafından kutsallaşır fakat seçilmesinin sebebi de esasen kutsal olmasıdır. Bütün Türk efsanelerinin hükümdar olmaya namzet şahsiyetlerin çocukluktan itibaren gösterdikleri üstün haller yahut kerametler ile dolu olmasının esrarı burada yatar. Bu istikamette hükümdar , Allah ’ın kendisine bildirdiği yahut atalarına bildirilen ve milletin tevarüs ettiği itikat ve esaslar manzumesi olan töreyi uygulayan peygamberane bir şahsiyete dönüşür. Ona itaat Tanrı’ya itaat ile aynileşirken hükümdara isyan Tanrı’ya isyan ile müteradif bir mahiyete bürünür. Böylece devlet Tanrı tarafından emredilen bir yapıya intikal eder.
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.