Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Harp ve Darp Ülkesinde Bir Selvi

Zayi

Sibel Oral

Zayi Gönderileri

Zayi kitaplarını, Zayi sözleri ve alıntılarını, Zayi yazarlarını, Zayi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Adalet annem, "Toprak bu dünyada temiz kalan tek şeydir Selvi," demişti bir bahar sabahı. Onu toprağa verdiğimiz bir gün hiç olmadı. Bense bir ağaç gibi büyüdüm...
Herkesin bedeni donmuş sadece gözleri şaşkınca bakıyordu birbirine. Devam etti Lerna Hanım: "Allah dediğin öyle herkese rahatlık vermez. Kendine bak mesela. Sana veriyor mu? Eee ama tabii senin zaten vicdanın olmadığından veriyordur sana rahatlık. Vicdanın olsa Allah da rahatlık vermezdi."
Reklam
Yaşamak güzeldi. Ama insan çirkinleşiyor, çirkefleşiyordu.
Dünyaya alışamamışlardı işte. Boğazlarında birer sus kuşu ile oturuyorlardı evlerinin pencere önlerinde.
Anlatmak güzeldi. Yalan ve istediğin gibi bazen. Ya da anlatmamak mesela... Rüstem gibi anlatmamak... Susmak öyle. Yüzleşememek hayal kırıklığıyla. Rızvan Efendi gibi gömmek vicdanını. Ayhan gibi kendi kendine güzelce delirmek... Emine gibi kenara çekilip korkuyla izlemek dünyayı... Kuruyana kadar anlatmamak ya da anlatmaya anlatmaya kurumak.
Önce aklını almışlardı annemin. Alıp mahkeme dosyasının sayfaları arasına koydular, kurusun diye. Oysa Adalet annem çiçekleri koparıp kitapların sayfaları arasında kurutulunca orada o sayfada ölümün başladığını söylerdi. Ama almışlardı annemin aklını. Aklını aldıkları için bedeninin bir işe yaramayacağını düşünmüş olacak ki annem ölüverdi sonra.
Reklam
Yaşadığımız hayatta bir anlam aramamayı Adalet annem öğretmişti bana. Arayıp "İşte bu," diyeceğimiz bir anlam yoktu. Anlam kendimizdik ve illa yükleyeceksek de kendimizden bir şeyler yükleyecektik. Yaşanmışlığımızın verdiği bilgiden, hevesten, erdemlerimizden.En basiti her sabah aynı kediyi gördüğünde şaşırmak mesela... Bu bile bir anlamdı ve yaşamak çok basitti insan hırslarımız olmasaydı eğer.
Korktuğun zaman; "korkuyorum" diyememek... Korktuğun zaman; "korkuyorum" dememek... Konuşa...mamak Konuş...mamak Korktuğu zaman, ya konuşmazsa insan? Ya korktuğu için konuşmuyorsa insan?
Oyalı yastıklarda uykulara dalmayı unutmuş us'lu ve ağrılı başlar uyanamazken uykusuzluklarından, her gece kentte kahkaha ve ağlama seslerinin dişlilerinin birbirine geçtiği an, yazılıyor fanilerin amel defteri yeniden, yeniden...
Bin yıllık tarihini, tarihine karışan bin yıllık acılarını unutup, adına "hayat" dedikleri günahları dişliyorlar bir elmanın muazzam tadına varır gibi. Muhtaç başlara uzanmayı unutmuş omuzların, birbirine çarpıp kaçtığı lacivert bir koridor sanki artık zaman dedikleri. Sav savaş; savaş, aş olmuş. Din, millet, kök ayrımı gerekmiyor artık bu lacivert koridorda çarpışmak için.
Reklam
Tarihleri birbirlerine kaldırdıkları elleriyle, yumruklarıyla, silahlarıyla yazıyorlardı... İnsanların eksik yanlarıyla küçülüyordu dünya ve biz zavallı faniler paylaşamıyorduk onu...
... İyi insan, derdi. Zaten Adalet anneme göre herkes iyi ama eksikti.
Lerna teyze dışarıda olan bitene dair, "Sizin sağcılarla solcular çarpışıyor yine..." demişti bir keresinde. "Sağcı ne demek Adalet annem?" "..." "Solcu ne demek?" "..." Biliyordum, ellerimden biliyordum. Sağ elim dedem, sol elim babam. Sağ ayağım babaannem, sol ayağım annem. "Sağ ve sol elimin avuç içleri birbiriyle hızla ve sürekli çarpışınca ne olur Adalet annem?" "Alkış." Yukarıdakiler, yani bu savaşı çıkaranlar alkışlıyorlardı; zevkle, şehvetle, ağızlarından tükürükler saça saça, , daha hızlı daha hızlı... Yetmiyordu alkışlamaları. O kadar hızlı alkışlıyorlardı ki kan akıyordu birbiriyle çarpışan ellerinden. Sonra o kanlı sokaklarda ayaklarıyla da rap rap, rap rap yürüyorlardı.
Evimizse sadece bizimdi. Bizim sarayımız, bizim toprağımız, bizim ülkemiz... Evimizin ve sokağımızın dışında kalan her yer bir savaş alanı gibiydi...i
... dedemin "en kötüsü" dediği savaşlardan biriydi. Yani; iç. Yani; içerde. Kendi içlerinde. İç savaş olduğu için dışarı, sokağa çıkmak yasaktı. Sadece köpeklere izin verdiler.
284 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.