Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi

İsmail Cem

Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi Gönderileri

Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi kitaplarını, Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi sözleri ve alıntılarını, Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi yazarlarını, Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Cumhuriyet Düyun-ı Umumiye’nin 86 milyon liralık dış borcunu devralmıştır. 1930’dan itibaren ödenmesine başlanan bu borç ancak 1954’te kapanbilecektir.”
“Benimle beraber yola çıkanlar, kendi görüş ufuklarının sonuna gelince, beni birer birer bıraktılar.” -Mustafa Kemal ATATÜRK
Reklam
“1453’ten 1600’e kadar ki 48 Vezir-i âzamın yalnızca 4’ü Türk soyundan gelmiştir.”
“Dün ve bugün teoriyi, bugün ve yarın pratiği hazırlar. Dünün araştırılması, bir yerden sonra, bugünün ve yarının araştırılması demektir.”
Kalkınmanın Halktan Güç Alıp Nimetlerini Halka Sunduğu Bir Düzen
Geri kalmışlığı alt edebilecek bir düzen, ancak toplumsal sıralamanın değişmesiyle mümkün gözükmektedir. Çeşitli zümrelerin görevlerinde ve önceliklerinde gerçekleşecek bu değişim Türkiye için tek kurtuluş yolu olarak belirmektedir. Özellikle burjuvazinin büyük bir atılımı sağlayacak nitelikte olmadığı, bu niteliklere sahip olabilmesi için dünya ve Türkiye koşullarının artık el vermediği ortadadır. İki yüz yıllık burjuva yaratma çabaları; ülkeyi kalkındıracak çapta sermayeyi onun elinde biriktirmek, ona Batı'daki örneğinin görevini yaptırmak uğraşısı ve sırf bu uğurda biçimlendirilen toplumsal üstyapı, Türkiye'yi geri kalmışlık sıfatından (memleketin büyük potansiyel gücüne rağmen) kurtarmaya yetmemiştir. Bu kurtuluş, ancak işçi ve köylü kitlelerinin çıkarınca ve bizzat onlar tarafından biçimlenecek bir düzende, onların öncülüğüyle gerçekleşebilir. Böyle bir yapıda, gerek ekonomik anlamda 'milli' burjuvazi gerekse bürokratlar artık toplumun hâkim zümreleri olamazlar; kendi tarihsel ve sınıfsal özelliklerine uygun yardımcı görevler taşıyabilirler. Devletin, milyarlarını bol keseden tüketmediği, milyonlarca vatandaşın milli gelirden komik paylar almadığı, kalkınmanın halktan güç alıp nimetlerini halka sunduğu bir düzenin kurulması, ancak bu değişimden en büyük yararı sağlayacak kitlenin öncülüğünde mümkündür.
... kitlelerin imkânlarından çok daha hızlı gelişen, onların özlemleridir. Bu bakımdan, çok hızlı gelişen özlemlerle yavaş gelişen imkânlar arasındaki mesafe gittikçe açılmakta, Türkiye'nin temel çelişkilerinden birini meydana getirmektedir
Sayfa 451Kitabı okudu
Reklam
Türkiye'nin asıl meselesi kalkınmayı sağlayacak birikimlerin yokluğu değil, yanlış yönde ve biçimde, kalkınmaya önder olamayacak sınıf ve zümrelerin önderliğinde kullanılmış olmasıdır. Birikimleri harekete geçirecek dinamiklerin yeterli olmayışıdır.
Piyango kültürü
1960-1970 döneminin harika buluşu, lotaryacılık olmuştur. Haberleşme araçlarının gelişmesiyle beraber Türk halkı sürekli olarak yeni kolaylıkların, başka hayat düzeylerinin adını işitmekte, resmini görmekte, özlemini duymaktadır. Oysa bu özlemlerini karşılayacak imkân mevcut düzende hem yoktur, hem de kolaylıkla olmayacağını halk bilmektedir. Müşterilerin bu niteliğini piyasa çok iyi değerlendirmektedir. Sürekli yaptığı 'al, gene al, onu da al' telkinini güçlendirmek için bu kez 'eğer malımı alırsan şunu da bedava kazanırsın' şeklindeki yeni bir taktiğe başvuracaktır. Hâkim zümrelerce halka uygulanan bir koyup üç alma şartlanması, giderek günümüzün kültürü niteliğini almış ve toplumdaki iki yüz yıllık çürümenin genel bir ifadesi olarak insanların davranışlarını ve dünya görüşünü etkilemeye başlamıştır.
Tarihi Misyona İhanet
NATO'nun zorunlu kıldığı uydu politikası, Türkiye'yi Türkiye'yle ilgisi olmayan haksız maddi çıkarların koruyucusu yapmıştır. Bu nitelikteki Türkiye, tabiatıyla, Ortadoğu'daki nüfuzunu kaybedecek, 'Biz kendimize Türkiye'nin İstiklal Savaşı'nı örnek almıştık' diyenleri hayal kırıklığına uğratacaktır. Bu tutumundan ötürü Türkiye büyük bir yalnızlığa, en haklı Kıbrıs davasında bile yüzüstü bırakılmaya kendini mahkûm etmiştir. Yanı başındaki Arap-İsrail çatışmasını sanki Ay'daymış gibi seyretmiştir. Ortadoğu'nun en güçlü devletiyken, bölgenin geleceğini biçimleyen bu oluşum karşısında, en masum bir diplomatik etkiyi yaratmaktan aciz kalınmıştır.
Sayfa 431Kitabı okudu
Johnson'un mektubunda şaşılacak hiç, ama hiçbir şey yoktur. Johnson, yardım anlaşmasında açıkça ve ısrarla yazılmış olan bir koşulu, Amerikan askeri malzemesinin sadece Amerika'nın onaylayacağı durumlarda kullanılacağı gerçeğini tekrarlamakta; bu silahların gene anlaşma uyarınca, Amerika'nın mülkiyetinde bulunduğunu hatırlatmaktadır. Kızılması gereken şahıs, Johnson değildir. Önlerine konan her belgeye, kendi sınıfsal çıkarları uğruna ve Türkiye'yi düşünmeksizin imza basan politikacılardır; gerçekleri milletten ve ordunun büyük kısmından gizleyenlerdir; Amerikanseverliğin toz pembe havasında orduyu başkasının silahıyla donatanlardır.
Sayfa 425Kitabı okudu
990 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.