Severek izlediğim Elveda Rumeli dizisinde, İttihatçı gençler arasında sıklıkla bahsi geçen bir eserdi. Özellikle Abdullah Çavuş'un "Ölsek kıyamet mi kopar?" sözünü bir nakarat gibi tekrar tekrar söylerlerdi. Bu sebeple uzun zamandır merak içindeydim. Keyif alarak, severek ve gurur duyarak okudum. Ne güzel insanlar yaşamış eskilerde... Keşke o güzel zamanları görmek, o zamanlarda yaşamak nasip olsaydı. Bir tiyatro olarak oynanıp izlenince de eminim çok güzel duygular uyandırıyordur.
Burada can sıkıcı bir detayı belirtmek isterim. Eseri, İnkılâp Kitabevi'nin 2016 baskısından okudum. Bu baskıda, Namık Kemal'in tiyatro metninin arkasına Mizancı Murad'ın 1888'de yayımlanan bir eleştirisi eklenmişti. Fakat bu o kadar sert bir eleştiri ki, en sonunda Silistre'nin "milli eserler" arasında bir yer bulamayacağı ve önemini kısa sürede yitireceği sonucuna varılıyor. Böylesi değerli bir eseri bu kadar sert bir eleştiri ile birlikte okuyucuya sunmanın, sonra da kitap kapağına "100 Temel Eser" damgası vurmanın anlamı nedir anlayamıyorum. Eseri okuyup beğenen okuyucu, son birkaç sayfadaki eleştiri yazısı ile eserden soğutulmaya çalışılmış sanki. İnkılâp Yayınları'nın bu tavrını yersiz bulduğumu belirtmek isterim. Şanslıyız ki, Mizancı Murad öngörülerinde yanılmış ve Namık Kemal'in Silistre'si, en değerli milli eserlerimizden biri olarak günümüze kadar ulaşmış.
Bu kıymetli eseri herkesin okumasını, mümkünse İnkılâp Kitabevi'nden başka bir yayınevi tercih edilmesini tavsiye ederim.