Aralık 2022

Yedikıta - Sayı 172

Yedikıta Dergisi

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
SELMAN-I FARİSİ'NİN (R.A.) TEVAZUU
Bir adam, atı için bir miktar yem satın aldı. O vakit Medâin valisi bulunan Selman-ı Farisi (radıyallahu anh) Hazretleri'ni tanımayıp ona: "Ey Farslı, gel de şunu taşı." dedi. Hazret-i Selman çuvalı yüklenip onu takip etti. İnsanlar, Hazret-i Selman'ı (radıyallahu anh) gördükçe selam veriyorlardı. Adam,onlara: "Bu zat kimdir?" diye sorunca, "Selman-ı Farisi'dir." dediler. Adam hemen özür dileyerek: "Efendim, vallahi sizi tanıyamadım, çuvalı bana veriniz." dedi. Lakin Selman (radıyallâhü anh) şöyle buyurdu: "Hayır, ben bu yaptığımla üç türlü hayır kazanacağımı umuyorum. Birincisi, kibirden kurtulmuş oluyorum. İkincisi, bir Müslümanın ihtiyacını karşılamakta ona yardımcı oluyorum. Üçüncüsü,eğer senin dediğin şeyi yapmamış olsam, sen onu benden daha zayıf kimseye taşıtacaktın. Ben, o zayıfı korumuş oluyorum."
Mezopotamya
Şu acib dünyanın bağrında türlü nehirler akadurur. Lâkin Fırat ile Dicle bir başkadır. Onların taştan taşa vura vura, dağları yara yara akışı, koca bir diyara alem olmuştur. Fırat ile Dicle'nin ortasında kalan topraklara Mezopotamya denir. Mezopotamya kelimesi eski Yunancada bir terkiptir. Bu dilde "orta" manasına gelen "mesos" ile nehir manasına gelen "potam" birleşmiş ve "mezopotam" oluşmuştur. Sona gelen "ya" eki ise bir toprağı, yurt hâline getirmeye mahsus ektir. İngilizcede bir şeyin sonuna "land", doğu dillerinde ise "istan" koyulduğunda orası bir ülke gibi oluverir. "Ya" eki de böyledir. Hâsılı Mezopotamya, "Nehir Arası Diyarı" demektir. Lakin bu topraklarda hiçbir zaman bu isimle, müstakil bir devlet kurulmamıştır.
Reklam
Dünyadaki hakim finansal sistemde kuralları belirleyenin, bozanın ve uygulayanın aynı irade olduğu bir yerde, adil olmaktan ve bütün dünyanın ortak refahından söz edilebilir mi? Edilemez elbet, edilmiyor da…
Sayfa 22
İTAATSİZLİĞİN BEDELİNİ CANI İLE ÖDEDİ!
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın idamı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, 1 Nisan 1683 tarihinde Macaristan seferine çıkar. Sultan Dördüncü Mehmed Han da sadrazamla beraber Belgrad'a kadar gelir. Buradan öteye Kara Mustafa Paşa'yı serdar-i ekrem tayin eder. Merzifonlu, 27 Haziran 1683'te İstoni Belgrad'da harp divanını toplar, hedefinin Beç (Viyana) kalesi olduğunu söyler. Tecrübeli devlet adamları, bu karara karşı çıksa da Kara Mustafa Paşa kimseyi dinlemez. Yanıkkale civarındayken padişaha bir mektup göndererek Viyana olduğunu haber verir. Sadrazam Kara Mustafa Paşa'nın, kendisine danışmadan Viyana'yı kuşatmaya kalkışmasına şaşıran padişah, bu haberi alınca; "Kasdımız, Yanık ve Komaron kaleleri idi. Viyana'ya gidileceği konuşulmamıştı. Paşa ne tuhaf saygısızlık edip Viyana sevdasına düşmüş? Allah kolaylık versin, lâkin önceden söylemiş olsaydı izin vermezdim." demiştir. Sadrazam, Viyana önlerine gelse de kuşatma için hazırlıklı değildir. Velhasıl fetih müyesser olmaz. Osmanlı ordusu Belgrad'a kadar geri çekilmek zorunda kalır. Büyük kumandanlardan Kara Mustafa Paşa, Kanuni Sultan Süleyman Han'ın fethetmek istediği Viyana kapılarını, kendisi açmak istemişti. Ancak muvaffak olamadı. İtaatsizliğinin ve kibrinin bedelini, canıyla ödemiştir...
Âdem bu bezm-i devr-i dil-ârâya bir gelür Bil kadr-i ömrünü kişi dünyaya bir gelür Sabri (Mehmed Şerif-Çelebi) İnsanoğlu, bu gönle lezzet veren meclise bir defa gelir. Ömrünün kıymetini bil (heva ve heves ile boş geçirme), zira kişi dünyaya bir defa gelir.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.