Dudaklarım çatlamış, ağzımda acı bir tat ve sanki içimde bir yangın var da onu söndürmek istercesine susamıştım. Uzun zamandır çok derin bir uykuda gibiydim. Ama artık uyanma vakti gelmişti sanki! Gözlerimi açtığımda kocaman bir elma kurdunun belini bükerek ilerlediğini gördüm. Kurdun baş kısmı sabit beklerken, arka tarafı ortada kalan bölümün yukarıya doğru boğumlanmasını sağlıyor sonrada belirli bir hızla o boğumun yardımıyla ön tarafa doğru gitmesine yardımcı oluyordu. Elma kurdunun hemen arkasından, işe geç kalmışçasına elinde sefer tasıyla acele ve telaşlı bir şekilde koşuşturan ve bir memur edasıyla ilerleyen, sırtında kendisinin iki katı büyüklüğündeki kırıntıyı taşıyan bir karınca. Gözlerimi biraz aşağıya doğru kaydırdığımda ise, kaldırım taşlarının kıvrımları ve üzerindeki tozları gördüm. Uyandığım yer bir bahçe duvarının kenarıydı. Manzaram ise duvarın zemine dokunan yeriydi. Neden bu manzarayı izliyorum? Buraya ne zaman geldim? Neden ve nereden geldim? Burada olmamın bir amacı var mıydı? Sorular sorular… Hiç hatırlamadığım gibi çaresizce kalakalmıştım oracıkta. Zihnim tuz gölünün üzeri gibi bembeyaz, parlak ve alabildiğine bomboştu....
....
...
..