Türk Tarihinde Osmanlı Asırları 1- 2 Cilt
Samiha AyverdiEn Eski Türk Tarihinde Osmanlı Asırları 1- 2 Cilt Sözleri ve Alıntıları
En Eski Türk Tarihinde Osmanlı Asırları 1- 2 Cilt sözleri ve alıntılarını, en eski Türk Tarihinde Osmanlı Asırları 1- 2 Cilt kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Zira istikbalin kulağına söylenecek söz , gözüne gösterilecek istikamet , vadesini tamamlamış bu tarih hazinenesinin derinliklerinde saklıdır.
Sayfa 8 - damla
Garb, aklı buldu , hikmete eremedi. Bilgiyi yakaladı irfanı kazanamadı. Aklına itimadı kaybeden Şark ise hala hikmetin yuvası bulunuyor. Bilgisini aldırdı ama hala irfanın gerçek sahibi sayılıyor.
Bizans imparatorluğu en kudretli ve zinde zamanından en köhne devrine kadar Türk gücünü daima karşısında bulmuştur.
İmparator heraklius zamanında Bizans, İranın hezimetiyle geniş bir soluk almış idiyse de arkadan yetişen Müslüman orduları karşısında ne yapacağını şaşırmıştı. (Burada yermuk savaşından bahsediliyor. Halid bin Velid komutasındaki Müslüman orduları bzans ordularını büyük bir hezimete uğratmıştır.)
İşte bu ölüm-kalım anlarında Türk soyundan kah zor kullanarak kah kur yaparak onu kendi birliği içine çekmek metoduyla geniş ölçüde faydalanmıştır.
Halbuki kuvvetli insan, kof ve sadist bir azamet ile etrafını kasıp kavuran bu zavallılar değil, beşeri zaaf ve hatalarına deva ve sefa vadeden bir manevi otorite ile biliş tutup ona teslim olan kimselerdir.
Ne ki, bir sevgiliye ilan-ı aşk eder gibi, İslam alemi, rüyasında hülyasında kollarını açtığı konstantiniyyeye daha asırlarca karşıdan bakıp her fırsatta kur yapacak, ona sahib olacak Türk gücünün kıvama gelmesini, Türklüğün Selçuklu libasindan soyunup Osmanlı kisvesine girmesini bekleyecekti.
"Sanki Halık'tır mahluk değil" diyerek bütün ömrünce kadına ve kadınlığa sevgi ve saygılarını beyan etmiş olan Mevlana'nın anasına olan tanzimini dünya, bu türbenin çatısı altında ebedileştirmek ister gibidir.
"Öldükten sonra beni kabrimde aramayın ariflerin sinesindeyim." demiş olmasına rağmen, onu bir makama mal etmek ve bu makamı da benzeyip süslemek ihtiyacıyla yarışa girişmiştir. Böylece de türbesine kimi gelmiş bir altın kandil asmış, kim gelmiş bir gümüş eşik kurmuş...
Zira sayısız Tanrıların kudretlerine bölünmüş tefekkür sistemi vahdetçi Müslüman akliyesinin karşısında tutunamazdı.
İslam fütühatının her yayıldığı topluluk tarafından bir kurtarıcı olarak karşılanmasının ve mahalli karaktere kendinden bir öz vermesinin sebebini beraberinde taşıdığı tevhid, hikmet, adalet ve sevgi şuurunda aramak lazım gelse gerek.
Şu var ki daima işini bilen ve kütlenin talep ve liyikatine kulak kabartan tarihi mukadderat, döl alacağı bir izdivacın nakahını kıyarken, tasviyeli bir şecerenin evladını intihapla asla yanılmamıştır.
Gibbon, aynı eserde aynı rüyayı temas ederek şöyle der: < Artık Şeyh Edebali'ye tarihteki hakiki mevkiini verebiliriz. Şeyh mensup olduğu dinin buhranlı bir anında hilâfeti yeniden tesis ve Muhammed'in namına üç kıtada yeniden yağmaya kadir ve layık kılıç ehli bir ırkı bulmuş büyük bir İslam naşir ve mürşidi olarak görülür.>
Dediğimiz gibi bu rüya ve bu jest, ister hakikat ister masal olsun Bize lazım olan rivayetin sıhhati değil kuruluş devrini idare eden fikrin mahiyet ve istikametidir.
Küçük Asya topraklarına gelince(Anadolu) asırlar boyu çeşitli medeniyetlere sahne olan bu coğrafya parçasında nice medeniyetler tabakalaşmıştır. Henüz Avrupa, et bağlamamış kuru bir iskeletten ibaret iken, Anadolu friglerin, lidyalıların, Hitit ve Yunan medeniyetlerinin kültürleriyle etlenmiştir.
Sayfa 35Kitabı yarım bıraktı