Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ve Bir Yeniçerinin Hatıratı

Yeniçeriler

Kemal Beydilli

Yeniçeriler Sözleri ve Alıntıları

Yeniçeriler sözleri ve alıntılarını, Yeniçeriler kitap alıntılarını, Yeniçeriler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Seferlerde, cülûslarda maaşlarına zâm, terakki ve bahşiş talepleri giderek âdet haline gelen davranışlara dönüşmüş, II. Selim’in tahta çıkışı esnasında Belgrad ve İstanbul’da cereyan eden 1566 hadiselerinde olduğu gibi, yeni padişahı ve devlet erkânını hiçe sayan davranışlar sergilenebilmiştir.
Moravya Markgrafı’na yazılan 1397 tarihli bir mektupta da buna benzer bir anlatım görmek mümkündür. Burada da, “10-12 yaşlarındaki oğlan çocukların askeryapılmak üzere alındığı” hususuna yer verilmekteydi.
Reklam
Sistem?
Sistemin ne anlama geldiğini Selanik metropoliti tarafından yazılan 1395 tarihli mektup ifşâ eder: Burada, toplanan çocuklardan bahsedilmekte, onların böylece dinlerini değiştirmek zorunda kalacakları, örf ve âdetlerini kaybedecekleri, dillerini unutacakları, köleliğe sevk edilecekleri, barbarlığın derekesine düşecekleri vs. dile getirilmekteydi.
Fâtih’in de Eflak’tan 500 çocuk istemesi, bu tür bir vergi talebine Osmanlıların yabancı olmadığını gösterir. Zamanın voyvodası tarafından reddedilen bu talebe daha sonraları olumlu cevap verilmiş olduğu belirtilmekte ve Eflak Prensi Neagoe Basarab’ın (ö. 1521) senede 600 çocuk vaat ederek Türk saldırılarından kurtulmuş olduğu ifade edilmektedir. Para vermeye gücü yetmeyenlerin vergilerini çocuk teslimatıyla yapmaları örneği yine Fatih döneminde Arnavutluk için de söz konusu olmuştur. Kafkaslardan çocuk vergisi istenmesi ise ciddiyetini çok daha geç zamanlara kadar korumuş olup nihayet 1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması’nın 23. maddesiyle bu tür taleplere bir son verilmiştir.
XVI. yüzyılda cereyan eden yoğun savaşlar sebebiyle sistemin öngörüldüğü gibi işlemediği ve ocağa intikallerin kısa bir eğitimden sonra hemen gerçekleşmesi gibi sâiklerle bazı yeniçerilerin Türkçe’ye yeterince vâkıf olamadıklarına dâir yapılan tesbitler mesnetsiz tartışmalara yol açmakla beraber gerçek payı taşırlar.
Osmanlıların, daha önceki özellikle Arap devletlerinde ve Memlükler’de görüldüğü üzere alışılmış yollardan köle-asker edinme yerine, devletin uyrukları olan Hıristiyan ahalinin çocuklarının devşirilmesi fikrine nasıl geldikleri meçhuldür. Hıristiyan ahalinin çocuklarının devşirilmesi aslında dinen de sakıncalı bir durum ortaya çıkarmaktaydı, zira Kur‘an hükmü cizye ile yetinilmesini emrediyordu. Osmanlıların meseleyi İslâm’ın zuhûrundan önce veya sonra Hıristiyan olanlar şeklinde Şâfî hukukuna dayandırılmış olarak çözdükleri varsayımı, çocukların köleyapılamayacağının İslâmî bir kaide olduğu veya Bosnalı Müslümanların devşirilmesinin gerekçesi olarak, bunların mühtedi olmalarının gösterilmesi, meseleye kesin bir açıklık getirmez; ancak ister azâd ister serbest olma densin, çıkma ile birlikte kölelikten kulluğa veya tarifi tartışmalı bir statüden, tanımlaması ve konumu çok daha belirli bir duruma geçildiği açıktır. Başlardan itibaren real politika takip eden Osmanlılar için bu önemli kurumun şekillenmesinde dini her şeye yön veren mutlak bir etken olarak gördüklerini ve her şeyi buna uyarlayarak yapılandırmaya çalıştıklarını ileri sürmek herhalde isabetli değildir.
Reklam
Devşirmenin ve Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşunun genelde, karşılaştırmalı ve ilmî bir kaynak analizi yapılmaksızın I. Murad devrinde gerçekleşmişolduğu varsayılmakla birlikte bunun Yıldırım Bayezid zamanında (1389-1402) olduğu, kendisi de iki kardeşiyle beraber (Fatih devrinde) devşirilip yeniçeri yapılan Ostravica’lı Konstantin tarafından belirtilir. Bu kayıt yukarıda 1385 tarihli olarak zikredilen yeniçeriler sebebiyle dayanaktan yoksun görünmekle beraber, devşirmenin Yıldırım zamanında ortaya çıktığına dâir ilgili literatürde ciddi kayıtlar yer almaktadır.
Eflak prensi Kazıklı Voyvoda’ya (III. Vlad) karşı sürdürülen mücadele esnasında (1476) Vlad’ın vahşice sürdürdüğü savaş nedeniyle ayrıca nasıl korktuğunu açıkça ifade eden yeniçeri Konstantin, özellikle Tuna’nın karşı kıyısında kalan padişahın (II. Mehmed), o ana kadar açılan top ateşi sebebiyle 250 yeniçerinin ölmüşolmasından da etkilenmiş olarak, öte yakada kalanların da ağır kayıplara uğrayabileceği endişesiyle ne kadar büyük bir sıkıntı içine düştüğünü dile getirmektedir. Zira yeniçeriler, ordu mevcudunun yüzde doksanını oluşturarak Osmanlı devletinin temel taşı ve belkemiğini teşkil eden maliyeti düşük timarlı sipahilere kıyasen eğitilmesi uzun zaman alan ve pahalıya mal olan askerlerdir. Bu durumları, ocağın devşirme sistemine dayandığı klasik dönemlerin sonuna kadar geçerliliğini korumuş olmalıdır.
Biraz ürkütücü bir gerçek esir vermek istemeyen bir ülke için.
Pencik oğlanı da denilen acemi oğlanı alınması uygulamasına ise, savaş ve akınlarda elde edilen esirlerden beşte birinin dinen devletin hissesi olduğu hükmünden hareketle başlandığı belirtilir ve akıl hocaları olarak da yine Çandarlı Kara Halil ile Molla Rüstem gösterilir.
5 Nisan 1805’de Selimiye Camii’nin ibadete açılışı münasebetiyle III. Selim’i Nizam-ı cedid askerinin selâmlayacağı söylentileri büyük bir hoşnutsuzluk oluşturmuş ve açılışın iptaline yol açmıştır. Ocağın imhasını takip eden ilk selâmlık resminde (16 Haziran 1826) ise, padişahı selamlamak vazifesi topçu ve humbaracı birliklerine havale edilmiştir. Yeniçeri ağası, ulûfe dağıtımı ve özellikle bunun bir elçinin huzura kabulüne denk düşen Galebe Divanı’nda Ocağın diğer üst komuta kadrosuyla (Katar Ağalarıyla) beraber devlet sarayındaki merasimin baş aktörleri arasında yer alırdı.
84 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.