Michelangelo’nun David ’inin tava olduğunu söylesem “Evet, evet” diyecek. Böyle insanlar da var. Metroda yanlarında durmuşumdur veya yolda yanlarından geçmişimdir; kuşkusuz konuşmalarına kulak misafiri olduğum da oldu; varlıklarından haberim vardı. Ama gerçek olduklarına asla inanamadım. Bu denli körlük. Asla olası değil gibi.
... sözcükler eskimiş, şimdiye dek o kadar çok insan ve daha birçok şey için kullanıldılar ki. “Gülümsedi” diye yazıyorum. Ne anlama geliyor bu? Yarım ay biçiminde gülümseyen bir şalgamı betimleyen bir çocuk yuvası resminden daha fazla bir anlamı yok. Ama, gülümsemesini çizince...
Cahillikten ne kadar nefret ediyorum! Caliban’ın cahilliğinden, kendi cahilliğimden, dünyanın cahilliğinden! Ah, öğrenmeyi ne kadar, ne kadar, ne kadar istiyorum. Ağlayabilirim, öylesine çok öğrenme arzusu duyuyorum ki.
Öğretmenler bize o kadar çok eski fikirler, eski görüşler, eski yöntemler yüklüyorlar ki. Minicik filizlerin üzerine kat kat eski toprak atmak gibi; altından taze, yeşil bitkilerin böylesine az çıkmasına şaşmamak gerek.