Safiye Erol'un yeni bir devletin doğuşu sürecinde, eski ve yeni nesilin sancılı çatışmalarının içinde, bir milletin çocuğu, bir vatanın kız evladı olma idealini fani ancak bir o kadar manevi ve tasavvufi bir aşk yaşayan Nuran üzerinden anlattığı bir roman. Yazarın diğer romanlarında da Batı'nın kucağında büyüyen genç nesil ile zenginliğinden ve cemiyetinden kopmak istemeyen Osmanlı neslinin çatışmalarını Allah'a teslim olmak için çırpınan kadın karakterleri üzerinden anlattığını görüyoruz. Ülker Fırtınası ise bir milletin çocuğu, Türkiye'nin kız evladı olmak demenin, bir sufinin dünyadan el ayak çekip maddesini maneviyata vakfetmesi gibi, dünyevi zevklerden el ayak çekip bedenini, aklını ve kabiliyetlerini devlete ve millete vakfetmek olduğunu anlatıyor bizlere.
Safiye Erol'un içinde yetiştiği cemiyet hayatının elitist bakış açısı sık sık kendini hissettirse de inanca ve imana bakış açısının okuyucuya bir tazelik hissettirdiğini söyleyebilirim.
Safiye Erol bir kadın olarak, kadın karakterlerini okurken her zaman kendimi sorgulatan ve kendimle ilgili yeni şeyler hissetmeme sebep olan bir yazar. Ülker Fırtınası da benzer şekilde, uzun uzun düşünmeye iten bir kitaptı.
