Bir profesörün doğum gününde, sekreteri hocayı evine davet etmiş, içkiler filan içildikten sonra sekreter bir odaya girmiş. Girerken profesöre “Beş dakika sonra siz de gelin” demiş.
Profesör odaya girdiğinde karşısında üniversitenin bütün doçentleri, asistanları vs. duruyormuş ve hep birlikte “doğum günün kutlu olsun” şarkısını söylüyorlarmış...
— Halbuki profesör başka şeyler bulmayı düşünüyor.
— Tabii... Bunu söylediğiniz zaman gülünüyor. Fakat fıkra bitmedi. Devam ediyor... Siz bütün soğukkanlılığınızla “ve profesörün ayağında yalnız çorapları varmış” diyorsunuz...
— Evet... Gerçekten çok güzel... Yalnız merak ettim hocam çoraplarını niye çıkarmamış...
— Onu bilmiyorum. Fıkradaki profesör ben değilim.
Aslında “yaşlılığın güzelliklerinden” biri de, sizden genç olanların, bazı yaşadıklarını, sizin daha önce yaşamış olmanız ve bu “daha önce yaşamış olmanın” size kazandırdığı “içgörü”dür.