kül tablasın izmarit dolu
çevren werzalit kapı naylon
kimi kıyıda kalmayı seçer
kimi kıyı olmayı
akrep de kurbağa da senin içinde
iliş kelimelerin sen kalan yerlerine
maddenin ruh halini yağmalıyorken devran
suyu da yıkayıp yıkayıp kullanıyorlar bak
görenler görmeyenlere mezartaşı olsunlar
evraklarına evlatlarından daha çok sarılıp
üşüyor bu halk
Herkes onu pek romantik pek duyarlı sanırdı
bir kere şahit oldum
içti içti yellenerek cenaze marşını çaldı
Dostundan çok düşmanı vardı herkesle kavga ederdi
sevgisi hasta çorbası dibi
saygısı gergin tambura teli
baktı mı istanbul lehçesiyle öperdi
Aşktan ve şiirden gayrı hiç bir izme militan olmadı
gençsiniz bilmezsiniz çocuklar
eskiden bu avluya yürürken yola meyva akardı
yirmiden fazla sahte isim kullanırdı
en son yakalandığında kim bilir kimdi
İki iyi bildiği kuş vardı biri karga biri keklikti
sarhoşluğu değişikti
çakırkeyiften çok ,hal oksitlenmesiydi
Acılar ülkesinden olana isim falan sormazdı
çocukken bile çok tedbirli davranırdı
dağ çiçekleri ve kekik toplardık
Ölümünden iki gün önceydi
Buluşacak ve mühim şeyler görüşecektik
Sabaha doğru mu yoksa akşam üstü mü ölmeli
Bir süre işte bunu konuştuk
Gam ve tasa edindi kendine kalktı gitti öğle üzeri
Yankı vadisinden daha çok vücuduyla bağırdı
Kalktı hayata astı kendini
Bugün biraz daha
yolları var vulgar
teflon üzüntüleri dar
vâha biraz bugün
pörsük secere müşkül
haris kronoloji tüf
bugün biraz daha
vatan haini 1 mayıs
yaşamak antimıknatıs siliği
ve hallerimizde bir bebek çaresizliği
bugün biraz daha uzakta sevgilin
uzaktan daha oha uzakta
heyecanlısın
yarın kavuşacaksın düne
için içini yiyor
bari imanın bozulmasa