Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eğitim Sistemine İlişkin Bir Teorinin İlkeleri

Yeniden Üretim

Pierre Bourdieu

Yeniden Üretim Sözleri ve Alıntıları

Yeniden Üretim sözleri ve alıntılarını, Yeniden Üretim kitap alıntılarını, Yeniden Üretim en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Eğitim sisteminin, kendi değerinin ve sınıflandırmalarının değerinin ikrarını dayatmak hususunda­ki başarısı, hiçbir zaman, herhangi bir rakip hiyerarşi ilkesiyle karşılık veremeyen sınıflar ve sınıf fraksiyonları üzerinde tatbik olduğundaki kadar başarılı değildir. Bu, tedrisi kurumun, orta sınıflardan ya da büyük burjuvazinin entelektüel kesimlerinden gelen öğrencileri, para ya da siyasal iktidar gibi diğer hiyerarşi­lerde yükselme özleminden, dolayısıyla da, tedrisi yargıları göreceleştirmek açısından daha iyi konumda olan iş dünyası ya da siyasal iktidar alanındaki büyük burjuvaziden gelen öğrencilerin aksine, diplomalarını ekonomik ve toplumsal kazanca tahvil etmekten uzaklaştırarak eğitimcilik mesleğine çekmesine imkân veren mekanizmalardan biridir.
Serpentin: - Düşüncemi size yönlendirdiğimde ve o, uygun ke­limeleri ve karşılık gelen fikirleri sizde bulduğu takdirde sizin zihninizde düşünür. Orada kelimeler hâlinde; sizin anladığınız kelimeler hâlinde biçimlenir; orada sizin kendi dilinizi, sıklıkla kullandığınız cümleleri kuşanır. Yanınızdaki kişiler, çok büyük ihtimalle, her biri kendi bireysel lügat ve hitabet farklılıklarıyla, size söylediklerimi anlıyorlardır. Barnstaple: - Mesela bazen (...), zihinlerimizin şüphe bile duy­ madığı fikirlere yükseldiğinizde hiçbir şey anlamamız bundan­dır.
Sayfa 106 - heretik yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Üniversite üst düzey görevlilerine has, herkesin liyakate, yani Okul derecesine göre muamele göreceği Jakoben toplumsal düzen ütopyası, hem kendilerinin değerini tam olarak tanıyan tek yer olan Kurum’un de­ğerlerinden başkasının tanınmaması yönündeki aristokratik id­dia hem de sivil ve siyasi hayatın bütün edimlerini Üniversitenin ahlaki majisteryumuna. (din adamlarının/âlimlerin yönetiminin ikâmesi) tâbi kılmak için gösterilen pedagokratik [pedago-aris- tokratik] iddiayla bir arada bulunur.
Pedagojik ilişkiyi bir iletişim ilişkisine indirgemek, pedago­jik kurumun, otoritesine borçlu olduğu özgül niteliklerini kav­ramaktan kendini men etmek manâsına gelir: Salt bir iletişim ilişkisi bünyesinde bir mesajı aktarma olgusu, neyin aktarmaya layık olduğuna; mesajın içerisinde aktarıldığı normlar bütünü­ne; mesajı aktarma hakkına ya da daha iyisi alımlanışını dayatma hakkına sahip olanlara; onu alımlamaya layık olanlara ve dola­yısıyla da alımlamak zorunda olanlara, aktarılan bilgiye meşru­iyetini ve dolayısıyla da anlamının bütününü tevdi eden dayatma ve zihne kazıma yöntemine ilişkin bir toplumsal tanımı (bu ilişki ne kadar kurumsallaşmışsa o kadar net ve kaideleştirilmiş bir tanımı) zımnen barındırır ve dayatır.
Her türlü seçkin görgü kuralının esasını teşkil eden seçkin mesafelilik, ölçülü rahatlık ve yapmacık doğallık;halk dilinin, kendini, münferit vakadan münferit vakaya, örnekten kıssaya gitme eğilimi yahut da büyük söylevlerin tumturağından ya da büyük duyguların azametinden müstehcenliğe, kabalığa ve açık-saçık şakalara kaçma eğiliminde açığa vuran dışavurumculuğunun ve kendini canlı bir şekilde ifade etme eğiliminin karsi kutbunda durur. Tüm bunlar, nesnel düzanlam ile öznel yananlam arasındaki, görülen şeylerle bu şeylerin, görüldükleri nokta nazara borçlu oldukları arasındaki ayrımın toplumsal şartları kendilerine tam olarak hiçbir zaman verilmemiş olan sınıfların ayırt edici özelliği olan deme ve olma biçimleridir.
Sayfa 156 - heretik yayınlarıKitabı okudu
Sınav, bilginin bürokratik vaftizinden, seküler bilginin kutsal bilgiye dönüşümünün resmi ikrarından başka bir şey değildir. Marx Hegel’irı Hukuk Felsefesinin Eleştirisi
Reklam
Ancak, eşzamanlı olarak dille bir ilişki edinilmeksizin bir dil edinilemez: Kültür alanında edinme tarzı, kendisini, söz konusu kazanımı belli bir kullanma şekli olarak, kazanılanda bâki kılar. Zira bizzat edinme biçimi, edinenle kazanım arasındaki nesnel ilişkilerin ifadesidir. Ayrıca, burjuva diliyle halk dili arasındaki en görünür farklılıkların ilkesini de dille ilişkide buluruz: Bur­juva dilinin soyutlamaya, formalizme, entelektüalizme ve edeb-i kelamlı itidale eğilimi diye sıkça adlandırılan şeyde, her şeyden evvel, dile karşı, yani muhataplara ve hatta sohbetin konusuna karşı toplumsal olarak teşekkül etmiş bir yatkınlığın ifadesi gö­rülmelidir. Her türlü seçkin görgü kuralının esasını teşkil eden seçkin mesafelilik, ölçülü rahatlık ve yapmacık doğallık; halk dilinin, kendini, münferit vakadan münferit vakaya, örnekten kıssaya gitme eğilimi yahut da büyük söylevlerin tumturağından ya da büyük duyguların azametinden müstehcenliğe, kabalığa ve açık-saçık şakalara kaçma eğiliminde açığa vuran dışavurumcu­luğunun ve kendini canlı bir şekilde ifade etme eğiliminin karşı kutbunda durur. Tüm bunlar, nesnel düzanlam ile öznel yananlam arasındaki, görülen şeylerle bu şeylerin, görüldükleri nokta-i nazara borçlu oldukları arasındaki ayrımın toplumsal şartları kendilerine tam olarak hiçbir zaman verilmemiş olan sınıfların ayırt edici özelliği olan deme ve olma biçimleridir.
Sonuç olarak halk sınıflarına mensup çocuklar, ortaöğretime gi­rişin bedelini, görünüşte bir türdeşliğe dair yanlış iddialarla on­ları kendilerine çekip güdük bir tedrisi yazgının içine sıkıştıran kurumlara ve eğitim kariyerlerine sürgünle öderler. Dolayısıy­la, sınıflara göre tedrisi fırsatlarla farklı bölüm ve okul tipleriyle bağlantılı başarı olasılıklarının bileşimi olan farklılaşmış eleme mekanizması, bir toplumsal eşitsizliği salt tedrisi bir eşitsizliğe, yani en yüksek tedrisi seviyelere giriş olasılıklarındaki eşitsizliğin üstünü örten ve tedrisi olarak kutsayan bir “seviye” ya da başarı eşitsizliğine dönüştürür.
Eğitim sisteminin mutlak özerkliği yanılsaması, diğer sembolik ürün satıcılarının tersine (örneğin serbest meslekler"), akademik kurum veya devlet tarafından maaşının ödenmesiyle birlikte hocanın ücretinin artık ne müşteri tarafından ne de müşteriye sağlanan hizmete referansla ödenmesi ve böylelikle de hocanın, vazifesinin nesnel gerçekliğini yanlış tanıma noktasında en uygun koşullarda bulunması ölçüsünde, öğretim kadrosunun tümüyle memurlaştırılmasıyla beraber, hiç olmadığı kadar güçlü bir hal alır (örneğin “menfaatsizlik” ideolojisi).
Sayfa 99 - heretik yayınlarıKitabı okudu
Weberin dediği üzere, “ücretleri devlet tarafından ödenen küçük peygamberler” gibi davranmaya meyilli hocalarda, yani bu pratiğin nesnel koşullarını mesleki pratiklerinde yanlış tanımaya, söylemlerinde ise inkâr etmeye eğilimli olmalarından ötürü bir sembolik şiddet iktidarı tesis etmeyi hedefleyen öğretmenler sınıf ilişkilerini yeniden üreten gizli kahramanlardır.
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.