Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkler, Müslümanlar ve Ötekiler

Voltaire

Türkler, Müslümanlar ve Ötekiler Gönderileri

Türkler, Müslümanlar ve Ötekiler kitaplarını, Türkler, Müslümanlar ve Ötekiler sözleri ve alıntılarını, Türkler, Müslümanlar ve Ötekiler yazarlarını, Türkler, Müslümanlar ve Ötekiler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Petro'dan önce, kadınlar erkeklerden ayrı yaşarlardı. Bir genç, alacağı kızı ancak nikah günü kilisede görebilirdi. Ev­lenme hediyeleri arasında, geline bir demet sopa gönderi­lirdi. Bununla küçük hanıma, ileride ufacık bir koca terbi­yesi görmeye hazırlanması haber verilmiş olurdu. Kocalar karılarını öldürebilirdi; bunun cezası yoktu ama aynı hakkı kocalarına karşı kullanan kadın lar diri diri gömülürdü.
Eceliyle ölen Rus Çarı'nın intikamını doktorundan alan Strelitzler.
Nihayet, aradıkları Hollandalıyı buldular. Dilenci kılığı­na girmişti. Onu sarayın önüne sürüklediler. Bu iyi adamı seven ve ona güvenen prensesler, onun çok değerli bir he­kim olduğunu, ağabeyleri Födor'u çok iyi tedavi ettiğini söyleyerek affını istediler. Strelitzler onun yalnız hekimlik yüzünden değil, aynı zamanda sihirbaz olduğundan ötürü öldürülmesi gerektiğini, evinde kurutulmuş kocaman bir kurbağa ile bir yılan derisi bulunduğunu söylediler. Sonra, iki günden beri aramakta oldukları genç Naris­ kin'i mutlaka bulmaları gerektiğini, herhalde sarayda oldu­ğunu, eğer teslim edilmezse sarayı yakacaklarını ilave elti­ ler. Korku ve dehşete kapılan Nariskin'in kız kardeşi ve diğer prensesler, onun saklandığı yere koştular. Saray pisko­posu ona son duasını okudu, eline sayılan bir Meryem Ana portresini aldı ve bu resmi göstererek, genç adamı Sterlitzlerin karşısına getirdi. Prensesler, gözyaşları dökerek, onun etrafını sardılar, askerler önünde diz çökerek, akrabalarının bağışlanmasını Meryem Ana adına yalvar­dılar. Fakat askerler onu çekip, Vangad'la birlikte merdi­ venden aşağıya sürüklediler. Orada mahkeme gibi bir şey kurdular; içlerinden, yazma bilen bir tanesi bir tutanak doldurdu ve hekimle Nariskin, 'kıyma haline getirilmek' ce­ zasına çarpıldılar. Bu ceza Çin'de ve Tataristan'da 'on bin parça işkencesi' adı ile ancak baba katillerine uygulanır.
Reklam
Strelitzler'lerin vahşeti
Karısı, kızları ve gelini, onun bu zaafını eleştirince, ihti­yar baba: "Bekleyin, intikam sırası gelir elbet!" dedi. Strelitzlerden birkaçı bu sözle.ri işittiler; hemen odaya girdiler, ba­bayı saçlarından çekerek evin önüne getirdiler ve boğdular. Diğer Sterlitzler, vızır vızır Hollandalı Hekim Vangad'ı arıyorlardı. Onun oğluna rastladılar ve babasının nerede olduğunu sordular; genç adam titreyerek bilmediğini söy­leyince hemen boğazlandı. Bir başka Alman hekim gördüler ve: "Sen hekimsin, efendimiz Födor'u zehirleyen sen değil­sin ama herhalde başkalarını zehirlemişsindir." diyerek onu da öldürdüler.
Oğlunu öldüren Strelitzler'e oğlunun cesedini getirdikleri için bahşiş.
Strelitzlerin gözlerini kan bürümüştü. Eşraftan Dolgoriki ve Mateofu pencereden aşağıya, askerlerin mızraklan üstü­ne fırlattılar. Askerler onları soyduktan sonra meydana sü­rüklediler ve derhal saraya koştular. Orada Petro'nun amca­larından Atanas Nariskin'i tutup aynı şekilde telef ettiler. Sarayın yakınında bir kilisenin kapısını zorlayarak, orada saklı üç hükümlüyü de soyup bıçakla parça parça ettiler. Taşkınlıktan hiçbir şey fark edemez olmuşlardı. O sıra­larda oradan geçmekte olan, çok sevdikleri Salikof ailesin­den genç bir asilzadeyi, ismi listede olmadığı halde, Jan Nariskin'e benzeterek öldürdüler. Sonra yanıldıklarını an­layarak, zavallı gencin cesedini gömülmek üzere babasına götürdüler. Biçare baba, şikayet etmek şöyle dursun, oğlu­nun kanlı cesedini getirdikleri için onlara bahşişler verdi.
Osmanlı da Yeniçeriler, Çarpık Rusya da Strelitzler belası.
Halk içinden bir kadının Çariçeliğe yükselebilmesi; Mos­kof geleneklerinin kadınlar hesabına elverişli bir yönü ol­makla beraber, bu geleneklerin pek acı olan başka bir tarafıda vardı: Çarların kızları çok nadiren evlenirlerdi. Bunların çoğu manastıra çekilir, orada yaşarlardı. Ölüm döşeğinde olan Födor'un Sophie adlı bir kız kar­deşi vardı. Yüksek fakat çok tehlikeli bir zekaya sahip olan bu prenses, ağabeyinin ömrünün az kaldığını ve kardeş­lerinden birinm aciz, diğerinin de henüz çocuk olduğunu düşünerek, devletin başına geçmeyi tasarladı. Födor gözlerini hayata yumunca, İvan'm kenarda bırakıl­ması; yerine on yaşında bir prensin tahta çıkarılması, prenses Sophie'nin entrikaları sayesinde, Strelitzler ocağın­da en kanlı ayaklanmalardan birinin patlak vermesine sebep oldu. Böylesine bir vahşet ne yeniçerilerde ne de Roma im­paratorlarının hassa askerlerinde hiçbir zaman görülmemiştir. Födor'un cenaze töreninden hemen iki gün sonra Strelitzler, elde silah, Kremline koştular. Önce ücret­lerini tamam ödememiş olan dokuz albaydan şikayetçi oldular. Bakanlık, albayları kırarak istenilen parayı ödemek Strelitzler bununla kalmayarak, albayların kendilerine teslim edilmesini istediler ve onları 'batok' cezasına çarp­tırdılar. Zavallı albaylar, askerlerinden dayağı yedikten son­ra, onlara teşekkür etmeye ve birer miktar para vermeye mecbur tutuldular zorunda kaldı.
Rus Çarı, yurdunda reform yapmak gereğini duydu. Fakat etrafından hiçbir yardım göremiyordu. Yurttaşlarını aydın­latmak ve canlandırmak amacıyla memleketinden. çıkıp, kutsal alevi yabancı ülkelerde aramaya karar verdi. Dünya­nın en büyük imparatorluğunun hakimi, Amısterdam'a ya­ kın küçük bir köyde; iki yıl yaşadı. Bütün Avrupa'ya gemiler yapıp veren bu meşhur köyde sıradan bir işçi gibi balta, çekiç sallad ı, geometri, coğrafya, tarih okudu.
Reklam
1695'e doğru Moskova'da, Danimarka elçiliğinde, Le For adında isviçreli bir genç bulunuyordu. Bu genç, birkaç ayda Rusça'yı öğrenmişti ve hemen hemen bütün Avrupa dillerini konuşurdu. O zaman on dokuz yaşında olan Petro, bu genci tanıdı, beğendi, hizmetine aldı ve çok geçmeden onunla ahbap oldu. Le Fort, çara, bu geniş ülkede yüzyıllardan beri talihsizce sürüp giden tutuma hiç benzemeyen bambaşka bir yaşayış ve yönetim tarzının varlığını anlattı. Bu İsviçreli olmasaydı, belki Rusya hala yerinde sayacaktı.
Timurlenk devrinde Rusya, Kazan Tatarlarının çizmesi altında, üstünkörü Hristiyanlaşmış vahşi bir ülkeydi. Mos­kova dükü her yıl Tatarlara para, av derileri ve büyük baş evcil hayvanları haraç olarak verirdi. Bu haracı kendi aya­ğıyla Tatar elçisine getirir, onun önünde yerlere kapanır ve ona, içmek üzere bir kupa süt uzatırdı. Eğer, Tatar atının yelesine birkaç damla süt dökülecek olursa, Rus Dükü onu yalamaya mecbur olurdu.
Türk gelenekleri öyledir; elçilerin yol masrafla­rının tümünü ödemekle kalmayıp, kendilerine sığınan dev­let başkanlarının da o ülkede kaldıkları süre içinde ihti­yaçları olan her şeyi büyük bir cömertlikle ikram ederler.
Türk kadınları tarihte hep aynıydı :D
Viyana kuşatması Kara Mustafa nın ön görüsüzlüğü yüzünden kaybedildi ve geri çekildiler. Polonya Kralı Jan Sobieski, bir Fransız kadını olan eşine yolladığı mek­ tupta, şunları yazdı; "Savaştan ganimetsiz dönen Tatarlara karıları: "Sen adam değilsin; çünkü boş elle geldin, dermiş. Ben sizden bu söz­leri işitmeyeceğim."
654 öğeden 421 ile 430 arasındakiler gösteriliyor.