Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mart 2024

Yedikıta Dergisi - Sayı 187 (Mart 24)

Yedikıta Dergisi

Yedikıta Dergisi - Sayı 187 (Mart 24) Sözleri ve Alıntıları

Yedikıta Dergisi - Sayı 187 (Mart 24) sözleri ve alıntılarını, Yedikıta Dergisi - Sayı 187 (Mart 24) kitap alıntılarını, Yedikıta Dergisi - Sayı 187 (Mart 24) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her koyun kendi bacağından asılmaz!..
Veli bir zât olan Behlül Dânâ Hazretleri ile Harun Reşîd’in ibretlik mükâlemeleri, insanlara hâlen yol gösterici menkıbelerin başında yer almaktadır. Fahri bir muhtesib gibi insanlar arasına giren ve her gördüğü münkeri nehy eden Behlül Dânâ Hazretleri, yine insanları kötülüklerden alıkoymak ve onlara iyiliği emretmek adına nasihatlerini sıralıyor ve uyarılarda bulunuyordu. Ancak halk, durumdan mustariptir. Vaziyet, Halife’ye şikâyete kadar gitmiştir. Huzura çıkan halk; “Bizim yaptıklarımız, onu ne ilgilendirir, bizim yaptıklarımızın ona zararı yok, hem her koyun kendi bacağından asılır.” diyerek Halife’den duruma el atmasını isterler. Halife’de bu şikâyet üzerine Behlül Dânâyı çağırarak durumu iletir ve onu uyarır. O zât hiç sesini çıkarmadan huzurdan ayrılır. Dört tane koyun alır ve keserek mahallenin dört köşe başına, bacaklarından asar. Gün geçtikçe koyunlar çürümeye yüz tutar ve kokmaya başlar. Bu hâl, mahalleliyi oldukça rahatsız etmiştir. Mahalle artık görüntü kirliliği ve kokudan durulmaz hâldedir. Halk bir kez daha huzura çıkar ve yine bu fiilin sahibi Behlül Dânâ Hazretlerini şikâyet ederler. Halife, bir kez daha onları dinler ve Behlül Dânâ Hazretlerini tekrar huzura çağırır. Ona neden böyle yaptığını sorar. Âlim zâtın cevabı âdeta tarihe mâl olmuştur: “Ben bir şey yapmadım. Her koyunun kendi bacağından asıldığını onlara gösterdim. Bir kötülüğün, giderilmediği takdirde herkese zarar verdiğini herhalde anladılar.”
Emr-i bil maruf nehy-i anil münker
Bütün nebilerin bu vazife ile geldiğini belirten İmam Gazali hazretleri, kendisi ile amel edilmeyip ihmal edildiği takdirde, yeryüzüne cehalet ve dalaletin yaygınlaşacağını, kulların helak olacağını ve beldelerin birer harabeye dönüp yok olacağını belirterek vazifeye dikkat çekmiştir.
Reklam
Kahvenin şifası
Bazı müverrihler, Süleyman aleyhisselamın, kahveyi kullanan ilk kişi olduğunu nakleder. Rivayete göre, Hazret-i Süleyman, yolculukları sırasında bir kasabaya uğrar ve sakinlerinin bilinmeyen bir hastalığa yakalandığını görür. Cebrail aleyhisselamın emri üzerine Yemen’den gelen çekirdeği kavurur ve bundan bir içecek hazırlar. İçeceği içen hastalar, iyileşerek hastalıktan kurtulur.
Herkesin Bir Âfeti Vardır Bilinmeli ki hükümdarın maiyetinde çalışanların ve yardımcılarının her sınıfı için onları bozan bir âfet ve ağır bir musibet vardır. Denilmiştir ki: Hükümdarların âfeti, kötü yaşayış; vezirlerin âfeti kötü niyettir. Askerin âfeti, komutanlara karşı gelmek; halkın âfeti, itaatten ayrılmaktır. Liderlerin âfeti, siyasî zâfiyet; âlimlerin âfeti, başkanlık sevdasıdır. Kadıların/hâkimlerin âfeti, aşırı tamahkârlık; âdil insanların âfeti, takva azlığıdır. Hükümdarın âfeti, askerlerin birbirine ters düşmesi; âdil kişinin âfeti, yöneticilerin doğrudan sapmasıdır. Cesur kişinin âfeti, kararlılığını kaybetmesi; güçlünün âfeti, rakibini zayıf görmesidir. Hırsla çalışan kişinin âfeti, hakkında takdir olunmayanı ısrarla talep etmesidir; hazırlık yapan kişinin âfeti, planlarının çökmesidir. İyilik yapanın âfeti, başa kakma çirkinliği; günahkârın âfeti, suizandır. Hükümdar, şayet bozulmanın ve âfetin sebeplerini fark ederse, buna yol açan şeyleri araştırıp düzelttirir. Zayıflık doğuran sebepleri ortadan kaldırır. Bunu, meselelerin kaynaklarını düzeltmek ve ihmalin sonuçlarından emin olmak için yapar.
Sayfa 8 - Ebu Hasan MâverdîKitabı okudu
Kapatılması zor hiçbir kapıyı açma, geri çevirmekten aciz olduğun hiçbir oku atma, düzeltilmesi seni yoracak hiçbir şeyi bozma, açması seni çaresiz bırakacak hiçbir kapıyı kapatma. Denildi ki: “Tedbirde aşırılıktan kaçınmak da bir tür tedbirdir.”
Reklam
Hükümdar Nasıl Olmalı?
Hükümdarların iyisi, iktidarını din ile koruyan değil, iktidarı ile dini koruyan, zulmüyle sünneti öldüren değil, adaletiyle onu yaşatan ve iyi yönetimiyle halkı koruyan hükümdardır. Bu sayede o, iktidarının dayanaklarını sağlamlaştırmış, devletinin temelini yükseltmiş, kulları hakkında Allah'ın emrine uymuş olur...
Hmmmmmmm !..
Hükümdarların iyisi, iktidarını din ile koruyan değil, iktidarı ile dini koruyan, zulmüyle sünneti öldüren değil, adaletiyle onu yaşatan ve iyi yönetimiyle halkı koruyan hükümdardır.
Hayatın her alanında muhtesibler vardı
Ezanım vaktinde okunması, cemaatle namazın vaktinde eda edilmesi, Cuma ve Bayram namazlarının ifası, ibadetlerde ihlâl ve bid'atlere meylin engellenmesi, cami ve cemaat adabı, vaaz ve hutbelerde günahı celb edebilecek konuşmaların önlenmesi, taşkınlık ölçüsünde eğlencelerin men'i, içkinin yasaklanması, sınırı aşan kadın-erkek münasebetleri, haramların terk edilmesi, fâsid-bâtıl akidelerin iptali, hile ve aldatmanın önüne geçme, ölçü ve tartılarda hilenin engellenmesi, ihtiyaç olmadığı halde dilenmekten alıkoyma ve salahiyetsiz din adamlarının halkı yanıltmasına mani olmak gibi pek çok husus, muhtesibin vazifeleri arasındadır.
Kapatılması zor hiçbir kapıyı açma, geri çevirmekten aciz olduğun hiçbir oku atma, düzeltmesi seni yoracak hiçbir şeyi bozma, açması seni çaresiz bırakacak hiçbir kapıyı kapatma.
Reklam
Kahvenin Şifası Dünyanın en yaygın içeceklerinden olan kahvenin kaynağına dair en yaygın rivayet, Yemen’den geldiğidir. Kahve için, özellikle sûfîlerin, geceleri yaptıkları ibadetlerinde uyanık kalmak için kullandıkları belirtilir. Bazı müverrihler, Süleyman aleyhisselamın, kahveyi kullanan ilk kişi olduğunu nakleder. Rivayete göre, Hazret-i Süleyman, yolculukları sırasında bir kasabaya uğrar ve sakinlerinin bilinmeyen bir hastalığa yakalandığını görür. Cebrail aleyhisselamın emri üzerine Yemen’den gelen çekirdeği kavurur ve bundan bir içecek hazırlar. İçeceği içen hastalar, iyileşerek hastalıktan kurtulur.
Sınır Muhafızları
Hükümdar, Rabbinin emaneti olan halkının korunmasında uç bölgelerdeki yöneticilerinin hållerine çok önem verir. Bu görevlere; gerekli meziyetlere sahip, kararlı ve gözü pek olan güvenilir kimselerden hak edenleri getirir. Erdeşîr, hikmetli bir sözünde şöyle der: "Sınırları beklemeye, askerleri komuta etmeye, atları sürmeye, bölgeleri beklemeye ancak kendisinde şu beş haslet bulunan kimseler elverişlidir. Bu hasletler şunlardır:
Berceste
Hubb-ı câh artar cihân oldukça makrûn-ı fesâd Cismi za’f etdikçe istîlâ tama’ kuvvetlenir Koca Râgıp Paşa (Dünyada fesat ve fitne sahiplerine yakınlık gösterildikçe, mevki ve makam sevgisi artar. Beden zayıfladıkça, tamah ve açgözlülüğün yayılması artar ve güçlenir.)
Kapatılması zor hiçbir kapıyı açma, geri çevirmekten aciz olduğun hiçbir oku atma, düzeltmesi seni yoracak hiçbir şeyi bozma, açması seni çaresiz bırakacak hiçbir kapıyı kapatma.
İhanetin Böylesi
Osmanlı Devleti’ni parça parça edenlerden biri olan Enver Paşa, 22 Aralık 1914’te Ruslara karşı ünlü Sarıkamış Harekâtı’nı düzenler. Kışın en şiddetli günlerinde orduyu dağlara yönlendirir. Ortada düşman falan yoktur. Birinci Fırka komutanı İzzet Paşa -ki Harp Okulu’nda Enver Paşa’nın hocasıdır- kendisine yapma etme diye âdeta yalvarır. Kışı dağda değil, aşağılarda geçirmeyi teklif eder. “Sen, Rusları tanımazsın paşa!” diye teklifi reddeder. Sonuçta tam 90 bin Türk askerinin çoğu donarak, bir kısmı da tifüsten şehit olur. Düşman kurşunuyla ölen yok gibidir. Mağaralar, ağaç kovukları, yol kenarları cansız bedenlerden geçilmez. Bu harekâtta düşmanın kaybı sıfırdır. Ş
186 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.