Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

1789'dan Günümüze

Türkiye'de Ordu ve Siyaset

William Hale

Türkiye'de Ordu ve Siyaset Gönderileri

Türkiye'de Ordu ve Siyaset kitaplarını, Türkiye'de Ordu ve Siyaset sözleri ve alıntılarını, Türkiye'de Ordu ve Siyaset yazarlarını, Türkiye'de Ordu ve Siyaset yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
410 syf.
9/10 puan verdi
Türkiye'de Ordu ve Siyaset
Bu sefer sondan başa doğru geldim. Kitap Osmanlıdan yani 3. Selim döneminden başlayarak anlatmış.1789 Fransız ihtilalinin dünyaya etkileri ve 1699 sonrası Osmanlının yaşadığı buhranlar, kayıplar,vs.. yenilikler yapmaya zorlarken bu yenilikler hep öncelikle askeri alanda yapılmış. Dolayısıyla bazı dinamiklerin ( o dönem için) ordu içinde başlaması akla aykırı değil.. yani tabandan başlayan bir hareket hiç olmamış. Eğitim,ekonomik,mali,sosyal reformlar o büyük coğrafyada nekadar uygulanabilirdi tartışılır. Sürekli savaş halinde ve eğitimli kadrosu bulunmayan 19. yy Osmanlısında, Modern ordu için yurtdışına gönderilen askerler ve modern eğitim yuvası haline gelen harbiyede yetişenler farklı düşünce sahibi olmaya başlamış. Aynı ordu içinde Alaylılar ve mektepliler birbirine düşman iki grup..okuma yazması olmayan generaller bile var.(7-8 hasan paşa mesela) yeniçeri ocağının kaldırılma girişimi ile darbeler başlıyor..padişahın başını yiyor.1839-76 arası iç ve dış olayların yanında bir de modernizasyonla uğraşırken ekonomik iflas geliyor. Moratoryum ilan eden Abdülaziz tahtan indiriliyor. Önce Murat sonra da şaibeli bir şekilde Abdülhamit tahta çıkıyor. Düyun-u umumî ilam ediliyor ekonomi çok kötü bir kesim askerlik yapmıyor. Askerlik yapanda maaşını almakta sıkıntı yaşıyor. 31 mart olayları ile Abdülhamit tahtan indiriliyor. Balkan savaşları, Trablusgarp savaşı derken 1. Dünya savaşı...Bu yaşananlar yaşayanları yeni fikirlere sevk ediyor ve cumhuriyet ortaya çıkıyor..
Türkiye'de Ordu ve Siyaset
Türkiye'de Ordu ve SiyasetWilliam Hale · Alfa Yayıncılık · 201437 okunma
mehmet ali'nin oğlu ibrahim paşa, suriye'de büyük bir kuvvet topladı ve açıkça sultanla son bir hesaplaşmaya hazırlanıyordu. osmanlı kuvvetleri halep'e ilerledi, fakat 24 temmuz 1839'da tamamen bozguna uğradı. tam 6 gün sonra mahmut tüberkülozdan öldü ve yerine 16 yaşındaki oğlu abdülmecid geçti. yeni bir devrin açılmasıyla birlikte, osmanlı reformlarının geleceğinden başka imparatorluğun hayatta kalması da bir kez daha bıçak sırtında görünüyordu.
Reklam
1957 ile 1963 yılları arasında Türkiye, darbe, karşı darbe, komplo ve subay tehditleriyle sürekli başı belada olan tipik Latin Amerika ya da Ortadoğu'nun muhafız devletleri durumuna düşmeye çok yaklaştı.
Sayfa 214Kitabı okudu
En acıklı olay, Abdülhamit'in Abdülaziz'in tahttan indirilmesinde temel rol oynadığını sandığı donamanın durumuydu. Abdülaziz'in satın almış olduğu gemiler Haliç'te paslanmaya terk edilmişti. Güvertelerinde tavuk besleniyor ve bölmeleri yonca yetistirmek için kullanılıyordu. Nihayet 1897'de denize açılmaları emredildiğinde, Mesudiye ve Hamidiye zırhlılarının kazanları patladı; denizciler gemilerin batmasını önlemek için kovalarla su boşaltmak zorunda kaldılar ve filo Çanakkale'den öteye geçemedi.
Sayfa 65 - Alfa YayınlarıKitabı okuyacak
Yirmi birinci yüzyılın ikinci on yılına gelindiğinde bu koşulların hiçbir artık geçerli değildi. Ekonomik olarak Türkiye yeni bir sinai güçtü; eski yalıtık kırsal toplum, birkaç uzak bölge dışında neredeyse yok olmuştu. Türkiye küresel ekonomiyle de önemli ölçüde bütünleşmişti. Kültürel olarak kent ile köy arasındaki uçurum hızla aşınmıştı ve eski Kemalist seçkinlerin, yüksek eğitim ve idari beceri üzerindeki tekelini kaybedeli çok olmuştu. Devlet bürokrasisi gibi ordu da ilerlemenin meşalesi olarak ayrıcalıklarını kaybetmişti: Askerler meşru çıkarlarını korumak için, tehdit etmek değil müzakere etmek zorundaydı. Lojistik açıdan da, sosyal medya bir yana, ulaşım ağının büyüyüp gelişmesi ve yüzlerce özel radyo istayonuyla birlikte kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması sayesinde, darbe yapmak olanaksız olmasa bile son derece zordur. Uluslararası açıdan, bir askeri darbe, çok olağanüstü koşullar hariç dış destek bulmayı umamaz ve olasılıkla yabancı yatırımcıların kitle halinde kaçmasına, dolayısıyla yıkıcı ekonomik sonuçlara neden olur. Kısaca, ancak olağanüstü iç savaş ya da devletin çökmesi koşullarında ordunun tekrar yönetici gibi davranması beklenebilir.
Sayfa 26 - Alfa YayınlarıKitabı okuyacak
Bu arada, yıllarca süren tartışmalardan sonra Temmuz 2013'te meclis, ordunun 1960, 1971 ve 1980 darbelerinin gerekçesi olarak kullandığı Silahlı Kuvvetler İç Hizmet Kanununun 35. maddesini sonunda değiştirmişti. Silahlı Kuvvetlerin görevi artık "Türk vatanını ve Türk cumhuriyetini koruma ve kollama" değil, onun yerine "yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak... Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmak" tı. Silahlı Kuvvetlerin resmi görevi, artık Kemalizmi korumak değil, dış savunma olarak tanımlanmaktaydı.
Sayfa 15 - Alfa YayınlarıKitabı okuyacak
Reklam
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 2002 seçimlerinde galip geldikten sonra hükümet ile ordu arasındaki ilişkiler bir kez daha keskinleşince, durum tedricen değişti. Yeni anayasa ve mevzuat değişiklikleri de ordunun bağımsız gücünü azalttı. 2003'te kabul edilen yasalarla, MGK'nin tavsiyede bulunabileceği konuların kapsamı "ulusal ve güvenlik politikası ve devlet"i ilgilendiren konularla sınırlandı ve bunların yalnızca hükümete "tavsiye" niteliğinde olabileceği belirtildi. MGK'nin düzenli toplanma sıklığı da ayda birden iki ayda bire düşürüldü ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine sivil memurlar atanabildi. Mayıs 2014'te anayasanın 131 ve 160. maddeleri değiştirilerek, üniversitleri denetleyen Yüksek Öğretim Kurumu'nda asker üyeye son verildi ve askeri harcamalar Sayıştay denetimine tabi tutuldu.
Sayfa 14 - Alfa YayınlarıKitabı okuyacak
... Türkiye ordusunun siyasal rolünün azalma süreci 1990'ların ikinci yarısında tersine dönmüş gibi görünse de, yeni yüzyılın ilk yıllarında oldukça değişken bir ilerleme yoluna tekrar girdi. 2007'ye gelindiğinde ordunun rolü köklü bir gerileme yaşıyormuş gibi görünüyordu ve bu durum, genel olarak 2014'e kadar devam etti.
Sayfa 9 - Alfa YayınlarıKitabı okuyacak
410 syf.
9/10 puan verdi
Türkiye'de Ordu ve Siyaset
Kitap, Türk ordusunun Osmanlıdaki reform hareketlerinden 1990 dönemlerine kadar uğradığı yapısal değişimleri, siyasi rolünü ve ordunun kendisini yalın ve net bir anlatımla okuyucuya sunuyor. Kitabı okurken bir yabancının Türkiye'yi ve Türkleri bu kadar iyi tanımasına şaşırabilirsiniz. Dipnotta bulunan eserleri, bu konuları daha iyi kavramak için okumaya kalksanız 50-60 tane ekstra kitap eder. Bu da Türkiye'de Ordu ve Siyaset'in nasıl detaylı bir analiz sonucu yazıldığını ortaya koyuyor. Ayrıca ordu ve siyaset ekseninde akan kitap sizi Ecevit, Demirel, Özal, Türkeş, Erbakan, Evren, Madanoğlu, Aydemir, Gezmiş ve diğer birçok Türk şahıs hakkında enteresan bilgilerle dolduruyor. Bunlara ekstra olarak bu dönemdeki siyasi olayları da inceleme fırsatı buluyorsunuz. Kitap kesinlikle başucu kitabım olacak. Ancak benim için rahatsız edici olan tek konu, Batı akademisinin dilindeki kemiksizlik bazı yerlerde kendini göstermiş. Özellikle örnek vermek gerekirse, Kıbrıs meselesinden bahsederken ordunun ele geçirdiği bölgeleri "işgal ettiği" olarak yazmayı tercih etmesi, 1930-1980 arasında en azından kültürel ve toplumsal anlamda bugünden daha modern ve akılcı bir devir yaşamış olan Türkiye'yi "Üçüncü Dünya Ülkesi" olarak sık sık telaffuz etmesi gibi birkaç konu daha sizi üzebilir. Ancak unutmamalıyız ki siz kendi tarihinizi yazamıyor, yazacak insan yetiştiremiyorsanız bu bilgi sofrasında bazı zehirleri de yutmak zorunda kalıyorsunuz.
Türkiye'de Ordu ve Siyaset
Türkiye'de Ordu ve SiyasetWilliam Hale · Alfa Yayıncılık · 201437 okunma
410 syf.
·
Puan vermedi
Yazar eserini 12 bölümle dönemlendirmiştir. Osmanlı Ordusunun Yapısı ve Gerileyişinden başlayıp yer yer farklı dönemlendirmeler de yaparak 1900'lü yılların sonuna kadar Türkiye'de Ordu ve Siyaset konusunu ele almıştır. Yazar, eserinde ordunun siyasi rolünün evrimini özetlediğini söylemiştir. Gerçekten de Osmanlı döneminde ordunun neredeyse
Türkiye'de Ordu ve Siyaset
Türkiye'de Ordu ve SiyasetWilliam Hale · Alfa Yayıncılık · 201437 okunma
Reklam
OSMANLI İMPARATORLUĞU: PATRİMONİALİZM VE PRAETORİANİZM
1950'lerdeki ve 1960'lardaki torunları gibi 1876 ve 1908'in darbecileri de, amaçları bakımından bölünmüşlerdi - 1876'da muhafazakârlar ve anayasalcılar olarak, 1908'de muhafazakârlar, liberaller ve ittihatçılar olarak. 1908'den sonra, Mahmut Şevket Paşa gibi, salt muhafız durumuna getirerek orduyu depolitize etmeye çalışan komutanlarla orduyu "yönetici" bir güce dönüştürmek isteyen Enver Paşa gibi aktivistler arasında bir bölünme daha ortaya çıktı. Bu bölünme, 1960-1961'de ve (daha bulanık olmak üzere) 1971'de de görüldü. Sonuç olarak 1914-1918'in asker-sivil ortak yaşarlığı, Ortadoğu ve diğer yerlerdeki bazı modern devletler de karşılaşılan asker - sivil koalisyonların kimi özelliklerine sahiptir.
Sayfa 357 - Alfa | TarihKitabı okudu
AÇIKLAMALAR VE ÇÖZÜMLEME
Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki çatışmanın en ciddi nedeni, kabinede etkili muhafazakâr İslamcı unsurların bulunması ve Evren'e göre Özal'ın bunlara çok daha fazla ödün vermeye hazır olması olgusuydu. Cumhurbaşkanlığı süresi boyunca bu konuda hükümeti sık sık eleştirdi ve kabineye uyarılarda bulundu. Turgut Özal'ın Nakşibendi tarikatına bağlı olması Evren için özellikle tatsız bir şeydi; gerçekte, 1983'te bunu bilmiş olsaydı Özal'ın ANAP'ı kurmasına izin vermeyeceğini anılarında ileri sürüyor. 1986 yazına gelindiğinde, Başbakan olarak Demirel'in daha tercih edilebilir olabileceğini bile düşünmeye başlamıştı; kabul edildiği üzere, muhafazakâr İslami görüşe ödünler vermeye hazırdı, fakat tam boy bir İslami rejim kurmaya çalışanlara prim vermeyecekti ve açıkça Özal'dan daha çok Kemalist milliyetçiliğe bağlıydı.
Sayfa 348 - Alfa | TarihKitabı okudu
ASKERİ ÇÖZÜLME SÜRECİ
Anayasa'ya göre Genelkurmay Başkanı'nın hâlâ Savunma Bakanlığı'na değil, Başbakan'a karşı sorumlu olması önemli bir faktördü. SHP, birkaç yıldır bu ilişkinin değiştirilmesini önermekteydi; fakat Genelkurmay'ın Savunma Bakanlığı'na bağlanmasının orduyu politikacıların aleti haline getireceği korkusu, pratikte bakanlığı savunma politikasını belirleyenden çok ordunun sekreterlik hizmetlerini yerine getiren düzeyine indirgemek anlamına geliyordu. Yine de, 1990-1992'nin olayları, sivil denetim modeline tedrici bir geçiş olabileceğinin belirtileri gibiydi.
Sayfa 345 - Alfa | TarihKitabı okudu
GEÇİŞ VE MEYDAN OKUMA: 1987 - 1993
Bir kadının Başbakan seçilmesi, Müslüman bir ülkede kendi başına önemli bir dönüm noktasıydı. Bayan Çiller, göreli olarak genç, liberal ve hem politika açısından hem kültür açısından sıkı bir Batı yanlısıydı. Dahası, Demirel'in Cumhurbaşkanlığına seçilmesi, Türk siyasetinde sivilleşmenin başka bir işareti olarak görülebilirdi. İki kez generaller tarafından iktidardan uzaklaştırılan bir adam, şimdi onların üstünde, devletin en üst kademesindeydi. Yeni bir Cumhurbaşkanı ve Başbakan seçme süreci, geçmişle karşılaştırıldığında, pürüzsüz ve demokratik kurallar içinde gerçekleştirilmişti. Türkiye hâlâ şahlanan enflasyonla yüz yüzeydi ve Kürt sorunu, en ciddi iç çatışma olarak duruyordu. Bununla birlikte, başka bir askeri müdahale olasılığı, ülkenin savaş sonrası tarihinde her zamankinden daha uzak bir olasılık olarak görülüyordu.
Sayfa 336 - Alfa | TarihKitabı okudu
GEÇİŞ VE MEYDAN OKUMA: 1987 - 1993
Özal ve ekibi, yenilenmiş güvenle Kasım 1987'de göreve geri döndü. Ne var ki, sonraki 4 yıl boyunca hükümet sert sorunlarla yüz yüze kaldı. ANAP içinde, İslamın siyasette ki rolü konusunda süregelen sorun üzerine anlaşmazlıklar depreşmeye başladı. Taban desteğini korumak için hükümet köktendincilere kimi önemli ödünler verdi. Bu ödünler, din eğitiminin yaygınlaştırılmasını ve en tartışmalısı, üniversitelerdeki kız öğrencilerin türban takmasına izin verilmesini de kapsıyordu. Bu önlemler partinin muhafazakâr Müslüman taraftarlarını yatıştırırken, ANAP içinde ve dışında laiklerin beklenen kızgınlığına yol açtı.
Sayfa 329 - Alfa | TarihKitabı okudu
51 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.