Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Üç Büyük Mustarip

Ergun Göze

Üç Büyük Mustarip Gönderileri

Üç Büyük Mustarip kitaplarını, Üç Büyük Mustarip sözleri ve alıntılarını, Üç Büyük Mustarip yazarlarını, Üç Büyük Mustarip yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kur'ân'ın ilk yazılışında ne üstün, ne esre, ötre, ne cezm, ne de şedde, ne şu ne bu vardı. Bunlar sonraları beliren ihtiyaçlarla ortaya çıkmıştı. Yani harfler vahiy mahsûlü değildi, insan yapısıydı.
Sayfa 118Kitabı okudu
Japonların üç tane alfabesi varmış. Her lise mezunu Japon, gazete okuyamazmış, Birinci alfabe ilk alfabeymiş. İkincisi yabancılar için. Asıl alfabe üçüncüsü imiş ve yedi bin beş yüz harften ibaretmiş. İşte bunu öğrenen ancak yüksek tahsil yapmış sayılırmış.
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
135 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Kitap üç üstadın Ergun Göze abinin penceresinden hayatlarını, sanatlarını, davalarını ve buhranlarını anlatıyor. Nedense bu kitabı çok sevmeme rağmen yorum yapamadım. Bu kadarıyla iktifa edelim efendim. :)
Üç Büyük Mustarip
Üç Büyük MustaripErgun Göze · Boğaziçi Yayınları · 199515 okunma
Fâtihin bir sözü bunu ne kadar güzel açıklar: "Hangi şeyh, hangi müderris beni görse eli ayağına dolaşıyor. Ne hikmetse benim elim ayağımda bu Akşeyhi görünce dolaşır." Elbette, o Akşeyh dengeyi kurmuş insandır. İnsâni Kâmil. Akşeyh, İslâm tasavvufunun ve Türk velilerinin yüz akıdır.
Sayfa 118Kitabı okudu
Avrupada entellektüellerin tasavvuf yoluyla İslâma gelmeleri göstermektedir ki Tasavvuf "yüksek münevverlik"tir.. İslâm tefekkürünün baş tacı.
Sayfa 117Kitabı okudu
Tasavvuf ile din birbirinden ayrılamaz. Zira ikisi birbirini besler. Dinsiz tasavvuf bir pusulasız gemi.. Tasavvufsuz din rüzgarsız yelkenli. İkisinin kıvamında bütün sır.. "İslâmın dışı şeriat, içi tasavvuf" diyor ve Necip Fazıl ilâve ediyor: "Batılı..... Tasavvufun mutlak olarak Allah resulünden gelici ve O'nun kâinat özü mukaddes bâtınından fışkırıcı ebedî hayat mâdeni olduğunu anlayamamıştır.."
Sayfa 116Kitabı okudu
Reklam
Abidin Daver demişti ki.. -Peyâmi, sen âşıkım diyorsun amma, değilsin. -Aşıkım. -Aşık olsan şüphe etmezdin. Dünyada bir araya gelemeycek iki şey varsa o da aşk ve şüphedir.
Allahı körükörüne inkâr etmek kolaydır ve çok kârlı görünür: İnsanı hesap vermekten, mesuliyetten, vicdan azâbından, cezâ korkusundan kurtarır. Fakat Allahı metafizik, felsefi ve ilmi delillerle inkâr etmek isbat etmekten daha zordur. Allah fikri öyle bir güneştir ki onsuz her izah karanlıkta kalır. Allahsız filozoflar bile hedefini şaşırmayan karanlık bir tabiat şuuruna inanmışlardır. Arada, bir kelime ve derece farkından başka bir şey kalmaz. Mahiyet aynıdır. Unutma ki, insanlar arasında Allah'a inanan de hâlar ve büyük zekâlar pek çoktur; eşekler arasında ise, hiç yoktur! Peyâmi Safa, Bir Allahsıza Mektup, Milliyet, 1958
Bir defasında, yine mevkuftur ve dayanılmaz ıstıraplar içindedir. Hâkimler heyetinden, tahliyesini istemektedir. Ve bunu te'min için, içinde bulunduğu dayanılmaz haksızlığı ve acıyı o kadar belagatle belirtir ki heyetin birisi kadın olan azasının gözlerinden yaş süzülmeye başlar. Farkeden Necip Fazıl üstat durur ve herkesin aynı manza rayı görmesini temin ettikten sonra İşte, der, şeriatın bir sırrı daha tecelli etti: -Kadından cezâ hâkimi olmaz.. Kendi lehine olan bir durumu aleyhine çevirmek bahasına bile olsa şeriatın gerçeğini söylemekten vazgeçmezdi.
Reklam
Gerçekten Necip Fazıl'ın imanı, deklare, kavgaya hazır, her sahada söz hakkı iddia eden som bir imandır.
Necip Fazıl inanmak deyince, adetâ erimek mânâsında alıyordu. Yüzde yüz teslimiyyet. Her zaman fiil sahasında olmasa bile, fikir, duygu ve heyecan plânında dâimâ: "Her fikir, her inanış, tek mevsimlik vesselâm Zaman ve mekân üstü biricik rejim, İslâm" Ve sanat: "Anladım işi, sanat Allahı aramakmış, Marifet bu gerisi, yalnız çelik-çomakmış." 1939
Bir noktayı daha iyi anladım. Marksizmin boşluğunu, felsefi tenkitlerden ve Perestroika'dan çok önce anlatan ve en üstün idrakle en basit halk adamını aynı anlayış aydınlığında buluşturan mana kaldıracı: İmân. Allaha inanan bir insanın Allahı inkâr eden marksizme, bütün şatafatına, bilimsellik tafrasına ve iktidara geçtiği yerlerdeki amansız despotluğuna rağmen inanmayışının teslim olmayışının en mühim sebebi başlangıcı ve sonu Allaha imandır. Din duygusudur. Din duygusu ile dinen günahkâr olmak ayrı şeylerdir ve birbirlerini nakzetmezler, bilakis baazan günah filinin doğurduğu bir duygudur din.. Temizlenme ihtiyacı, gufran arzusu ve entellektüel için bilinmeyenlerin anahtarı en azından bilinmeyenlerin mevcudiyeti nin izahı.. Bu bakımdan marksist rejimlerin dîne ve Allaha karşı harp ilan etmeleri çok mantıklı ve tabiî.. Amma hayat göstermiştir ki değil İslâmiyyet gibi en ekmel dini, marksizm, en basit bir totem duygusunu bile öldürememektedir.
Amma asıl "Marks"ın dini afyon kabul etmesidir kabul edemediğim. Bu noktayı Cemil Meriç MTTB'nin milliyetçi gençlerine verdiği bir konferansta şöyle tadil ederek yumuşatmak istemiştir.. ".... Meselâ, din afyondur sözü, Katolisizm için doğrudur", diyerek, İslâmiyeti tenzih ederek milliyetçi gençlere marksizmi bu yönden sunmak istemiştir. Bu sözde, bir gerçek payı vardır. Amma bu gerçeği asıl Türk marksistlerine söylemek lâzım "Behey avanaklar, İslâm Medeniyetinde bir cami (Kilise gibi müessese) bir papalık (Halife'de bir insandır ve Papa gibi lâyühti değildir), asâlet sınıfı ve feodalite varmıdır ki, burjuvazi ve arkasından proletarya gelsin.. Ve yine Türkiye'de, Batıda olduğu gibi dünyâ ilmini şahlandırmış, keşifler, buluşlar yapmış ve beyninin teriyle dine karşı dahi söz hakkı kazanmış bir intelijansiye varmı ki dine karşı çıkıyorsunuz? Hattâ din hürriyetine. Zira Marksistlerimiz başta Nâzım Hikmet, dine ve Allaha karşı hücuma geçmişlerdir sanki karşılarında papalık ve her ilmi buluşa, yeniliğe karşı çıkan katolik kilisesi varmış gibi.
Burada şunu belirteyim. Bir kaç sene önce Pariste "manifesto"nun aslı elime geçti. Peyâmi Safa "Bu marksistler ne manifestoyu ne Das Kapitali, okumamışlardır. Okusalar da anlayacak kültürleri yoktur. Yarım yamalaktır bilgileri ve üçüncü dördüncü eldendir derdi. "Bu sözleri hatırlayınca senelerce anti komünist neşriyat yapmış bir insan sıfatıyla, karşımdakilerle aynı teşhis kalıbına girmekten kurtulmak için, Manifestoyu okudum ve şaşırdım. Çünkü bir nokta ve bir şart hariç bu çok net ve açık yazıya ben de imzamı atabilirdim.
64 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.