Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr

Karl Marx

Sayfa Sayısına Göre Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Emeğin değerini aradık ve bize gerekli olandan fazlasını bulduk. İşçi için, oniki saatlik emeğin değeri üç marktır, kapitalist için ise, altı marktır, ki bunun üçünü ücret olarak işçiye öder, üçünü de kendisi için cebe atar. Şu halde, emeğin, bir değil, iki değeri, üstelik de birbirinden çok farklı iki değeri olmalıydı! Para olarak ifade edilen değerleri iş zamanına indirgediğimiz anda, çelişki daha da akıl almaz bir hal alıyor. Oniki saatlik çalışma srasında, altı marklık yeni bir değer yaratılmıştır. Böylece, altı saatte üç mark işçinin oniki saatlik emek karşılığı aldığı miktar. Oniki saatlik emek karşılığında, işçi, buna eş bir değer olarak, altı saatlik emek ürünü elde etmektedir. Şu halde, ya emeğin biri ötekinin iki katı olan iki değeri vardır, ya da oniki altıya eşittir! Her durumda da tam bir saçmalığa vanlmaktadır _ Ne yaparsak yapalım, emeğin alınıp satılmasından ve emeğin değerinden sözettiğimiz sürece, bu çelişkiden hiç bir zaman kurtulamayacağız. İktisatçılarımızın başına gelen de budur.
Sayfa 14
“Eğer bir ülkede, örneğin, Birleşik Devletler'de, ücret oranları İngiltere'de olduğundan daha yüksekse, ücret oranlarındaki bu farklılığı, yalnız ekonomik olguların değil, bütün öteki olguların da incelenmesini çok basitleştirecek bir yöntem ile, Amerikan kapitalistleri ile İngiliz kapitalistlerinin iradeleri arasındaki farklılıkla açıklamalısınız.”
Reklam
Eğer kapitalist, et yerine patatesle ve buğday yerine yulafla beslenmenizi isterse, onun arzusunu siyasal iktisadın(ekonomi politiği) bir yasası olarak kabul etmek ve ona boyun eğmek zorundasınz.
Sayfa 15
“Yurttaş Weston'ın görüşüne göre, ister içten, ister dıştan geliyor olsun, talep artışının sonucu hep aynı olacağından, dış pazarlar üzerindeki bu ani, büyük ve durmadan artan talebin tarımsal ürün fiyatlarını orada korkunç bir düzeye çıkarması gerekirdi. Oysa gerçekte ne oldu? Birkaç kötü ürün yılı bir yana, tahıl fiyatlarının yıkıcı bir biçimde düşüşü, bütün bu dönem boyunca, Fransa'daki sürekli yakınmalara konu oldu. “
Sayfa 16 - Sol YayınlarıKitabı okudu
Emek arzı ile talebi arasındaki ilişkiler sürekli olarak değişir,ve bu değişikliklerle birlikte emeğin pazardaki fiyatları da değişir.Eğer talep arzı aşarsa,ücretler yükselir;eğer arz talebi aşarsa,ücretler düşer;bazı durumlarda,arz ve talebin gerçek durumunu,örneğin grevle ya da başka bir yôntemle sınamak zorunlu olsa bile,bu böyledir.Eğer arzı ve talebi ücretleri ayarlayan bir yasa olarak kabul ederseniz,ücretlerin yükselmesine karşı atıp tutmak çocukça olduğu kadar boşuna da olurdu,çünkü, başvurduğunuz bu yüce yasaya göre,ücretlerin dönemsel olarak yükselmesi,dönemsel olarak düşmesi kadar zorunlu ve meşrudur. Ama eğer arz ve talebi ücretleri düzenleyen bir yasa saymazsanız,o zaman size bir kez daha "Neden belirli bir nicelikteki emek karşılığında belirli bir miktar para ödenir?"sorusunu sorarım.
Eğer emeğin ya da başka herhangi bir metanın değerinin,son tahlilde,arz ve talep tarafından belirlendiğini varsaydınız, tam bir yanılgı içinde olurdunuz.Arz ve talep,pazar fiyatlarındaki geçici dalgalanmalardan başka bir şeyi düzenlemez.Arz ve talep, bir metaın pazar fiyatının neden kendi değerinin üstüne çıktığını ya da altına düştüğünü açıklar,hiç bır zaman bu değerin kendisini değil.Varsayalım ki, arz ve talep birbirlerini dengeliyorlar,ya da iktisatçıların dedikleri gibi,ödeşiyorlar. Bu karşıt güçler eşitlendikleri anda birbirlerini felce uğratırlar ve şu ya da bu yönde etkin olmaktan çıkarlar.Arz ve talep eşitlendiği,dolayısıyla etkin olmaktan çıktığı anda,bir metanın pazarfiyatı kendi gerçekdeğeri ile,yani pazar fiyatının onun etrafında dalgalandığı standart fiyatı ile çakışır.Bu değerin mahiyetini araştırırken, arz ve talebin pazar fiyatları üzerindeki geçici etkileri ile bir alıp veremediğimiz olamaz.Bu,ücretler için olduğu kadar, öteki bütün metaların fiyatları için de geçerlidir.
Reklam
İşçi, ne bir köle sahibine, ne de toprağa aittir, ama günlük yaşamının 8, 10, 12, 15 saati bunu satın alana aittir. İşçi, kendisini kiralayan kapitalisti istediği an terkeder, ve kapitalist de, artık onun sırtından kâr elde etmediği, ya da umduğu kârı elde etmediği anda kendisine yol verir. Ama yaşamının biricik kaynağı kendi işgücünün satımı olan işçi, kendi varlığını reddetmeksizin alıcılar sınıfının tümünü, yani kapitalist sınıfı terkedemez. İşçi şu ya da bu kapitaliste değil, kapitalist sınıfa aittir, ve dahası, kendisini satmak, yani bu kapitalist sınıf içinden bir alıcı bulmak ona düşer.
Eğer ipekböceği, varlığını bir tırtıl olarak sürdürmek için koza örseydi, tam bir ücretli işçi olurdu.
Sayfa 22
Üretim ilişkileri bir bütün halinde toplumsal ilişkiler denilen şeyi, toplumu, ve özellikle, belirli bir tarihsel gelişme aşamasındaki bir toplumu, özgün, ayırdedici nitelikte bir toplumu oluşturur.
Sayfa 23
Bu duruma son verilmelidir, verilebilir. Bugünkü sınıf farklılıklarının ortadan kalkmış olacağı ve -belki biraz sıkıntılı ama herhalde moral bakımdan çok yararlı, kısa bir geçiş döneminden sonra- toplumun bütün bireylerinin, daha şimdiden zaten varolan muazzam üretken güçlerinin planlı olarak kullanılması ve genişletilmesi yoluyla, ve herkes için zorunlu ve eşit çalışma ile , yaşamdan zevk alma, bedenin ve zihnin tüm yeteneklerini geliştirme ve seferber etme araç ve olanaklarından herkesin eşit bir biçimde ve durmadan artan bir bolluk içinde yararlanabileceği yeni bir toplumsal düzen olanaklıdır.
Sayfa 24 - Sol (Friedrich Engels - Sunuş)
Reklam
Toplumun, son derece zengin küçük bir sınıf ile mülkten yoksun büyük bir ücretliler sınıfına bölünmesi, toplumun üyelerinin büyük bir çoğunluğu aşırı bir yoksulluğa karşı çok az korunmuş ya da hiç korunmamış durumda iken, o toplumun, kendi ürettiği bolluğun ağırlığı altında ezilip boğulması sonucunu verir.
O halde, işgücünün üretim maliyeti nedir? Bu, işçiyi işçi olarak muhafaza etmek ve işçiyi işçi durumuna getimek için gerekli olan masraflardır. Bundan ötürü, herhangi bir işin gerektirdiği eğitim süresi ne denli kisa olursa, işçinin üretim maliyeti o denli az, ve emeğinin fiyatı, ücreti o denli düşük olur. Çıraklık döneminin hemen hiç gerekli olmadiğı, işçinin kabaca maddi varlğının yeterli olduğu sanayi dalla rinda, işçinin üretimi için gerekli masraflar, hemen hemen yalnızca kendisini yaşatmak ve çalışabilir durumda tutmak için zorunlu metalardan ibarettir. Bunun içindir ki, emeğin fiyat, zorunlu geçim araçlarınn fiyatı ile belirlenecektir. Bununla birlikte, burada işin içine bir başka düşünce daha girer. Imalâtçı, üretim maliyetini ve, buna göre, ürünlerin fiyatlarnı hesaplarken iş aletlerinin yıpranmasını da hesaba katar. Örneğin eğer bir makine ona 1.000 marka malolmuşsa ve ömrü on yılsa, on yılın sonunda eskimiş olan makinenin yerine bir yenisini koya bilmek için metaların fiyatna her yıl 100 mark ekler. Aynı biçimde, basit işgücünün üretim maliyeti hesaplanırken üreme masrafları da hesaba katılmalıdır, ki böylelikle, işçi soyunun çoğalabilmesi ve eskimiş işçilerin yerini yenilerin alabilmesi sağlanmış olur. Demek ki, işçinin yipranması da, makinenin yıpranması gibi aynı şekilde hesaba katılır.
Sayfa 27
140 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.