Bütün Eserleri 6

Vatan Yolunda

Yakup Kadri Karaosmanoğlu

En Eski Vatan Yolunda Gönderileri

En Eski Vatan Yolunda kitaplarını, en eski Vatan Yolunda sözleri ve alıntılarını, en eski Vatan Yolunda yazarlarını, en eski Vatan Yolunda yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Efendiler, yeni muharebe anlayışına göre hattı müdafaa yok, sathı müdafaa vardır. Dün Sakarya'nın ötesinde, bugün Sakarya'nın berisinde, yarın belki Ankara'nın gerisinde, lstiklal Savaşımız hep aynı azim ve imanla devam edecektir. Fakat, nerede olursa olsun, bir gün düşmanı Vatan'ın harimi ismetinde muhakkak boğacağız."
Sayfa 137
"Efendiler, zavallı milletimizi esir etmek isteyen düşmanları behemehal mağlup edeceğimize dair olan emniyet ve itimadım bir dakika olsun sarsılmamıştır.Bu dakikada, bu itiminan-ı tammımı heyet-i celilenize karşı, bütün millete karşı ve bütün aleme karşı ilân ederim. "
Sayfa 140
Reklam
"Türk ülkesinin hudutları askerlerimizin silahlarından çıkan kurşunun çizdiği mesafe hattıdır. "
Sayfa 151
"Düşman çekilirken her şeyi öyle sistematik bir tarzda yoketmişti, öylesine taş taş üstünde bırakmamıştı ki, insan, ilk bakışta buralarda bir zaman oturanlar var mıydı diye şüpheye düşerdi."
Sayfa 154
"İlk gelişlerinde korkmayın bizden demişlerdi. Size bir kötülüğümüz dokunmaz, biz Halife Padişah tarafından sizi Mustafa Kemal çetelerinden kurtarmaya geliyoruz, demişlerdi. Yirmi gün sonra büsbütün başka adamlar oldular. Davarımızı alıp kestiler. Hayvanlarımızı süngülediler. Tarlalarımızdaki sararmış ekinlerden tut da kuyudaki kışlık tohumluklarımıza kadar bütün ürünlerimizi söktüler. Yüklenemediklerini ateşe verdiler. Derken sıra karıya kızana geldi. Ne ziynet altınlarını, ne ırzlarını namuslarını bıraktılar. Karşı koyanları, teslim olmayanları dövdüler; yaraladılar; kuzu çevirir gibi ateşte kavurdular. Bizim köyden Ahmed'in gelini sizlere ömür böyle kavrularak öldü. Mehmed'in on üç yaşında kızı kötürüm yatıyor. "
Sayfa 155
Ruşen Eşref, birden durdu. Evlerden birinin alt katındaki bir pencereye baktı ve bize dönüp: "lşte, Gazi Paşa!" dedi. Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa arkası bize dönük olarak bir masa başında oturuyordu ve önünde iki yabancı harb gemisi kumandanı ayakta duruyor. Ruşen'e sorduk. "Bunlar kimdir? " Arkadaşımız birinin Fransız Amirali Dumenils olduğunu söyledi. Öbürünü tanıyamadı. Fakat bunun da kılık kıyafetinden bir İngiliz Amirali olduğu tahmin edilebilirdi. Üç buçuk yıldan beri, İşgal Kuvvetlerine mensup bir Yüzbaşı'ya bile hitab etmek hakkına malik olmayan üç İstanbul gazetecisinin bu levha karşısında duyacağı his ne olabilir? İnsani bir sevinç mi, Milli bir gurur mu, bir hınç alma ferahı mı? Kendi hesabım adına itiraf ederim ki, muzaffer bir Türk Mareşali'nin huzurunda iki İşgal Kuvveti Amirali'nin ayakta durduklarını görünce bunların hepsini birden duymuştum.Ben öyle isem, yedi devlete karşı kazandığı şu yıldırım zaferiyle birdenbire bütün dünyanın mihveri haline giren Mustafa Kemal acaba ne durumda idi? Neler duyuyordu? Biraz sonra bunu kendisine sormak fırsatını bulduğum vakit sadece gülümsemişti
Sayfa 163
Reklam
Geri118
188 öğeden 181 ile 188 arasındakiler gösteriliyor.