Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Makaleler - İncelemeler

Türkiye Sosyal Tarihinde İslamın Macerası

Ahmet Yaşar Ocak

En Yeni Türkiye Sosyal Tarihinde İslamın Macerası Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Türkiye Sosyal Tarihinde İslamın Macerası sözleri ve alıntılarını, en yeni Türkiye Sosyal Tarihinde İslamın Macerası kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Halk Müslümanlığının camilerdeki yüzü ile türbeler etrafında ortaya çıkan yüzü birbirinden farklıdır. Camilerde İslam'ın kitabi yönüne daha yakın olan halk Müslümanlığı, türbelerde İslam öncesi inançlara daha yakındır. Bu yüzden Anadolu uleması da, diğer Müslüman ülkelerin uleması gibi, Türkiye Selçukluları zamanından beri Anadolu'da hurafe ve bidat tabir ettikleri bu halk Müslümanlığına bir çeşit soğuk savaş açmışlardır. Fakat bu savaşın galibi her zaman diğerleri olmuştur.
13. Yüzyıl Anadolu'su
Değişik kılık ve kıyafetleriyle çarşı pazar gezip vaazlar veren, ilahiler söyleyen, kurdukları tekkelerde, zaviyelerde coşkun ayinler düzenleyen; yaratılış, Tanrı, insan ve kâinat hakkında değişik düşünceler ileri süren bu cezbeli insanlar, halkın muhakkak ki çok ilgisini çekiyordu. Selçuklu Anadolu'sunda yarı mitolojik bir popüler İslam inanç ve kültürünün oluşması, hiç şüphe yok ki bunların eseriydi. Bu yarı mitolojik popüler İslam öğretisi, Hristiyan halkın da ilgisini çekiyor ve onu tekkelere ve türbelere cezbediyordu.
Reklam
"Kasapların tartışmasında koyunların taraf tutması, koyunların kaderini değiştirmez."
Sayfa 183 - Klasik YayıneviKitabı okudu
"Zekanın en sivri noktası şüphe ve tereddüttür." alıntısı yapılmış. Ama islam âlimlerinden Şehristani de her şey şüphe ile başlar demektedir.
Sayfa 113 - Klasik YayıneviKitabı okudu
"Herkes 17 devlet kurduk diye övünür, kimse 16 tanesi neden battı diye düşünmez."
Sayfa 57 - Klasik YayıneviKitabı okudu
İslâm ve Modernite
4. Dördüncü grup ise, İslâm'ın ve Dört Halife devrinden hemen sonra bozulduğuna, bid'at ve hurafeler ile karıştığı için müslümanların geri kaldığına inanan bir kesimdir ki, aralarında bazı entellektüeller de bulunur, bunlar İslâm'ın tarihsel süreç boyunca ürettiği kültürü bu sebeple toptan mahkum ve reddederler. Bunlar hemen hemen tarihteki bütün Müslüman devletleri -bu arada Osmanlı devleti ve Türkiye Cumhuriyeti'ni- kâfir sayarlar ve müslümanların kurtuluşu için Peygamber dönemi Müslümanlığına dönmenin şart olduğunu savunurlar. Bunlar da kendilerini Selefi olarak kabul ederler, ama daha önce bahsettiğim Selefiler İslâm kültürünü bunlar gibi bütünüyle reddetmezler. İşte günümüz İslâm dünyasında Modernite problemi karşısında Müslümanların tavrını kısaca ve kabaca özetlemeye çalıştığım şu dört kategori çerçevesinde değerlendirebiliriz.
Sayfa 200 - TimaşKitabı okudu
Reklam
İslâm ve Modernite
3. Üçüncü grup Müslümanlar ise, daha çok, XIX. yüzyıl sonlarıyla XX. yüzyıl başlarında İranlı Cemaleddin Afgani, Mısırlı Muhammed Abduh ve bizde Tunuslu Hayreddin Paşa, Sait Halim Paşa, Mehmet Akif veya zamanımızda Fazlur Rahman, Muhammed Arkun çizgisini izleyen, hem Batı'yı hem İslâm'ı iyi bilen, İslâm dünyasının modernleşme problemini sosyolojik, bilimsel ve düşünsel planda ele alarak, İslâm'ın özüne zarar vermeden, rasyonel bir bilimsel program çerçevesinde çözmeye çalışanlardır. Bunlara, İslâm'a sonradan giren bazı olumsuz âdet, inanç ve gelenekleri (bid'at) temizlemek gerektiğine inandıkları, başka bir deyişle, "İslâm'ı orijinal hâline" döndürmek istediklerinden dolayı Selefiler demek gelenekselleşmiştir. Bugün Islam dünyasında ve Türkiye'de İslâm modernleşmesini bu çerçevede düşünen ve bu yolda ciddi çalışmalar, fikir eserleri ortaya koyabilen Müslüman aydınlar vardır ve yetişmektedir. Ne var ki bunlar aslında tam anlamıyla modernist oldukları halde, bu kelime ile nitelendirilmeyi istemezler, çünkü az önce sözünü ettiğim ikinci grup modernistler, daha doğrusu reformistler ile karıştırılmaktan korkarlar.
Sayfa 200 - TimaşKitabı okudu
İslâm ve Modernite
2. Modernleşmeyi salt anlamıyla her bakımdan kendini Batı'ya benzemekten ibaret gören, onun yüzeye yansıyan sembolik ve monden görünümlerini kendi ülkelerinde de uygulamaktan modernleşebileceğine samimiyetle inanan elit kesim. Bunlar genellikle, bir kısmı açıkça söylemese bile, İslâm'ın ugeri, ilkel bir din olduğuna, bu sebeple İslâm dünyasının geri kaldığına inanan, bazı Müslüman ülkelerde yönetime hâkim olan kimselerdir. İslâm'da modernleşme tartışmalarını, az önce işaret ettiğim sembolik meseleler çerçevesinde ve yüzeysel algılayanlar daha çok bunlardır.
Sayfa 199 - TimaşKitabı okudu
İslâm ve Modernite
Modernite karşında tavırlar 1. Moderniteden kaçışın kurtuluş olmadığını, aksine kendi kendine tüketmekle sonuçlanacağını hâlâ göremeyen, bu sebeple zaman zaman muhafazakârlığın sınırlarını aşan bir fanatizme kapananlar. Buna göre bunun üç sebebi olabilir: Birincisi, modernite Batı'da doğduğu için, bu tip Müslümanlar onun Batının emperyalizmiyle özdeşleştirip, çektikleri acıları da hesaba katarak olabildiğince ondan uzak durmak istiyorlar. İkincisi, memleketlerinde gördükleri modernleşme hareketlerinin ve modernist programları uygulayan kadroların Batıcı karakterini ve İslâm'ı dışlama eğilimi taşıdığını düşünüyor ve modernleşmeyi bu sebeple bir çeşit dinsizlik olarak değerlendiriyorlar. Üçüncü olarak da, belki bununla bağlantılı bir şekilde, inançlarının, dolayısıyla dini kimliklerinin zarar göreceğini hesap ediyorlar.
Sayfa 197 - TimaşKitabı okudu
İslâm ve Modernite
c. Halk İslamı mehdici(mesiyanik)dir: Bu özellik de en az deminkiler kadar önemli ve tarihte çok rol oynayan bir özelliktir. Bilhassa heterodoks kesimde sosyal baskı altında tutulan kesimler, kendilerini bu durumdan kurtarmakla görevlendirilmiş bir "ilahi kurtarıcı" beklentisi içinde olmuşlardır. Şah İsmail XVI. yüzyıl başında Anadolu'da bu hüviyetle Osmanlı merkezî iktidarına karşı propaganda başlatmış ve Aleviliği tarih sahnesine böyle çıkarmıştır. Bu mehdici (mesiyanik) inanç genel çizgileriyle evrensel bir yaygınlık göstermekle beraber, eski dünyadaki ana merkezinin Mezopotamya ve o temel üzerinde oluşan Yahudi mesiyanizmi olduğu konusunda genel bir kanaat oluşmuştur.
Sayfa 188 - TimaşKitabı okudu
Reklam
İslâm ve Modernite
b. Halk İslamı senkretik (bağdaştırmacı) ve mitolojiktir. Eski tabiat ve atalar kültü Şamanizm'e, Şamanizm'den Budizm'e, Zerdüştlükten Maniheizm ve Mazdekizm'e ve hatta Hıristiyanlığa ve Museviliğe kadar Türkler arasında yayılan dinlerin ve mistik kültürlerin inançları, mitolojileri ve bir takım pratikleri, bir dinden ötekine geçerken, eskisi yenisi içerisinde sürekli değişime uğrayarak varlığını sürdürmüştür. Aynı olay, İslami dönem içinde de zamanımıza kadar sürüp gelmiştir. İslâm, Türkler arasına girmeye başladığı zaman, çoğunlukla konar-göçer bir toplumsal hayat tarzına dayalı ve bütün bu sayılan dinlerin bakiyelerini saklayan şifahi bir kültür geleneği ile uzlaşmak zorunda kaldı. İşte Türk halk İslam'ı dediğimiz halk Müslümanlığı, bu senkretik yapı ile doğdu. Dolayısıyla bu senkretizmin temeli, daha Orta Asya'da iken atılmış oldu.
Sayfa 187 - TimaşKitabı okudu
İslâm ve Modernite
Bunun yanında tarikatlar şeklinde teşkilatlanmış bulunan Mistik İslâm'ın Orta Asya, Kafkasya ve Balkanlar'daki Türk toplulukları arasında zaman zaman, özellikle de bu Türk topluluklarının çeşitli emperyalist hakimiyetler altına girdiği dönemde, onların milli kimliklerini ve bağımsızlık duygularını besleyen güçlü bir toplumsal faktör hâline dönüştüğünün pek çok örneğine de rastlanmaktadır. XIX. yüzyılda Türkmenistan'da Kurban Murat, Çeçenistan'da ünlü İmam Şeyh Şamil hareketi (Muridizm), yahut Dağıstan'da Şeyh Necmeddin ve Uzun Hacı hareketleri örneğinde olduğu gibi, Rus hâkimiyetine karşı gösterilen direnişlerde, çeşitli tarikat çevrelerinin bu direnişleri hem organize etmek, hem de fiilen sürdürmek itibariyle önemli rolleri bulunduğunu, bilimsel araştırmalar ortaya koymuştur. Anadolu'da da özellikle Milli Mücadele döneminde, muhtelif Anadolu şehirlerindeki Mevlevi, Bektaşi, Rifai ve Kadiri tarikat çevrelerinin örnek teşkil ettiği milis mukavemet hareketlerinde bu mistik İslâm yorumunun payı çok belirgindir.
Sayfa 186 - TimaşKitabı okudu
İslâm ve Modernite
Tekke İslam'ı, Müslümanlığın kelam ve fıkıhla yorumlanan inanç ve toplumsal organizasyon boyutuna, özellikle de XIII. yüzyıl Anadolu'sunda en rafine bir biçimde Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre ve XIV. yüzyılda Hacı Bayram-ı Veli ile temsil edilen Vahdet-i Vücut'çu tasavvufun zengin ve renkli düşünce boyutunu ekledi. İslâm'ın fıkıhla gelişen zahiri ve kuralcı yanı, tasavvufun ruh dünyasına hitap eden insancıl ve hoşgörülü esprisi ile zenginleşti. Bu zenginlik Selçuklu ve Osmanlı döneminde san'ata, mimariye, edebiyata ve düşünceye yansıdı. Ahmed Yesevi'nin "Divan-ı Hikmet"inden Şeyh Galib'in "Hüsn ü Aşk"ına uzanan ve henüz sosyal tarih temelinde sistematik bir analize tâbi tutularak değerlendirilememiş muazzam bir edebiyat, kişinin ruh dünyasının derinliklerine nüfuz eden Mevlevi ayinlerinden, insanları mistik coşkunun doruklarına çıkaran Bektaşi nefeslerine kadar zengin ve engin bir melodik ahenk seli haline gelen muazzam bir musiki yaratıldı.
Sayfa 184 - TimaşKitabı okudu
İslâm ve Modernite
Tekke İslamı, Türk tarihinde daha Orta Asya'da Ahmed-i Yesevi zamanından beri Yesevilik, Kalenderilik, Haydarilik ve benzeri tarikatlar ile bir yandan heterodoks bir yorumla başlayıp gelişirken, özellikle XIII. yüzyıldan itibaren Orta Asya'da Kübrevilik, Nakşibendilik, hatta Orta Doğu'da Sühreverdilik, Kadirilik, Rifailik ve Halvetilik gibi Sünni tarikatlarla da gelişti. Bu tarikatların hemen hemen hepsi, XIII. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Moğol istilasıyla beraber Anadolu sahasına da intikal etti. Ayrıca bunlara Anadolu'da doğan "Mevlevilik, Bayramilik, Bektaşilik, Celvetilik vb" başka tarikatlar katıldı. Osmanlılar zamanında Balkanlar'daki fetihlere paralel olarak bunların hepsi bu yeni topraklara taşındı ve günümüze kadar geldi.
Sayfa 184 - TimaşKitabı okudu
İslâm ve Modernite
b) Karakteristikleri Tekke İslam'ı, yahut tekke Müslümanlığı da diyebileceğimiz mistik İslâm, belirttiğim tarihi sebeple, Türk halk İslâmını oluşturan ana faktörlerden biri olması bakımından Türkler arasında şekillenen en eski İslâmî yorum biçimi sayılabilir. Nasıl medreseler İslâm dünyasında kitabi İslâm yorumunun üretildiği kurumlar olmuşsa, bilhassa XI. yüzyıldan itibaren de, yine İslâm dünyasındaki gelişmelerin bir yansıması olarak tekke ve zaviyeler de hemen hemen bütün Müslüman ülkelerde ve bu arada Türk dünyasında mistik İslâm yorumunun temel kurumları haline gelmişlerdir.
Sayfa 183 - TimaşKitabı okudu
142 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.