Öne Çıkan Ulemanın Soru Sorma Yöntemi kitaplarını, öne çıkan Ulemanın Soru Sorma Yöntemi sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Ulemanın Soru Sorma Yöntemi yazarlarını, öne çıkan Ulemanın Soru Sorma Yöntemi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ebu Abdullah -Ahmed b. Hanbel- dedi ki:
Bir keresinde bir adam bana "Yecüc ve Mecüc Müslüman mı" diye sordu.
Ona "her türlü ilmi öğrendin, bu mu kaldı" dedim.
Resulullah (aleyhisselam) şöyle buyurdu: "Müslümanların içinde günahı en büyük olan, haram olmayan bir şeyin hükmünü sorup da haram kılınmasına sebep olan kimsedir."
Bunlar da cevap verilmemesi gereken boş ve gereksiz sorulardandır:
-Cibril yeryüzüne nasıl indi? Peygamber onu hangi surette gördü? Beşer suretinde gördüğünde melek olarak kaldı mı kalmadı mı?
-Cennet ve cehennem nerededir?
-Kıyamet ne zaman?
-İsa'nın nüzulü ne zaman?
-Ismail mi yoksa İshak mı daha üstündür? Hangisi kurban edilmiştir?
-Fatima Aişe'den üstün müdür, değil midir
-Peygamber'in anne babası hangi dine mensuplardı? Ebu Talib'in dini neydi?
-Mehdi kimdir?
Bunun gibi insanın sormaya ihtiyacı olmayan ve sorması da gerekmeyen sorulardır. Herhangi bir amelle ilgili olmadığı ve kişi bundan sorumlu tutulmadığı için bilinmesi de gerekli değildir.
Bize Mâlik,İbn Şihab'dan anlattı ve şöyle dedi:Rasulullah (sallallâhü âleyhi ve sellem)"Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi Müslümanlığının güzelliğindendir."Zamanı geldiğinde sorunun cevabını zaten öğreneceksin.
İbnü'l Müneyyir şöyle demiştir: İmam Malik bir mesele kendisine sorulana kadar cevaplamazdı. 'Bu olay meydana geldi' dendiğinde cevaplardı. Aksi halde susardı ve şöyle derdi: 'Bana, olmuş bir şey sorulduğu zaman cevaplayanın yardım göreceği; aksi halde yüzüstü bırakılacağı bilgisi ulaştı'.
Selefin sözleri daha veciz, ilimleri daha doğru ve üstün, Kitap ve Sünnet anlayışları daha düzgün ve derin, Şeriat'ın amaçlarını kavrayışları ise daha samimi ve kapsamıydı.
Bu onların nefislerinin duruluğu, kalplerinin parlaklığı, ilimlerinin bereketi, anlayışlarının titizliği ve takvalarının çokluğu sebebiyle idi.
Sonrakilere verilmeyen tüm bu özellikler, Kitap ve Sünnete sımsıkı bağlılıkları, emirlere itaat edip yasaklardan kaçınmaları sayesinde onlara verilmişti.