Tüm derinliği ve enginliğiyle insan bilinci, genişlemiş beyinlerimiz ve kültürümüzün entelektüel potansiyelleri vasıtasıyla sınırsızca gelişmiş olsa da bizler zihinlerimizin içindeki anlamın temelini teşkil eden en eski biyolojik değerlerin mirasçılarıyız.
...insan ilk başta sevdiği insanlara benzeyen insanları sevmeyi daha kolay öğrenir. Fare yavruları bile, annelerinin kokularına benzer olan kokuları tercih etmişlerdir.
Araştırmalara göre, eğer bir anne depresyondaysa ve bebeğine gerekli ilgiyi gösteremiyorsa, bebeğin sadece davranışlarında değil olduğu beyninin düzeninde de anormallikler görülür.
En erken sosyal bağlarımız, kuvvetli ve güvenli olduğunda, psikolojik sağlığımızı, hayat boyu beslerler (Bowlby, 1980). Anne veya annelik veren kişiyle, güvenli ve sıcak bir ilişki, mutlu bir hayat için en temel anahtardır.
"Korkmanız gereken tek şey korkunun kendisidir, gerilemeleri ilerlemeye dönüştürmek için ihtiyaç duyulan çabaları paralize eden isimsiz, nedensiz, haksız dehşetttir."
Aynı şekilde kişinin sevdiğinden tekrar bir araya gelmenin mutluluğunu yaşayana kadar bir süreliğine ayrı kalmasının özel bir cazibesinin olması gibi. Cinselliği beklemek sıklıkla cinselliği yaşamanın verdiği heyecandan daha fazla uyarılma yaratır.
Beyinlerimizin en eski afektif kovuklarının derinliklerine indiğimizde evrimsel olarak hepimizin aynı soydan geldiğini anlıyoruz. Zaten bu durum beden yapılarımızdan ve biyokimyamızdan uzun süredir açıkça belliydi.
Biz memeliler ve kuşlar başka temel duygusal sistemleri de paylaşıyoruz, hatta öyle görünüyor ki bu sistemlerden bazıları, soğukkanlı sürüngenlerde de bulunuyor, ama bunlar hakkındaki bilgimiz henüz yetersizdir.