Samanyolu galaksimizde birkaç yüz milyar yıldız bulunuyor. İhtiyatlı bir tahminle bunların birkaç milyarı, yaşama olanak sağlayabilecek gezegenlerle çevrelenmiş durumda. Galakside Dünya üzerindeki insanların sayısından daha fazla yaşanabilir gezegen olabilir. Ancak “yaşanabilir" olması, "yaşanılıyor" olduğu anlamına gelmez.
Europa'da yaşam varsa, biz hangi hakla onun topraklarını "istila" etmek zorundayız ki? Üstelik bu yalnızca bir robot istilası da olmayacak. Bir uzay aracı inişten önce ne kadar sterilize edilirse edilsin, üzerine mutlu mesut tutunan milyonlarca dünyasal mikrop olacaktır.
Bu mikroplar Europa'nın okyanusuna geçerse, ne olacağına dair en ufak fikrimiz yok. Eğer burada yaşayan bir ekosistem varsa, Yerküre'den gelen bu istilacılar tarafından yok edilebilir ya da bozulabilir; tıpkı istilacı türlerin Yerküre’deki ekosistemlere büyük zararlara sebep olabildikleri gibi. Öte yandan, Europa'da önceden yaşam formu yoksa, dünyasal bakteriler oraya yerleşip gelişebilir; bu da ileriki kuşak bilim insanlarının kafasını karıştıracak bir durum olur.
Büyük İskender ya da Lao Tzu veyahut Akhenaton, SETI araştırmacılarının standartlarına göre düpedüz "zeki" değildiler. Onlar sadece biyogöstergeler ürettiler, teknogöstergeler değil.
Dünyadışı yaşamın incelenmesi yalnızca tüm canlıların sahip olduğu, tanımlanması zor niteliklerin belirlenmesi açısından değil, aynı zamanda hala cevaplanamamış bir soru olan yaşamın nasıl ortaya çıktığının aydınlatılması açısından da büyük bir önem taşıyor.