Oldukça olası
Michelangelo’nun David ’inin tava olduğunu söylesem “Evet, evet” diyecek. Böyle insanlar da var. Metroda yanlarında durmuşumdur veya yolda yanlarından geçmişimdir; kuşkusuz konuşmalarına kulak misafiri olduğum da oldu; varlıklarından haberim vardı. Ama gerçek olduklarına asla inanamadım. Bu denli körlük. Asla olası değil gibi.
Sayfa 141Kitabı okudu
... sözcükler eskimiş, şimdiye dek o kadar çok insan ve daha birçok şey için kullanıldılar ki. “Gülümsedi” diye yazıyorum. Ne anlama geliyor bu? Yarım ay biçiminde gülümseyen bir şalgamı betimleyen bir çocuk yuvası resminden daha fazla bir anlamı yok. Ama, gülümsemesini çizince...
Sayfa 143Kitabı okudu
Reklam
Cahillikten ne kadar nefret ediyorum! Caliban’ın cahilliğinden, kendi cahilliğimden, dünyanın cahilliğinden! Ah, öğrenmeyi ne kadar, ne kadar, ne kadar istiyorum. Ağlayabilirim, öylesine çok öğrenme arzusu duyuyorum ki.
Sayfa 144Kitabı okudu
... asla hissettiğimin hissetmem gerektiği olduğunu hissedemiyorum. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz, değil mi?
Sayfa 146Kitabı okudu
Öğretmenler bize o kadar çok eski fikirler, eski görüşler, eski yöntemler yüklüyorlar ki. Minicik filizlerin üzerine kat kat eski toprak atmak gibi; altından taze, yeşil bitkilerin böylesine az çıkmasına şaşmamak gerek.
Sayfa 154Kitabı okudu
Ne söylediğime veya kendimi nasıl hissettiğime -duygularım onun için anlamdan yoksun- zerre kadar ilgi duymuyor, elindeyim ya, bu ona yetiyor.
Sayfa 155Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.