En Eski Yaratılış ve Gayelilik (Teleoloji) Gönderileri
En Eski Yaratılış ve Gayelilik (Teleoloji) kitaplarını, en eski Yaratılış ve Gayelilik (Teleoloji) sözleri ve alıntılarını, en eski Yaratılış ve Gayelilik (Teleoloji) yazarlarını, en eski Yaratılış ve Gayelilik (Teleoloji) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
guzel bilgi yüklü bir kitaptı yaratılışın dinlerdeki yerini kısaca değinmiş özet şeklinde evrim ve big bang teorisini de es geçmemiş bizim dınımızdeki yerini de kuan ayetleriyle desteklemiş, son olarak da nedensellik gayeliliik DNA ve su üzerine Tanrının mucizeleri üzerine durmuş, insanın evrimini hayat gayesini anlatıyor bir nevi teoloji ile felsefeyi birleştirmeliyiz , bunların bir bütün olduğunu......
Din felsefesi okumalarıma başka bir kitapla devam ediyorum. Şahsıma hediye edilen bu kitap, diğer yaratılış kitaplarının aksine bünyesinde farklı tezleri savunması nedeniyle okuyucusunu epey şaşırtıyor. Kitabımız üç bölümden oluşuyor: Evrenin Yaratılışı, Canlılığın Yaratılışı ve Gayelilik (Teleoloji). Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları'nda böyle bir eserin basılmasına gerçekten şaşırdım. Çünkü geleneksel din algısındaki yaratılış meselesine farklı bir bakış açısıyla yaklaşmaya çalışmış. Ayrıca diğer din felsefesi kitaplarının aksine akıcı ve anlaşılır olması da, şimdiye kadar felsefeyle yıldızı barışmamış okuyucuları bile felsefeye yaklaştıracağını düşünüyorum.
İslam dinini Kur'an'a dayanan ve mantiki temellendirmelerle yüklü olmayarak, sade bir şekilde ortaya konan iman esaslarına göre, "Allah evreni yoktan yaratmıştır." der. Sade bir mü'min, Tanrı'ya yönelip O'na yakarışında "Ey alemlerin yoktan var eden Ulu Allah'ım!" diye hitap ederek başlar. Fakat Kur'an-ı Kerim'de "yok" yada "yoktan yaratma" kavramları doğrudan geçmemektedir; ama Allah'ın varlığı herhangi bir şeyden yarattığına dair de bir beyan yoktur. Ancak Allah'ın fiilleri olarak kabul edilip yorumlanan "halk", "ibda", "inşa"," ihdas", "fatr", "icad"... gibi kavramların sözlük anlamlarının tahlili ile "yoktan yaratma" inancı, İslam dininde bir iman esası olarak ortaya çıkmaktadır.
Allah, insanın ilk maddesinin toprak olduğunu insanın yaratılışını topraktan başlattığın ifade buyururken, bu yaratma olayını sıradan her insanın kolayca anlayıp tasavvur oluşturabileceği bir seviyede tasvir etmek gayesini gütmüştür. Çünkü burada bence "toprak" kavramı, mecazen kullanılmıştır. Eğer burada evrenin unsurları türünden bir ifade kullanılmış olsaydı, her çağ ve her kültür seviyesindeki insan için bir tasavvur oluşması mümkün olmazdı. Çağımızın bilim ve kültür seviyesi bir yana bırakıp, daha önceki çağları göz önüne getirecek olursak, o dönemler için "evrenin elementleri", "evrenin temel maddeleri" türünden kavramlar, hiçbir şey ifade etmeyecekti. Toprak ya da daha genel anlamda yeryüzü, insan idrakine doğrudan doğruya verilmiştir ve insan, bunların günlük hayattaki önemini her an yaşamaktadır. Toprak ya da yeryüzü ise, evrenin bütün temel maddelerini, şu veya bu oranda, ihtiva etmektedir. Başka bir ifade ile söylersek, onlardan meydana gelmiş durumdadır.
"Gördüğümüz her şey, Tanrı ile doludur.
Görmediğimiz şeyler de Tanrı ile doludur.
Var olan her şey Tanrı'nın tecellisidir.
Her şey O'ndandır, ancak O, daima aynıdır."
"Dünya bir deniz idi, ne gök vardı ne bir yer,
Uçsuz, bucaksız, sonsuz, sular içreydi her yer!
Tanrı Ülgen uçuyor, yoktu bir yer konacak,
Uçuyor, arıyordu, katı bir yer, bir bucak.
..."
"İnsanoğlu hiçbir şeyi anlamsız ve yorumsuz bırakmaz. Anlamsız ve izahsız kalan bir şey onu amansız bir şekilde tedirgin eder. Öbür taraftan insan, diğer canlılar gibi çevresi içinde sıkışmış, sınırlı bir varlık değil, çevresi değil, dünyası olan, evrene açık olan bir varlıktır.
İnsanın bu her şeye açık oluşunun kendisine verdiği önüne geçilmez bir tecessüs ve öğrenme merakı vardır. Yenilmesi güç bu merak, idrak alanı içine giren varlıklara bir anlam yüklemeye zorlar. Bu anlam, doğru olmayabilir; çoğu kez de doğru değildir; ama insanı kandırıcı ve avutucudur. Bu sebeple evreni meydana getiren tek tek nesneler anlamlı olduğu gibi, evrene de bütünü ile ayrı bir anlam yüklenmiş olur."
"Evrenin menşei problemlerine bir açıklama, sade bir ifade ile söyleyecek olursak, bir yorum getirebilmek, evrenin kadîm mi, yoksa yaratmanın ürünü mü olduğu konusunda bir yargıda bulunabilmek için, Carl Sagan'ın da dediği gibi, şu iki imkâna sahip olmamız gerekirdi: 1) Evrendeki toplam element (unsur) sayısını çıkarabilmek, 2) Evrenin başlangıç ucunu görmüş olmak. (Carl Sagan, Kozmos) Bu iki imkâna ne yazık ki sahip değiliz... Bunun için insanın, evrenin oluşumu ile ilgili bazı gözlemlerinin olması ve kanıt olarak günümüze kadar muhafaza edilmiş olmasından söz etmemiz mümkün değildir."
"Eski kelâmcılarımız ve filozoflarımız, günümüzdeki bilimsel verilere sahip olmadıkları için, kavramlar ile akıl yürütüyorlar ve mantıkî sonuçlara varmaya çalışıyorlardı. Vardıkları sonuçlar asla yanlış değildi. Zaten varılan sonuç, önceden iman edilenin, hakikatin, dildeki ispatı ve temellendirilmesi idi. Fakat aklın ileri sürdüğü açıklamalar, bilimsel gözlemler ve deneysel tahliller ile desteklendiği ölçüde kesin bilgi derecesine ulaşır."