Tenkit gücüm, görünmez bir profesör gibi, içinden akseden hitabıyla homurdanmaya başlıyor, ‘’Hey budala! Aşık Kerem devrinde miyiz?’’ diyordu.
Evet, Aşık Kerem devrinde yaşamıyorduk. Fakat ruhlarıyla o devri yaşayanlar yok muydu? Halbuki bedbin “deha”nın “Evlenmek aşkın mezarıdır! Aşk bir rüyadır, uyuduğumuz kadar severiz, filan...” gibi meselelerini hayatlarıyla yalana çıkaran vücutlar yok muydu?