Her şeyi kapsayan bir sanatsal amaç için adaylar arasında gerçek dünyanın taklidi ve idealleştirilmesi, duygunun dışavurumu ve anlamlı biçim yaratımını sayabiliriz.
Avrupalı olmayan kültürlerin hiçbirinde estetik anlamda bir "sanat" kavramı olmadığı gibi bu kavramın getirdiği sergileme ve muhafaza pratikleri de yoktur. (Bu nokta Japon ve Çin kültürü söz konusu olduğunda özellikle göz önünde bulundurulmalıdır.) Gelgelelim, Avrupa'nın bu kavramı onsekizinci yüzyılda geliştirdiği ve estetik sanat kavrayışının "kendini vererek yapma becerisi" demek olan bir "sanat" anlayışı üzerine kurulduğu ve geliştirildiği de doğrudur.
Bu tür deneyimler Kant tarafından "çıkarsız zevk" olarak ve bu tür tavırlar Bullough tarafından "fiziksel mesafe" olarak adlandırılmıştır. Sanatın nasıl deneyimleneceğine ilişkin temel modern Batılı görüşü özetleyen bu ifadeler estetik olanla pratik olan arasında kurulan bir karşıtlığa dayanır; bu kitabın büyük bir kısmı söz konusu karşıtlığı sorgulamaya ayrılmıştır.
Her gün yapmak zorunda olduğum ıvır zıvır şeyler huzurumun önünde bir engelmiş gibi görünür; aslında, her gün yaptığım şeyler huzur bulmamın mümkün olduğu tek yerdir.
Sanat, "şimdi nerede olduğumu görmek"tir. O an yapılan şeyde, tam şimdi uğraşılan işte kendini kaybetmektir sanat. Bu anlamda, sanat, kişinin kendi sanatsal sürecinde mevcudiyet bulmasıdır.