Yorucu, sıkıcı, kafa karıştıran, nerede başlayıp nerede bittiği belirsiz bir olay örgüsünden müteşekkil bu kitabı okuyup bitirmem tam bir ayımı aldı. Hani böyle uydurma olduğunu bildiğiniz, ancak anlatanın becerisinden dolayı dinlemekten kendinizi alamadığınız cinli perili öyküler olur ya, kitap onlara benziyor. Bir sürü batıl inanış, bir dünya saçmalık barındırıyor ama bir şekilde de okuyorsunuz veya benim gibi başladığı kitabı bitirmeden başka kitaba geçemeyenlerdenseniz bitsin diye okumayı sürdürüyorsunuz.
Kendine ait hayatları olmayan, aile bağları belirsiz, sırf aslında neye hizmet ettiği bile net şekilde anlatılmayan dilencilik düzenleri sürsün diye kendi hayatlarından vazgeçen insanların ve özellikle de kadınların öyküleri var kitapta, sinir bozuyor. Kardeşi olup olmadığından bile emin olmadığı Süla'ya hizmet edip kendi hayatını yaşamayı bir kenara bırakan Fazile'nin farkındalığıyla can sıkıcı bir biçimde öykü sonlanıyor.
Bir tek Üsküp'ü sevdiğim için kitaba sempati duydum, bir de çoğu yerde adı anılmayan Çamerya Arnavutlarının katliamına yer verdiği için. Bunun dışında okunmasını tavsiye etmiyorum, benim için paylaştığım birkaç alıntı dışında vakit kaybı oldu.