Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Uykuların Doğusu

Hasan Ali Toptaş

Uykuların Doğusu Gönderileri

Uykuların Doğusu kitaplarını, Uykuların Doğusu sözleri ve alıntılarını, Uykuların Doğusu yazarlarını, Uykuların Doğusu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
..göğün alnındaki güneş biraz uzaklara çekilmiş sanki, sağdan soldan yansıyan ışıltılar biraz sönmüş, renkler biraz solmuş, çizgiler biraz silinmiş ve bütün bunlarla birlikte adına dünya dediğimiz şey de, tıpkı sandık köşelerinde unutulan eski fotoğraflara benzemiş. Hani şu ancak elimize geçince baktığımız, ancak bakınca hatırladığımız, zamanımıza uzak zamanlar katan sararmış fotoğraflara...
..insan dert denen şeyin ağırlığı altında ezilip un ufak olunca, dert çoğu kez o insanın şeklini şemailini alır da, hiç kimseyi iplemeden, uluorta konuşmaya başlar.
Reklam
".... zaten dünya büyük bir şey değildir Hasanım Ali, kimi zaman sevdiğimiz insanın yüzü, kimi zaman hayal edilen bir dokunuşun büyüsü, kimi zaman da kapıldığımız bir hevesin genişliği kadardır, dedi."
Sayfa 249Kitabı okudu
" İnsan denen yaratığın akıl almaz labirentler, ürkütücü dehlizler, zifiri karanlık kuyular ve birbirine açılan meçhul genişliklerle dolu ruhunda, hayatını masala dönüştürmek gibi tuhaf bir eğilim varmış çünkü. Bu eğilim, zaman zaman başka eğilimlerin gölgesinde kalsa, zaman zaman karın doyurma çabasının ağırlığı altında pestil gibi ezilse ve yıllarca ortalıkta gözükmeyip unutulsa da, günü saati gelince ne yapar eder, bir şekilde nüksedermiş."
Sayfa 192Kitabı okudu
254 syf.
·
Puan vermedi
Yapılan değerlendirmelerde yazarın bu yönüne vurgu yapılmış ancak bu değerlendirmeleri destekleyecek ayrıntılı çözümlemelere girişilmemiştir. Yazarın üslubu ile ilgili değerlendirmeler genellikle postmodernizmle ilişkilendirilerek ele alınmıştır. Bir başka ifade ile yazarın üslubunu biçimlendiren felsefik yön ele alınmış, yazarın dil malzemesinden ne şekilde yararlandığı yeterince ortaya konulmamıştır
Uykuların Doğusu
Uykuların DoğusuHasan Ali Toptaş · İletişim Yayınları · 20141,280 okunma
Dayım da, kaşlarının altından sessizce seyrediyordu bizi Seyrederken, acı denen şeyin yeri geldiğinde insanları tutup nasıl maymuna çevirdiğini de düşünüyor muydu bilmiyorum.
Sayfa 252Kitabı okudu
Reklam
Taşlar şöyle dursun, kendisine bile söylememeli, dedi. Sonra, o gün ikimiz de sustuk orada.
Sayfa 250Kitabı okudu
Ardından da, neler olduğunu bilsem bile söylemezdim belki, dedi aniden. Bana da mı söylemezdin, dedim ben de. Bir an susup yutkunduktan sonra, insan bazı şeyleri kimseye söylememeli Hasanım Ali, dedi. Taşlara da mı, diye sordum.
Sayfa 249Kitabı okudu
Hatırladığım kadarıyla, ilkin, neden başka yere değil de ısrarla serçeparmağına bakıyorsun, dedim sözgelimi ve o da bana, yalan dünya dediğimiz şu dünyanın nerede birikeceği belli olmuyor ki Hasanım Ali, dedi. Sonra ben onun şaka yaptığını düşünerek, şimdi dünya senin serçeparmağında mı birikti, diye sordum. O da o anda serçeparmağına doğru biraz daha eğilerek, gene ben oradaymışım gibi, zaten dünya büyük bir şey değildir Hasanım Ali, kimi zaman sevdiğimiz insanın yüzü, kimi zaman hayal edilen bir dokunuşun büyüsü, kimi zaman da kapıldığımız bir hevesin genişliği kadardır, dedi. Hatta, kendinden emin bir sesle, tatlı tatlı birkaç örnek daha verdi bu konuda. Ben hemen atıldım tabii ve ona, peki, bu saydıklarının dışında kalan dünya ne olacak, diye sordum. O da, geride kalan dünya saydıklarımın içindedir zaten Hasanım Ali, onları onların içinden görür, onların içinden tadarsın, dedi.
Sayfa 249Kitabı okudu
Başka bir deyişle, gözlerini gözlerime dikerek, kalın bir sesle defalarca çizerdi bu sözlerin altını. Hiç kuşkusuz, gelecekte ben onları zihnime bakıp kolayca okuyabileyim diye çizerdi. Ya da, okuyup okuyup zihnime kendi ellerimle yeniden yazabileyim diye.
Sayfa 244Kitabı okudu
Reklam
Üstelik sadece kahvecilik mesleğine mahkum edilen eski bir hikâyeciye değil, aynı zamanda bir iyilik meleğine de benzerdi dayım. İhtiyacı olan birini görünce, hiç tereddüt etmeden elinde avucunda ne varsa hepsini verirdi söz- gelimi ve ben bunları kime verdim diye dönüp arkasına bile bakmazdı. Bu nedenle yengem fırsat buldukça eleştirirdi onu. Görmüyor musun herkes kötü, senin iyiliğin yüzünden korkarım bir gün bize de kötülük bulaşacak, derdi sözgelimi ve her defasında gelecekte neler olacağını görüyormuş da fena halde üzülüyormuş gibi dayımın yüzüne doğru acı acı bakardı.. Ne demek istiyorsun, kötülük bulaşmasın diye biz de mi kötü olalım, derdi dayım o sırada. Yengem de hiç duraksamadan, evet, kötü olmamız gerekiyorsa olalım, derdi. İşte o zaman ellerini iki yana açarak, çaresiz bir sesle, ama nasıl, diye sorardı dayım. Yengem bu soruyu karşılıksız bırakırdı nedense, kaküllerinin altından şöyle bir bakar, sonra da tuhaf bir çalımla yüzünü duvarların yüzüne çevirip aniden somurturdu. O somurtunca, dudakları da dört yanından sıkıştırılmış kırmızı bir güle benzerdi sanki.
Sayfa 243Kitabı okudu
Sonra, Haydar'ın nasıl büyük bir iştahla başını salladığına bakarak, hikâye anlatırken kelimeleri ha bre kusmayacaksın Hasanım Ali, birçoğunu yutacak ve kâğıdın üzerine de yuttuğun kelimelerin boşluğunu bırakacaksın, derdi. Sonra bana dönerek, bazı hikâyeler kendilerini bir çeşit hikâyeler topluluğu şeklinde gösterirler, onları tutup herhangi bir yöne doğru yürümeye zorlama, nemelâzım, takıl peşlerine git, derdi. Sonra, zaten gerçeklerin birazı gerçek değildir Hasanım Ali, bu nedenle söyleyeceğin yalanlardan bazılarını tamamlama, bırak kubbeleri eksik olsun, derdi.
Sayfa 241Kitabı okudu
Sonra, akıl insanın en büyük yarasıdır, kalemi eline aldığında aman ha ondan uzak dur, fazla sokulma, derdi.
Sayfa 241Kitabı okudu
İlkin, bak Hasanım Ali, hayatı anlamlı kılmanın başlıca yollarından biri olan hikâye anlatma sanatı, dili kullandığımız, kendimizin dışında başka insanların da var olduğunu bildiğimiz ve zamanın içinde kaldığımız sürece varlığını hep devam ettirecektir, derdi sözgelimi. Sonra, biliyor musun, aslında zihin denen fahişe de bir hikâye anlatıcısıdır, derdi. Sonra, görünmeyeni anlatmak hüner değildir, tam tersine bir çeşit kabalıktır ve ayıptır, görünmeyeni sadece görünür kılacaksın Hasanım Ali, derdi.
Sayfa 241Kitabı okudu
Bir gün, gene benim bulunduğum bu odada aynı konuyu konuşurken, dayım sözlerinin bir yerinde, hareketsizlik, hamurumuzdaki hımbıllık mayasını coşturmaktan ve bizi önce hımbıllığın üst kademelerine, sonra da tımbıllığa terfi ettirmekten başka bir boka yaramaz, demişti. Ben tımbıllığın ne olduğunu anlayamamıştım tabii, boş boş bakmıştım. Bakma öyle Hasanım Ali, hımbıl insan zamanla tombul olur, hımbıllığa tombulluk eklenince de ortaya tımbıllık çıkar, demişti dayım. Ardından da, elinin birini uzatıp saçlarımı hızla karıştırmış ve şu duvarları aydınlatan parlak bir sesle gülmüştü.
Sayfa 238Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.