Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Sokaklar
Sokakları bana birakin, adım adım gezmek istiyorum. Sessizce
Akşam olmasını artık istemiyorum, yanlızlık geçenin karanlıginda boğuyor beni. Gündüzleri seviyorum artık sokakta koşturan insanlar ve onların sesleri yanlızligı bir nebze de olsa yaşattırıyor insana. Ne kadar yaşamak istenir orası size kalmış.
Reklam
“Öfke de geçince hiçbir şey kalmıyor geriye, söylenilen sözlerin öfkeyle mi, üzüntüyle mi söylenince daha çok acıttığını düşündüm bir süre. Fark etmiyor dedim yine kendime. Birini incitecek kadar bozmuşsan fikrini ve zikrini. Fark etmiyordu sebep ne. Kalbine ikna edemiyorsan karşındakini ne yaptığın bir önem arz etmiyordu. Kalbimin aydınlık yanı hep başka hayallerdeydi, mümkün kılamasam da düşünmesi bile yeterdi. Hani niyetti önemli olan? Iıı ııı!.. Neyi mümkün edebiliyorsan o kadardı işte hayat. Yapabildiklerinle ve hatta sade onlarla ilgilenen ilişkiler. Hani diyordu ya kaybedenler kulübünde “bunca insan yalnızken neden bunca insan yalnız?” açıkçası hayatımda bir toplu soruna karşı duyduğum en mantıklı soru bu. Biraz ustaya yaklaşmak istiyorum. Çabamı mazur görün asla yaklaşamam ama yine de sormam gerek… iyi niyeti anlamayacak kadar hisleri tıkalı mısınız gerçekten? Tıkanıklığınızın en sonunda karşınızdakilerde pes dedirtip art niyete dönüştüğünün farkına varıyor musunuz peki? Zor değil mi? İnsan da hayat gibi. Güzel olsa da bir yerden sonra çekilmiyor. Haklısınız.” ~ ben’den ~ 20.08.2023 ~ 03:45 ~
“Huzuru tatmak çok zor değil. Bir bakış, bir cevap veriş, bir yalan herhangi biri bile yetiyor damağında eritmeye onu. Yüzüme baka baka söylenilen yalanlar benim aptallığımla değil senin karaktersizliğinle ilgiliydi bunu anlayınca aydınlık nasılmış anladım, o karanlığa beni tekrar çekeceğini düşünüyorsan avucunu yala demek için yazıyorum bunları. Bundan sonra yala yala bitmez o tükürükleri de muhakkak birilerinin yüzüne sür ki günün birinde sakın yalnız kalayım deme çünkü o kadar boşsun ki kendi yalnızlığında kendini eğlendirebilecek şeylerden yoksunsun sen ancak elizabeth modunda kalmış bir ergenken çok da şey yapmamak lazım. İyi ki demiştim bolca ama hiç böylesine içteni olmamıştı. Aşık olduğum her şeyinden mi nefret ederim, ediyorum amk. Sanırım dünya bir tepsi olsaydı belki yürüyüp yürüyüp yine kendime dönemeyebilirdim iyi ki dünya da senin gibi yuvarlak, teşekkürler evren.”
aynadaki cam - dört
“Boşluğu neyle dolduracağını bilemediğin her an öfkeni kullanabilirsin bunu yapmadığın anlardan hemen sonra pişmanlığın, uçurumdan atlarken denize düşüp hayatta kalma ihtimali olmasın diye ayağına bağladığın taş misali peşinden geldiğini gördükçe öfken tüm boşluklarını dolduracak. Hiçbir şeye değmediğini gördükçe o öfke her şeye değecek. Herkes
Reklam
sıfır - iki
“Yüzündeki çukura binlerce kelime yazılır belki, kırışıklıklarının içine saklananlar gibi. O güzelim çekik gözlerine de biraz kaz ayağı gelip oturmuştur artık değil mi sen de bizdensin sonuçta -doğmak zorunda olan, mecburen yaşayan ve yine ölmek zorunda olan-. Bir öpücüğün kırk yıl hatırı mı olurmuş deme, olurmuş… Hayatında hiç bu kadar masum bir şey görmemiş’e, olurmuş. Sevginin masumiyeti vardı bir zamanlar. Dokunmaktan ya incitirsem diye korktuğun ya da çektikçe tükenen bir oksijen tüpü gibi yarına da saklamalıyım diye çekine çekine aldığın kısık nefesine karışan kokusu, baktıkça anlamını çözdüm diye düşünüp onu yitirmesin diye utana sıkıla bakışlarını onun üzerinde gezdirdiğin bir tabloymuş gibiydi bir zaman sevmek. Sevildiğinden emin olmadığın bir zamana ait değil artık bu düşünceler doğru ama yine de ondan hiçbir zaman emin olamazsın dememiş miydi Fuzuli? Emin olabileceğin tek şey sevmekse ve sevmek tüm bu güzelliği beraberinde getirecekse ne diye sevmekten vazgeçmeliyiz? Aksine esmeli bir yerlerden güzellik rüzgarı hem öyle şiddetli esmeli ki etrafta bir parça karalık bırakmamalı, değil mi ki kalplerimizi o her şeyi yutan renge köle ettik. Biraz bira ve yiyecek iki lokma için çok şeyden vazgeçtik. Şimdi isyanın tam zamanı değilse bilmiyorum ne zaman? Biliyorsan sen söyle?” ~ ben’den ~ 06.08.2023 ~ 02:39 ~
aklıma esene g(y)el - üç
“İki oda bir salon evler belki 1+1, karşı komşumla televizyon açmaya gerek duymuyoruz hayatlarımız yüksek çözünürlükle birbirine naklen yayın gibi aratmıyor aptal kutusunu. Sıradanlığın bile sıradanlaştığı hayatlarımızı balkonun kenarından sarkıtıp silkemiyoruz bile çünkü zaten balkonlarımız yok. Gerçi halı da bende yok. Gereksiz bir detay. Sonuçsuz bir iki sorgulama hayat dediğin bu değil mi dersin? Lidyalıların belki hayalini kesinlikle böyle kurmadığı o çıkardan başka bir ilişki kurmamızı engelleyen, ilişkiyi geçsek direkt yaşamamızı engelleyen o buluş için belki tarihin en çok onlara kadar uzandığı tek millet olarak onları itham edip duruyoruz serzenişlerimiz hep onlara yöneliyor ama ya ondan önce zaten sürüp giden takas usulü devam etseydi? Şimdi verecek paramız kalmayınca durmayı biliyoruz -en azından birçoğumuz. Diğer türlü değerin nerede başlayıp nerede bittiğine kesin kanaatimizin olacağından hiç şüphe etmeyecek miydik gerçekten? Balkonsuz evler, insana insanca yaşama imkanı tanımayan devletler, nefretimi ya da mutluluğumu kusamadığım yahut paylaşamadığım insanlar, kendilerinden nefret etsem bile anlayamadığım bir halle acıdığım benden büyükler, gözyaşıma değmeyeceğini anlayasıya kadar ağladığım zamanlar, üç kuruşa beş köfte sanıp ya da sandırdığını sanıp boş çabalarının farkında olduğumun bilincine varmaları için insanlara tanıdığım tüm zamanlar beş para etmez, beş para etmez!.. üstelik hiçbir şeyle de takas edemem sizleri, bir karşılığı olmayan şeyleri kimse istemez!..” ~ ben’den ~ 24.07.2023 ~ 03:59 ~
221 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.