Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Bir ümmet her sabah ölümü öldürüyo burada.
Ölüm ile burun buruna yaşayan insanlar, direnmeyi emeklerken başlıyor El-Halil'de. Bir ümmet her gün yeniden destan yazıyor burada. Bir ümmet her sabah ölümü öldürüyo burada..."
Sayfa 132Kitabı okudu
Ölüye değil de hasretine ağlar aslında Filistinliler.
Sözü Ümmü Mona aldı ve ekledi: "Şehitliğin mertebelerini bilenler tasalanmaz. Ölüye değil de hasretine ağlar aslında Filistinliler. Şehit olanlarla birlikte cem olabilmek için, aynı şan ve şeref ile dirilebilmek ve Allah (c.c) katında aynı muhabbeti görebilmek için biz de kaybettiklerimiz gibi direnir, onlara layık birer eş, evlat kardeş veya arkadaş olmaya çalışırız."
Reklam
Bilmem ki Ümmet-i Muhammed'in kalbi ne zaman sızlayacak?
Batı Şeria'da kollarında hasta halinde ateşler içinde yanan çocuğunu, iki arka sokakta bulunan hastaneye götürmek isteyen anne, vize almak zorunda. Çünkü hastane ile mahallesi arasından Utanç Duvarı geçmekte. Vizeyi anında vermedikleri için kollarında ölüme terkedilen çocuğu kim unutabilir? Yine çoğunlukla Batı Şeria'da sürekli ev baskını ve sebepsiz tutuklanma haberleri alıyoruz. Bunlarin içinde çocuklar ve kadınlar da dahil. Ah Meryem kardeşim! Batı Şeria'nin içinde Hz. İbrahim (a.s) ve ailesinin kabri, Hz. Musa'nın (a.s) kabri ve bilhassa Hz. İsa'nın (a.s) doğduğu şehir olmasına yanar kalbim Peygamberlerle yad edilen bölgelere reva görünen bu mudur gerçekten? Bilmem ki Ümmet-i Muhammed'in kalbi ne zaman sızlayacak?" dedi.
'En zelil olduğun yerde izzeti öğrenirsin!' derler ya, meğer ne boş yaşamışım, dolu sanarak! Gözlerim kör, yüreğim sağır!"
Sayfa 185Kitabı okudu
Museviler, Tevrat'ta geçen Hz. Davud'un duasını yıllardır hiç vazgeçmeden her gün tekrar ederler: "Seni unutursam ey Kudüs, sağ elim hünerini unutsun. Eğer seni anmazsam, eğer Kudüs'ü baş sevincimden üstün tutmazsam dilim damağıma yapışsın!"
Bizler neden eremiyoruz bilir misin hanım kızım?
"Bizler neden eremiyoruz bilir misin hanım kızım? Veremiyoruz da o yüzden. Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz" diye yazar Allah'ın kitabında. Sözleri biz kullar içindir. Allah'a borç vermek; O'na iman ederek, sadece ve sadece karşılığını Yaradan'dan bekleyerek yapılır. Müzzemmil Suresi'nde "Allaha güzel bir borç veriniz" buyrulmak tadır.
Reklam
"Calus Kapısı'nın sokağa bakan yüzünde, 'Oraya güven içinde, esenlikle girin' anlamına gelen Hicr Suresi'nin 46. ayeti yazılıdır. Bu ayette bahsedilen yer cennettir, camiye girene cenneti hatırlatması içindir, adımını içeriye atarken güven ve huzur aşılar okuyana."
Sayfa 50 - Eyüp SultanKitabı okudu
Yaprak Kuyusu
İnsanların su ihtiyacını karşılayan bu kuyularla ahiret arasında irtibat kurulduğuna dair en güzel delillerden biri Hz. Ömer döneminde meydana gelen şu hadisedir. O günlerde bu kuyulardan birinden su çekmek isteyen bir zat, kovayı kuyuya düşürür. Üşenmez, aşağı inip kovayı alma- ya karar verir. Kuyunun dibine indiğinde ileri doğru uzanan bir
Sayfa 317Kitabı okudu
Türkler son derece garip insanlar...
Muhyiddin ibni Arabi Hazretleri Kudüs'te bulunduğu zamanlara ait bir hatırasında Memlüklü Türklerini şöyle anlatmaktadır: "Türkler son derece garip insanlar. İlme müthiş hürmetleri var. Mescid-i Aksa avlusunda talebelerimiz ile ders sırasında bazen kavgaya tutuşuyorlar, sonra birden ortamdaki ilimle uğraşan insanları fark ediyor ve birbirlerine, 'Burada tartışıp insanları rahatsız etmeyelim, gel şu uzakta tartışalım,' diyor kavgalarını orada sürdürüyorlar."
Sayfa 267Kitabı okudu
Suriye ve Filistin
Altı Gün Savaşı'na son derece gönülsüz biçimde iştirak eden Ürdün Krah Hüseyin, Filistinlilerin Israil'e yönelik bu saldın- lanından hiç de memnun değildi. Israil'le Ürdün arasında giz- li görüşmelerin devam ettiği bu dönemde, Filistinli gruplar Kral'ın "İsrail'le barış" stratejisini baltalıyor, iki ülke arasın-
Sayfa 83
Reklam
Filistin'e başından bu yana "cami avlusunda bulunmuş bebek" muamelesi yapan Arap devletleri, bu bebeği ne nüfu suna geçirip evine alacak kadar sahiplendi, ne de tekmeyi savurup öldürmeyi göze alabildi
Sayfa 22
Suudi Arabistan'ın politikalarına ne kadar kızarsak kızalım, ülke bayrağına hakaret etmeyiz, onu yere atıp üzerin de tepinmeyiz. Çünkü o bayrakta kelime-i tevhidin yazılı olduğunu bilecek kadar genel kültürümüz ve Arapça bilgimiz vardır. Oysa sembolik değer bakımından, İsrail'in bayrağındaki altı köşeli yıldız da en az kelime-i tevhid kadar "bizim" ve "bize ait"tir.)
Sayfa 11
Halkına nasıl davrandı?
Oysa ölçümüz belli: Liderleri, kendisinin karşıtları veya taraftarları üzerinden değil, bizzat yaptıkları ve yapmadıklarıyla değerlendirmemiz gerekiyor. "Halkına nasıl davrandı?"
Kâdisiyye & Çağrı ve Çöl Aslanı
2003'te Irak'ın ABD tarafından işgalinin ardından devrilen, bilâhare de yargılanarak idam edilen Saddam Hüseyin'i işte bu Kâdisiyye filmiyle hatırlıyorum ben. Tipki Muammer Kaddafi'yi, finanse ettiği Çağrı ve Çöl Aslanı (Ömer Muhtar) filmleriyle hatırladığım gibi. Halklarına reva gördükleri muamele, yolun sonunda kendi akıbetlerini de belirleyen bu iki diktatör, arkalarında İslâmî sinema sanatının en nadide örneklerini bıraktılar. Çekilmesine vesile oldukları filmler, bugün birçok yönden hâlâ tesirini ve büyüsünü korumaya devam ediyor. Saddam'ı ve Kaddafi'yi düşünürken, "Bize kazandırdıkları filmlerde verilen İslâmî mesaja biraz uygun hareket etmeyi düşünselerdi, Ortadoğu'nun tarihi bambaşka şekilde yazılırdi" demeden de edemiyorum doğrusu.
Onlar gitti, ülkeleri mahvoldu. Onlar varken, problem yoktu(!)
Muammer Kaddafi ve Saddam Hüseyin gibi devlet başkanlarını değerlendirirken, "Onlar gitti, ülkeleri mahvoldu. Onlar varken, problem yoktu" şeklinde bir yorum türü mevcut. Bu bakış açısı, sonrasındaki gelişmelerin fenalığına bakarak, öncesinin "mutlak güzel" olduğunu varsayan basit bir ezber aslında. Tarihteki her gelişmenin, kendi içinde sıkı sıkıya bazı kurallara bağlı, şaşmaz bir sebep-sonuç zinciri içinde gerçekleştiğini hiç unutmadan, şunu söylemek daha makul görünüyor: Kaddafi ve Saddam gibiler, zaman zaman açılıp biriken suyu azaltmakla görevli olduğu halde hiç açılmayan ve damla bile Sızdırmayan baraj kapakları gibidirler. Barajın arkasındaki su birikir, birikir... Ve sonunda o kuvvetli basınçla duvar patlar, her yer sele boğulur. Diktatörlerin başına buyruk yönetim tarzları ve halklarına muamelelerindeki acımasızlık (örneğin, baskı ve zulüm öylesine yoğunlaşır ki, ezilen kitleler "Biri bizi kurtarsın, kim olduğu önemli değil!" diyecek hale gelir), onların trajik akıbetlerini kaçınılmaz hale getirir. Dolayısıyla, kendilerinden sonra yaşanan karmaşa ve kaosta, iktidardayken attıkları bazı adımların ve ihmal ettikleri şeylerin direkt sonuçlarını görmek mümkündür.
21 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.