Kitap güzeldi, beğendim. Ama evrimci düşüncelerini bir kenara atmalısınız... Bir de, her şey muhteşem tamam da, bunun sanatkarına da şöyle bir yer vermez mi insan? Ama olsun. Yazar vermese de biz hakkını verelim. Kelebekler, kuşlar, kurtlar, denizler, yosunlar ve tüm yarattıkların için sana çokça teşekkürler Rabbim.
İşte kitaptan altını çizdiğim satırlar:
Poşetini, pet şişesini, hatta çocuğunun bezini piknik yerinde bırakanlar temizlik işçileriyle birlikte bir hafta boyunca çöp toplamaya mahkûm edilsin.
*
Buda bir gün elinde bir lotus çiçeğiyle vaaz vermeye gelmiş. Ama konuşmak yerine dakikalarca elindeki çiçeğe bakmış ve tek bir kelime söylemeden mabedi terk etmiş.
*
Napolyon, 1804 yılının ekim ayında, ünlü Alman bilgini Alexander von Homboldt ile tanıştığı zaman ilk sözü “Demek botanikle uğraşan sizsiniz.” Olmuş. Humboldt, “Evet benim “ deyince imparator eklemiş: “Bizim hanım da aynı işle uğraşır.”
*
Gelincik, papatya ve çeşit çeşit yeşil otlarla bezenmiş bir ovanın fotoğrafının altında şu satırlar var: “Asıl zenginlik bu!” Evet, bir ülkenin hazineleri sadece camekânlar içinde sergilenen elmaslardan, yakutlardan ve pırlantalardan ibaret değildir. Doğal hazineler de en az onlar kadar kıymetlidir.
*
Peşetini, pet şişesini yanındaki çöp sepeti yerine kumsala atan densizleri küresel ısınma konusunda eğitmek, henüz hesap cetvelini ezberlememiş birine cebir öğretmek kadar zordur.
*
Atılan çöpler sadece beden değil ruh sağlığımıza da vurulan darbedir.