Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Yeni Çağın Sıradışı Bilgeleri

Fritjof Capra

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
''Psikedelik raporlarında en çok rastlayacağın metaforlardan birisi tabiatta suyun deveranına dair olanıdır. Evrensel bilinç okyanusun -sıvı, farklılaşmamış bir kütle-, yaratılışın ilk aşaması ile dalgaların oluşumunun bir benzeridir. Bir dalga tek bir varlık olarak görülebilir ve hatta dalganın okyanus, okyanusun da dalga olduğu aşikardır. Son tahlilde bağımsızlık diye bir şey söz konusu değildir.
En temel düzeyde kesinsizlik ilkesi, evrenin birliğinin ve karşılıklı ilişki içinde oluşunun ölçümüdür.
Reklam
''Peki buharlaşma hakkında ne diyorsun?'' ''O daha sonraki safha, suyun buharlaşmasını ve bulutun oluşumunu düşün. Aslında temeldeki birlik fiili bir dönüşümle gölgelenip örtülmüştür ve bulutun okyanus, okyanusun ise bulut olduğunu fark etmek için az buçuk fizik bilgisi yeterlidir. Hatta buluttaki su, hakikatte yağmur şeklinde okyanusla yeniden birleşir. Asli kaynakla bağlantının tamamen unutulmuş göründüğü nihai ayrılış genellikle, aslında okyanustan buharlaşmış olan bir kar tanesiyle temsil edilmiştir. İşte burada, görünüşte kaynaklar hiçbir benzerliği kalmamış son derece teşekkül etmiş, son derece bireysel, bağımsız bir varlıkla karşı karşıyasınız. Bu noktada asıl ihtiyaç duyacağımız şey, kar tanesinin okyanus, okyanusun da kar tanesi olduğunu bilmemizi sağlayacak su hakkında biraz karmaşık bilgidir. Ve okyanusla yeniden birleşebilmek için kar tanesinin yapısını ve bireyliğini teslim etmesi gerekir; o adeta kaynağına dönmek için benliğini öldürmelidir.''
Bohm’u hareket noktası, ‘bozulmamış bütünlük’(ezeli bütünlük) fikri olup, amacı da kozmik ilişkiler ağında mündemiç olduğuna inandığı düzeni, daha derin bir ‘tezahür etmemiş’ düzeyde açıklamaktır. Bu düzene ‘zımni’ veya ‘katlanmış’ (enfolded) adını vererek onu, her parçasının bir anlamda bütünü ihtiva ettiği bir hologram benzetmesiyle ifade eder. Şayet bir hologramın herhangi bir parçası aydınlatılırsa, her ne kadar bu hologramın bütününden daha az ayrıntı görecekse de, görüntünün tamamını yeniden kurmak mümkün olabilir. Bohm’a göre gerçek dünya aynı genel ilkelere ve bütünün, parçalarının her birinde mündemiç bulunduğu prensibine göre teşekkül etmiştir. Bohm hologramın, atom-altı düzeydeki zımni (implicate) düzen için bir model olarak fazlasıyla statik kaldığının farkındadır. O atom-altı gerçekliği temelde dinamik olan mahiyetini nitelemek için ‘holo-movement’ terimini icad etmiştir. Onun görüşüne göre holo-movement, maddi kainatın bütün suretlerinin (forms) kendisinden feyezan ettiği dinamik bir fenomendir. Yaklaşımının amacı, bu holo-movement’da mündemiç olan düzeni nesnelerin yapısıyla değil; daha ziyade hareketin yapısıyla ilgilenerek, böylece kainatın hem birliğini hem de dinamik tabiatını hesaba katarak incelemektedir.
‘’Kartezyen(beden ve zihin) ayırımı’’ diye yazıyordu Heisenberg, ‘’ Descartes’ı takip eden üç yüzyıl boyunca insan zihninin derinlerine sinmiştir ve gerçeklik problemine yönelik gerçekten farklı bir tutumu onun yerine geçirmemiz uzun zaman alacaktır.’’
''Yaratılışın bundan sonraki safhası, kayalarda parçalanan ve su zerrelerini havaya dağıtan bir dalga olacaktır ki, bunlar bir kez daha okyanus tarafından yutulmalarından kısa bir süre öncesine kadar bireysel varlıklarını muhafaza ediyorlardı. Dolayısıyla, bağımsız varoluşun geçici anlarını yaşarsınız. Bu mecazi(metaforik) düşüncede daha sonraki safha, sahildeki kayalıkları döven ve tekrar geri çekilen, fakat bu med-cezir suyundan küçük bir birikintiyi geride bırakan bir dalga olacaktır. Bir dahaki dalga gelip orada kalmış olan suyu geri alıncaya kadar uzun bir zaman geçebilir. Bu zaman zarfında med-cezirden kalan su birikintisi bağımsız bir varlıktır ve gerçekte kaynağına dönecek olan okyanusun bir uzantısıdır sadece.''
Reklam
Einstein uzay ve zamanın birbirinden bağımsız şeyler olmadığı kanısındaydı; onlar içten birbirine bağlıydılar ve dört-boyutlu bir sürekliliği, uzay-zaman sürekliliğini oluşturuyorlardı. Mekan ve zamanın birleştirilmesinin dolaysız bir sonucu kütle ve enerjinin eşdeğerliği ve bir adım daha atarsak, atom-altı parçacıkların dinamik modeller(patterns), yani nesneler değil, olaylar şeklinde anlaşılması gerektiğidir. Budizmde bu durum çok benzer bir şekilde dile getirilmiştir. Mahayana budistleri zaman ve mekanın birbirine geçiştiğinden söz ederler ki, bu, relativist zaman-mekanı anlatmak için mükemmel bir ifadedir; nihayet onlar zaman ve mekanın birbirine geçiştiğini (nüfuz etmekte olduğunu) fark ettiğimiz zaman nesnelerin şeyler veya cisimler şeklinde değil, olaylar şeklinde görüneceğini söylerler.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.