Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

1789'dan Günümüze

Türkiye'de Ordu ve Siyaset

William Hale

Türkiye'de Ordu ve Siyaset Gönderileri

Türkiye'de Ordu ve Siyaset kitaplarını, Türkiye'de Ordu ve Siyaset sözleri ve alıntılarını, Türkiye'de Ordu ve Siyaset yazarlarını, Türkiye'de Ordu ve Siyaset yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
OSMANLI İMPARATORLUĞU: PATRİMONİALİZM VE PRAETORİANİZM
1950'lerdeki ve 1960'lardaki torunları gibi 1876 ve 1908'in darbecileri de, amaçları bakımından bölünmüşlerdi - 1876'da muhafazakârlar ve anayasalcılar olarak, 1908'de muhafazakârlar, liberaller ve ittihatçılar olarak. 1908'den sonra, Mahmut Şevket Paşa gibi, salt muhafız durumuna getirerek orduyu depolitize etmeye çalışan komutanlarla orduyu "yönetici" bir güce dönüştürmek isteyen Enver Paşa gibi aktivistler arasında bir bölünme daha ortaya çıktı. Bu bölünme, 1960-1961'de ve (daha bulanık olmak üzere) 1971'de de görüldü. Sonuç olarak 1914-1918'in asker-sivil ortak yaşarlığı, Ortadoğu ve diğer yerlerdeki bazı modern devletler de karşılaşılan asker - sivil koalisyonların kimi özelliklerine sahiptir.
Sayfa 357 - Alfa | TarihKitabı okudu
AÇIKLAMALAR VE ÇÖZÜMLEME
Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki çatışmanın en ciddi nedeni, kabinede etkili muhafazakâr İslamcı unsurların bulunması ve Evren'e göre Özal'ın bunlara çok daha fazla ödün vermeye hazır olması olgusuydu. Cumhurbaşkanlığı süresi boyunca bu konuda hükümeti sık sık eleştirdi ve kabineye uyarılarda bulundu. Turgut Özal'ın Nakşibendi tarikatına bağlı olması Evren için özellikle tatsız bir şeydi; gerçekte, 1983'te bunu bilmiş olsaydı Özal'ın ANAP'ı kurmasına izin vermeyeceğini anılarında ileri sürüyor. 1986 yazına gelindiğinde, Başbakan olarak Demirel'in daha tercih edilebilir olabileceğini bile düşünmeye başlamıştı; kabul edildiği üzere, muhafazakâr İslami görüşe ödünler vermeye hazırdı, fakat tam boy bir İslami rejim kurmaya çalışanlara prim vermeyecekti ve açıkça Özal'dan daha çok Kemalist milliyetçiliğe bağlıydı.
Sayfa 348 - Alfa | TarihKitabı okudu
Reklam
ASKERİ ÇÖZÜLME SÜRECİ
Anayasa'ya göre Genelkurmay Başkanı'nın hâlâ Savunma Bakanlığı'na değil, Başbakan'a karşı sorumlu olması önemli bir faktördü. SHP, birkaç yıldır bu ilişkinin değiştirilmesini önermekteydi; fakat Genelkurmay'ın Savunma Bakanlığı'na bağlanmasının orduyu politikacıların aleti haline getireceği korkusu, pratikte bakanlığı savunma politikasını belirleyenden çok ordunun sekreterlik hizmetlerini yerine getiren düzeyine indirgemek anlamına geliyordu. Yine de, 1990-1992'nin olayları, sivil denetim modeline tedrici bir geçiş olabileceğinin belirtileri gibiydi.
Sayfa 345 - Alfa | TarihKitabı okudu
GEÇİŞ VE MEYDAN OKUMA: 1987 - 1993
Bir kadının Başbakan seçilmesi, Müslüman bir ülkede kendi başına önemli bir dönüm noktasıydı. Bayan Çiller, göreli olarak genç, liberal ve hem politika açısından hem kültür açısından sıkı bir Batı yanlısıydı. Dahası, Demirel'in Cumhurbaşkanlığına seçilmesi, Türk siyasetinde sivilleşmenin başka bir işareti olarak görülebilirdi. İki kez generaller tarafından iktidardan uzaklaştırılan bir adam, şimdi onların üstünde, devletin en üst kademesindeydi. Yeni bir Cumhurbaşkanı ve Başbakan seçme süreci, geçmişle karşılaştırıldığında, pürüzsüz ve demokratik kurallar içinde gerçekleştirilmişti. Türkiye hâlâ şahlanan enflasyonla yüz yüzeydi ve Kürt sorunu, en ciddi iç çatışma olarak duruyordu. Bununla birlikte, başka bir askeri müdahale olasılığı, ülkenin savaş sonrası tarihinde her zamankinden daha uzak bir olasılık olarak görülüyordu.
Sayfa 336 - Alfa | TarihKitabı okudu
GEÇİŞ VE MEYDAN OKUMA: 1987 - 1993
Özal ve ekibi, yenilenmiş güvenle Kasım 1987'de göreve geri döndü. Ne var ki, sonraki 4 yıl boyunca hükümet sert sorunlarla yüz yüze kaldı. ANAP içinde, İslamın siyasette ki rolü konusunda süregelen sorun üzerine anlaşmazlıklar depreşmeye başladı. Taban desteğini korumak için hükümet köktendincilere kimi önemli ödünler verdi. Bu ödünler, din eğitiminin yaygınlaştırılmasını ve en tartışmalısı, üniversitelerdeki kız öğrencilerin türban takmasına izin verilmesini de kapsıyordu. Bu önlemler partinin muhafazakâr Müslüman taraftarlarını yatıştırırken, ANAP içinde ve dışında laiklerin beklenen kızgınlığına yol açtı.
Sayfa 329 - Alfa | TarihKitabı okudu
SİSTEMİ ETKİLEYEN PARÇALANMA, 1977-1980
Anarşiyi önlemesi gereken devlet organlarının yıkıcı kutuplaşması, siyasi liderler arasındaki bu sürekli sertliğin sonuçlarını daha da ağırlaştırdı. Bu durum, solcu POL-DER ve sağcı POL-BİR olarak iki örgüte bölünen polis teşkilatını özellikle etkiledi. POL-DER sağcı teröristleri yakalayıp solculara dokunmazken, POL-BİR de solcuları yakalayıp sağcılara dokunmuyordu. Bu örgütlerden birine mensup polislerin yakaladığı terör sanığını, diğer örgüte mensup polisler bırakıyordu. Turhan Feyzioğlu gibi merkezci politikacıların her iki örgütü de dağıtma girişimleri başarılı olamadı.
Sayfa 276 - Alfa | TarihKitabı okudu
Reklam
SİSTEMİ ETKİLEYEN PARÇALANMA, 1977-1980
İki büyük partinin lideri Demirel ve Ecevit, ortak anarşi düşmanına karşı birleşmek yerine birbirlerini suçlamaya devam ettiler. Birbirlerinin iktidara geçişini engellemek için terörü bastırmada çıkarı olmayan aşırı akımların desteğine bağımlı azınlık hükümetleri ya da zayıf koalisyonlar kurmayı tercih ettiler.
Sayfa 276 - Alfa | TarihKitabı okudu
12 MART REJİMİ: SONUÇLAR VE DEĞERLENDİRME
Sıkıyönetim idaresi acımasızca ve siyasi duyarlılıktan uzak siyasi şiddeti bastırırken, rejimin demokratik normlara ciddi bir özen gösterdiğini iddia etmek güçtü. Dahası, uzun erimde teröristleri caydırmaya da yetmedi. Dwight Simpson'ın o zaman ileri sürdüğü gibi, "ordu, merkezci siyaset dışında her tür siyaseti Türk siyasal sürecinden etkin bir şekilde dışlamakla, siyasal yaşam üzerinde öldürücü, boğucu bir etkide bulundu ve tam da ordunun militanca karşı çıktığı 'aşırıcılığın' boy vermesine yardımcı oldu."
Sayfa 259 - Alfa | TarihKitabı okudu
12 MART REJİMİ: SONUÇLARI VE DEĞERLENDİRME
1972-1973 yıllarında sıkıyönetim, terörü bastırmayı ve günlük yaşamda kanun ve düzeni makul ölçülerde sağlamayı başardı. Böylece Türkiye'ye siyasi şiddetten kurtulup nefes alma imkanı verildi. Ne var ki, bunun dışında, 12 Mart rejiminin sicili, geriye dönüp bakıldığında sefil bir başarısızlık gibi görünüyor. Muhtırada komutanlar, "güçlü ve güvenilir bir hükümet"in kurulması çağrısında bulunmuşlardı. Ne var ki, Türkiye 33 ay süresince 4 tane zayıf koalisyon hükümetiyle idare edildi. Muhtıra "reform kanunları"nın uygulanmasını istemişti; "reform" sözcüğünün en gerici yorumu dışında, bunlardan hiçbiri fiilen yürürlüğe konmadı. Her şeyden öte, sıkıyönetim yetkililerinin yaptığı kitlesel tutuklamalar, işkenceler ve sansür, damaklarda acı bir tat bıraktı.
Sayfa 257 - Alfa | TarihKitabı okudu
ASKER SİVİL UZLAŞMASI, 1963-1968
1957 ile 1963 yılları arasında Türkiye, darbe, karşı-darbe, komplo ve subay tehditleriyle sürekli başı belada olan tipik Latin Amerika ya da Ortadoğu'nun muhafız devletleri durumuna düşmeye çok yaklaştı. 1963'ten sonra, sivil hükümetle Silahlı Kuvvetler arasında bir uyuşma geliştirildiği için tehlike geçmiş gibiydi - en azından o an için.
Sayfa 214 - Alfa | TarihKitabı okudu
51 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.