Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Deliliğin Resimli Sivil Tarihi

Yuvasız Kuşlar Gibi

Cemal Dindar

Yuvasız Kuşlar Gibi Sözleri ve Alıntıları

Yuvasız Kuşlar Gibi sözleri ve alıntılarını, Yuvasız Kuşlar Gibi kitap alıntılarını, Yuvasız Kuşlar Gibi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Seçilmişin erk/sel haklılığı..
"... Öyle ya verilen oylarla çoğunluğun adam harcama yetkisi evden birine teslim edilmektedir, o evde... yetki /otorite devri sorunu, bunun mekanizmaları...faşizmin vaat edilmiş topraklarına hoş geldiniz sayın seyirciler."
Sayfa 208
Solculuğumuz sorgulanamaz..
F... Urfa'da öğretmen. Tanısı: mani. Otomobiliyle Bozova'dan Adıyaman'a gidiyor. Birden aklına şu soru takılıyor: " Ben solcuyum, sağ şerite işim ne?" Geçiyor o şeride. Karşıdan kamyon hızla yaklaşıyor. Devam etse, kamyonla çarpışacak. Sağa geçse döneklik olacak. Direksiyonu daha da sola kırıyor ve Bozova'nın tarlalarından birine uçuyor.
Sayfa 51
Reklam
Doğaya dönüş miti, ormanın derinliklerine, öteye, karanlığın ve seslerin artık tehdit oluşturmaktan çıkacak denli koyulaştığı yere, güvenin; yılanların akreplerin insanın koynunda dolaştığı anda bir fıskiye gibi göğe yükseldiği iklime, korkunun korkarak yenildiği saflığa... her şeyin, herkesin, insanla insanın, yılanla akrebin, doğayla insan bedeninin barışa erdiği yere... işte hepsi kayıp cennet... ütopya... ve nihayet her duaya dönüş metinde olduğu gibi... ana rahmine dönme arzusu... doğmuş olmaya behbat bir ilenme, bir hayat lanetlenmesi de denilebilir, dünyanın doyurucu gövdesine yerleşme arzusu, bir hayat özlemi de... bütün cennet tasavvurlarından önce bir araf tüneli boşuna mı ? Hepimizin sığınacak bir liman, bir kovuk bir mağara aradığı bu hayatta o kovuktan yılanların akreplerini çıkartılmasına bir ömrü adamak... yine de hayat işte; o buruk tat; nice rüzgarlardan geçtikten sonra bir tünele girdiğinde kulaklarında duyduğun uğultu,her şey yapay bir derinliğe sahip...."
Sayfa 153
Acı var mı acı??
Derler ki, düşman Urfa'ya yaklaşmış. Bir haber duyulmuş: "Düşman kuvvetleri ekinleri yaktı..." Urfalılar umursamamış... Başka bir haber yayılmış: " Düşman hayvanları telef etti.." Urfalılarda yine ses yok. Düşmanın top sesleri şehrin meydanında duyulur olmuş. Urfalılar yine her şey yolundaymış gibi, işinde gücünde.. Haberin büyüğü gecikmemiş, gelmiş: "Düşman isot tarlalarına girdi..." İşte o vakit, Urfa'da genç yaşlı, kadın erkek, çoluk çocuk, saflara geçmiş düşmana yürümüş. Bu öyküde elbette bir mübalağa sanatı vardır. Urfa'nın isotta tutkunluğu... bir besine bu denli aşkla tutkunluğa yeryüzünde az rastlanır. Bu nedenle Urfa, her ne kadar çiğ köfte ile anılsa da, çiğ değil, acı köfte der; o köftenin isotla piştiğine de inanır.
Sayfa 68
Bir dadşın düşü...
Bir hasta yakını ile bir akıl hastasının sohbeti: "Nerelisin?" "Erzurumlu." "Öyle mi?... Çalışıyor musun?" "Evet!.." 'Evet' yanıtını alan 'isguç sahibi vatandaş ' yanındakilere dönüp : "Çalışıyormuş" der ve hep birlikte gülerler... Sonra hastaya tekrar dönüp sorar: "Nerede çalışıyorsun?" Hastanın yanıtı....ah bu duzenbozuculuk işte: "Bir dadaşın düşünde..." olur.
Sayfa 164
"... Savcılık otopsilerinden bilirim, kurşun namerttir; girer bir yerden çıkmadan önce dolaşır insanın içinde.
Sayfa 64
Reklam
Bilimsellik, insan acısının önüne geçmiştir..
Benim asistanlığım döneminde DSM-IV psikiyatri pratiğinde kullanım sıklığı, Dünya Sağlık Örgütünün tanı sistemi ICD-10'u geçmişti. Hemen tüm dünyada da benzer bir süreç yaşandı. Fabrega 1996 yılında bu yayılmayı şöyle özetledi: "DSM-IV gibi bir belge Amerikan etkisindeki toplumlarda psikiyatrik uygulamaların kuramsal temelini sembolize eder... DSM- IV psikiyatrik hizmetlerin bedelinin karşılanması için bir dayanak oluşturur, psikiyatri alanına uygun araştırmalar için bir rehber görevi görür ve mahkemelerde uzman tanıklarının geçerliliğini sağlar. Günümüz Amerikan psikiyatrisinin söyleminde nereye bakılırsa bakılsın DSM- IV'ün meslek, bilimsel kurumsallık ve devletin verdiği otoriteye dayanan damgası göze çarpar.
Sayfa 109
Anadolu'da birçok yerde söylenir: "Kadından evliya olmaz." Bilinçdışı ve efsanenin zaman boyutundan yoksunluğu ile kadının kutsallık alanından kovulmuşluğu... Malinowski'nin çalışmalarından sonra biliyoruz; kadının psikoseksüel gelişimini penis kıskançlığı kavramıyla ve erkek merkezli açıklayan modern ruh bilimin önermeleri en çok anaerkil topluluklarda kırılganlaşıyor.
Sayfa 90
Her akıl hastası, köyümden bilirim, aynı zamanda bir şamandır. Görülmeyeni görür, bilinmeyeni bilir rastlantı olmasa gerek; coşkunun asla sokakta ulaşamadığı şiddet özellikle maniklerin şarkılarından doruğuna ulaşır, bunlar, neşenin ya da insanın gençliğinin, o gençliğin inadının kapatıldığı, hayatın duvarlarına çarptıkça acıya yol alan klinik tablolarındır da..
Sayfa 51
İnsanlar yoksul oldukları için hastalanmazlar, hasta oldukları için yoksullaşırlar.
Sayfa 48
Reklam
Askere gidip de akıl hastalığı iyileşen var mıdır?.. Bilmiyorum... 22-27 Ekim 2002 tarihleri arasında Marmaris'te 38. Ulusal Psikiyatri Kongresi düzenlendi. Servet Ebrinç'in sunumundan aktarıyorum: "Askerlik görevini ilk başlayanlarda ilk haftalar ve aylar içinde uyku bozuklukları, sıkıntı, umutsuzluk, çaresizlik, somatik yakınmalar ve duygusallıkta artış sık görülür. Uyum güçlüğü ve bozukluğu olarak nitelendirilebilecek olan bu yakınma ve bulgularla revire ve psikiyatri polikliniklerine gönderilen acemi eller sıklıkla "durumsal anksiyete, reaktif depresyon konversiyon ve somatizasyon" tanıları alırlar. Bazen de 'paranoid ve psikotik tepkiler' gibi daha ağır tablolar ortaya çıkabilir, 'bedenine zarar verme, dissosyatif kaçma( psikojenik füj), öz kıyım düşünceye ve davranışları' gözlenebilir.
Sayfa 174
Bir seyirlik ömür...
İçimde insana dair, Ali Veli, Ayşe Fatma değil, hani tür olarak insana dair inanılmaz bir güvenle 'yaşadığıma fevkalade memnunum'...
Sayfa 214
Hastalık tariflerini ideolojilerle biçimlendirmek mümkün, ya ölümü? İnsanların yaşamının hiçliğine hükmedebilirler, hatta çoğunluğu, birinin ölümünün gerçekliğine inandırabilirler, ama ölümün yoksullukla ilişkisini yok saymaya hiçbir zaman hiç kimsenin gücü yetmeyecek. Çünkü yalnız yoksul bireyler değil, yoksul haklar bile daha sık ölüyorlar. Yoksullar daha çok oldukları için değil, yoksul oldukları için daha sık ölürler.
Sayfa 49
Aç ve açıkta olmak... binlerce yıl, herhalde, insanın göç yollarına yüreklerini yatırmalarının ana kaynağı bu deyimde gizli. Ya da aşikar. İnsanoğlunun serüveninde açlıkla göçün, mekanla yolun eytişimsel birliği ruhbilimde, üzerinde az durulmuş..
Sayfa 45
Düşünme ediminde uyusturmayıp şaşkınlığı besleyen mistisizm iyidir.
Sayfa 20
30 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.