Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Deliliğin Resimli Sivil Tarihi

Yuvasız Kuşlar Gibi

Cemal Dindar

En Beğenilen Yuvasız Kuşlar Gibi Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Yuvasız Kuşlar Gibi sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Yuvasız Kuşlar Gibi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gece, geçmişi dirilten vakittir. Bütün efsanelerin masalların insana "tesir" ettiği büyülü zaman. Ateşin başında nenelerimizin anlattığı masallar..
Sayfa 119
"Hiçbir şey dindirmez iç sıkıntımı, Memleketimin tütünü ve türküleri gibi..."
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Dünyaya nasıl bakarsanız, dünya size öyle görünür.
Sayfa 127
Travma, öyle görünüyor ki psikiyatrinin mevcut yapısının aşılacağı alan olacaktır. Psikiyatri Bu durumun farkındadır. Birkaç açıklama modeli ile de bu açmazdan kurtulmaya çalışmaktadır. Bunlardan biri; etiyoloji, yani hastalıkların nedenleri ile ortaya çıkarıcı tetikleyici olaylar arasında bir ayrım yapmak. Bu ayrım gerçekliği anlamaktan çok, mevcut psikiyatri paradigmasına uygunluğu ile işe yaramaktadır. Deyim yerindeyse bir dikotomi yaratarak gerilimi azaltmaktadır; biyolojik etkenler etiyolojik "ajanlar" olarak bilincin önemle sınıflandırılırken, toplumsal etkenler tetikleyici olarak ikinci önemle kataloglanmaktadır. Böylece, zaten ideolojik yükü bir hayli fazla olan psikiyatrinin mevcut sistemle çatışmaları en aza, uyumluluğu optimuma yükseltilmektedir. İkincisi; bozukluklar arasında geçişkinliklerden söz edilmektedir.
Sayfa 160
Bir toplumun onaylamadığı, buna rağmen eyleme geçmeyi arzulayan, özneleşmiş bilince karşı acımasızlığı ile, yine kendinden kopmuş, ama akıl hastalığı ile damgalanmış, yani etkisizleşmiş ya da eyleme dönük olmayı zaten arzulamayan bilince hoşgörüsü aynı tutumun iki yanıdır.
Sayfa 78
Reklam
Jung'dan beri biliyoruz; Üç evre birbirine yakındır; çocukluğun evreni, ilkelin evreni, deliliğin evreni. Belki bir de sanatçının, özellikle şairin evreni. Klasik mantığın yöntemini aşmak şartıyla. Yani, çocuk eşittir ilkel, şair eşittir deli değildir... olabilir, o başka. Bu evrenlerin ana ortak özellikleri nelerdir: birincisi canlıcılık.
Sayfa 82
Ne diyordu, Nazım: Bugün pazar Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar...
Sayfa 60
Geçmişten günümüze muska...
Muskaların kökenini Sümer'de bulmamız şaşırtıcı değildir. Hastalıklara, onların nedenlerine yönelik koruyuculuklarını çokça aşan işlevleri vardı bu eşyaların. Her birinin sihirli olduğuna, taşıyana mana, tanrısal güç verdiklerine inanılırdı. Başlangıçta ikili işlevleri vardı: Öncelikle mühürdü; nesnelerin üzerindeki bir balçık parçasına sihirli işaretler taşıyan taşlar basılır, böylece nesneye tabu konulurdu; mührün sahibi, ki bu sıklıkla tapınaktaki ambarlarının başındaki rahiplerdi, gücünün bir bölümünün nesneye aktarır, bir anlamda ürünün mülkiyet hakkı da belirlemiş olurdu. Aynı işlev, kölecilikten geçip bugüne kadar rahiplerden şıhlara uzana rol ağacağıyla aktarıldı. Şıhlar da, eninde sonunda temsilcisi oldukları güçler adına yazdıkları muskalar ile kişiyi koruma altına almakta, gücünü aktarmaktadır.
Sayfa 196
o kadar doğru ki...
Hemşirelik okulunda öğretmen bir arkadaş yakınıyor: " Urfa'da iki şey çok zor; kadın olmak, bir de vejeteryan!"
Reklam
Hemşirelik okulunda öğretmen bir arkadaş yakınıyor: " Urfa'da iki şey çok zor; kadın olmak, bir de vejeteryan!"
Sayfa 219
Seçilmişin erk/sel haklılığı..
"... Öyle ya verilen oylarla çoğunluğun adam harcama yetkisi evden birine teslim edilmektedir, o evde... yetki /otorite devri sorunu, bunun mekanizmaları...faşizmin vaat edilmiş topraklarına hoş geldiniz sayın seyirciler."
Sayfa 208
Solculuğumuz sorgulanamaz..
F... Urfa'da öğretmen. Tanısı: mani. Otomobiliyle Bozova'dan Adıyaman'a gidiyor. Birden aklına şu soru takılıyor: " Ben solcuyum, sağ şerite işim ne?" Geçiyor o şeride. Karşıdan kamyon hızla yaklaşıyor. Devam etse, kamyonla çarpışacak. Sağa geçse döneklik olacak. Direksiyonu daha da sola kırıyor ve Bozova'nın tarlalarından birine uçuyor.
Sayfa 51
Doğaya dönüş miti, ormanın derinliklerine, öteye, karanlığın ve seslerin artık tehdit oluşturmaktan çıkacak denli koyulaştığı yere, güvenin; yılanların akreplerin insanın koynunda dolaştığı anda bir fıskiye gibi göğe yükseldiği iklime, korkunun korkarak yenildiği saflığa... her şeyin, herkesin, insanla insanın, yılanla akrebin, doğayla insan bedeninin barışa erdiği yere... işte hepsi kayıp cennet... ütopya... ve nihayet her duaya dönüş metinde olduğu gibi... ana rahmine dönme arzusu... doğmuş olmaya behbat bir ilenme, bir hayat lanetlenmesi de denilebilir, dünyanın doyurucu gövdesine yerleşme arzusu, bir hayat özlemi de... bütün cennet tasavvurlarından önce bir araf tüneli boşuna mı ? Hepimizin sığınacak bir liman, bir kovuk bir mağara aradığı bu hayatta o kovuktan yılanların akreplerini çıkartılmasına bir ömrü adamak... yine de hayat işte; o buruk tat; nice rüzgarlardan geçtikten sonra bir tünele girdiğinde kulaklarında duyduğun uğultu,her şey yapay bir derinliğe sahip...."
Sayfa 153
Yurtsuz Yuvasız kuşlar gibi... "...gitmelerin, yeni mekanlar edinmeye yol almaların vaktidir."
Sayfa 222
30 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.