“Granada’da hepimiz bir gemide gibiyiz.
Birlikte yüzdük, birlikte batacağız.
Yarın, göç yolunda, hep birlikte…”
(s. 61)
Granada’ya Son Bakış:
“Boabdil ülkesinden giderken bir daha dönmek umudu yoktu. Rumiler giderken istediği her şeyi götürmesine izin vermişlerdi. Boabdil varsıl fakat mutsuz, unutuluşa doğru yol alıyordu. Granada'yı görebileceği en son sırta ulaşınca, uzun bir süre hareketsiz kalarak, üzgün bir yüzle, ruhsal bir uyuşukluk içinde kente bakmış.
Kastilyalılar bu sırtlara ‘Arabın Son İç Çekişi’ adını vermişler, çünkü derler ki, düşmüş Sultan orada utanç ve pişmanlıktan seller gibi gözyaşı dökmüş. Annesi Fatma da, ‘Bir erkek gibi savunamadığın ülken için şimdi bir kadın gibi ağlıyorsun,’ demiş…”
(s. 68)
Eğer hepimiz gidersek, Müslümanlık bu ülkeden sonsuza dek çıkmış olacak; Tanrı'nın yardımıyla Türkler, Rumilerle savaşmaya geldiklerinde onlara yardım etmek için biz burada olmayacağız.
“Müslüman Endülüs'ten bize 30 kitap kaldı ve biz ancak atomu parçalayabildik. Şayet yakılan bir milyon kitabın yarısı kalsaydı, çoktan uzayda galaksiler arasında geziyor olacaktık. Orada bilim sıfırlanınca, biz yeniden sıfırdan onların yüzyıllar önce keşfettiği şeyleri bulmaya çalıştık ve yüzyıllar kaybettik…”
~ Pierre Curie ~
Ortaçağda Müslüman bilim insanlarının önemli keşifler yaptığı, 711-1492 yılları arasında İber Yarımadası’nda varlığını sürdüren Endülüs medeniyetinin döneminin bilim adına en ileri seviyedekilerden biri olduğu, Endülüs’ün yıkılışı sırasında dünyanın en önemli kütüphanelerinden biri sayılan Granada’daki kütüphanedeki 1 milyon cilt kitabın Babü’r-Remle Meydanı’nda yakıldığı, bu durumun da dünya bilim tarihi açısından büyük bir kayba neden olduğunu, biliyor muydunuz?…