Bir şeyi düşünmemenin en iyi yolu, başka bir şeyi düşünmektir. Öyle salak salak, “Düşünmeyeceğim” dedin miydi, neyi düşünmeyeceğini düşünmüş olursun ki, bu da zaten sırf o düşünmeyeceğin şeyi düşünüyorsun anlamına gelir.
Yapılacak çok iş vardı daha.
Davut’un dizlerine kapanıp aşkını itiraf etmek hariç. Dur bakalım. Belki o da olur. Yaz var, kış var, yapılacak çok iş var!
İnkârın güzel tarafı budur. Bir insanın gözünün içine baka baka yaptığın şeyi, gene onun gözünün içine baka baka inkâr edersen, hakikaten yapmamışsın da o seni çok yanlış anlamışmış gibi bir halüsinasyon yaratabilirsin. İşte yaratmıştı.
“Dostlarına da tembihle... iyi insanlar oldukları belli, onu çok kınamasınlar, iyi mi? Vicdan azabı çekmedi sanıp da üstüne varmasınlar fazla. Sen yanlışsın; insan, sadece kötülüğü yaptığı anda kötüdür, hep değil.
İnsandır yapar, bağırır bağırır “Bağırmadım ki!” der. Çiğdem de öyle dedi: “Bağırdığım falan yok anne. Kibarca ‘sus’ dedim. Ne var bunda bu kadar alınacak?
“İnsan aynı rüyayı üç gece üst üste, aynı detaylarla mesane iltihabı yüzünden görmez Sevim Hanım. Ben var ya ben... bana bunu izah edecek tıbbın alnını karışlarım ben... Altıma işediğim için görmüyorum bu rüyayı ben, anlamıyor musun sen? Bu rüyayı gördüğüm için altıma işiyorum... Sanki... sanki bu rüya...”